"Açlıktan serap görüyorum Hoseok, ölüyorum anasını satayım! Nerede kaldı bu lahmacun? Makarna döngüsünü kırmaya çalışıyoruz şurada..." Namjoon fazlasıyla asabiydi, artık damarlarında makarna karbonhidratı dolaşsın istemiyordu.
Babası ay başında Namjoon'a iki yüz elli kağıt ateşlemişti, yarısı Hoseok'un efeslerine, bir yarısı da lahmacun, Le Cola ve A101 besinlerine harcanmıştı, tabi ki makarna yine menüden eksik olmamıştı. Sarışın olan, arkadaşının ona cevap vermemesi üzerine, odasına gitmeye ve ona şöyle bir bakmaya karar verdi. Adımları gerekenden hızlıydı, kısa süre içinde rutubetli evin duvarlarını, yine Ümit Besen nidalarıyla kapıları inleten Hoseok'un odasına varmıştı.
"Lan Hoseok! Ne yapıyorsun yine?!" diyerek kapıyı tıklattı Namjoon, diğeri ise onu duymayacak kadar yüksek bir sesle vücudundaki adrenaline kapılıp şarkıya eşlik ediyordu.
"Seni unutmaya.. ömrüm yeter mi?
Dön desem tersine,dünya döner mi?"Namjoon, ağzında kelime-i tevhid gevelerken odaya girdi. Yine her zamanki gibi normal insan davranışları göstermeyi kendine görev edinmeyi başaramamış siyah saçlı, bağcılar stili oturuşuyla dikkat çeken arkadaşı karşı binaya karşı Ümit Besen nidalarıyla sesleniyordu. Transa geçmiş olduğundan, yavaşça yaklaştı sarışın olan, tehlikeliydi.. teyibin tuşuna parmağını bastırıp kapattığında, diğeri belediye anonsu duyan köpek gibi kafasını çevirmişti. Sonra kaşları çatıldı, sarışın olanın hayat sevincini kaybetmiş sönük gözlerine bakıyordu.
"Niye kapattın? Kardeşine böyle mi destek oluyorsun sen?" dedi. Ve teyibin tuşuna yeniden işaret parmağını yaklaştırıyordu ki,
Namjoon'un aklı küfüre sellektör atsa da kendini tutmaya çalışmakla meşguldü..
"Lahmacun geldi gelecek, kalk mutfağa gel, delireceksin burada Gollum olacaksın yahu.""Henüz Smeagol'ım, ama aşık bir Smeagol be Namjoon." dedi ve bakışlarını kıstı. Böyle Anadolu bir ortamda Yüzüklerin Efendisi Muhabbeti dönmesi ne kadar doğruydu, tartışılır. Namjoon, Hoseok'un sülalesini bir kez dilinde gezdirdikten sonra aslan misali kükredi artık.
"Lan neyine aşıksın, neyine a*ına koyayım! Çıldıracağım Hoseok! Normal ol lan! Dene... Düzgün yaşamayı dene! Standart ol, kendi kendine başka bir ırksın, yeter, yeter lan!" dediği anda arena efektleri girdi sahaya adeta.
"Ne demek neden amk ribozomu?!" Aniden bir sessizlik, ve akabinde devamı.
"HATIRLA! EVDE SADECE MAKARNA YİYORDUK BE! RÜYANDA MAKARNA KAYNATIYORDUN. UYANIP KAŞAR EKMEK YEMEYE ÇALIŞIYORDUK, SEN DOLAPTAN MAKARNA ÇIKARIP ÜZERİNE KAŞAR RENDELİYODUN! DELİRMİŞTİK...
O GÜN O GELDİ. IŞIĞI GÖRDÜM...
ELİNDEKİ TENCEREYLE BANA BAKIYORDU, DEDİM Kİ YAA SAMET! YA RAHMAN! YA RAHİM! BİZLERE ONU SEN GÖNDERDİN. GÖZ YAŞLARIYLA BAKIYORDUM..." kendini bir İslam Programında kaybeden Cübbeli Ahmet gibi yerlere çöken Hoseok'u kesti diğeri.
"Altı üstü dolma tenceresi Hoseok. DOLMA."
"Ey gafil! Bilmez misin sen? Bilmez misin, Fahriye teyze sulu köftesinden, Makbule abla içinde ne kadar kıl olsa da böreğinden bizleri mahrum edip, tarumar ettiğinde.. Jeongguk'un annesi bizlere dolma göndermiş, yürekleri şad eylemiştir!"
"Bunları gidip ders çalışmaktan 'İki çarpı iki eşittir yirmi iki yazan çocuğa anlatsana!" dediğinde derin bir sessizlik olmuştu. Namjoon haklıydı, belki de yeniden Sağlık Meslek önünde, yeni oltalar atmalıydı. Gün boyu belki de bunu düşünecekti.. Anadolu çocuğuydu, koymazdı sevilmemek.
.
Namjoon lahmacunu yemişti yemesine de, lahmacunda et bulmak için belediye kazısı yapmıştı, doymamıştı da.
Kankeytası Hoseok bu sefer dışarı çıkmıştı. Belli ki yıkımın doruklarındaydı. O da şöyle bir ortalığın haline baktı, burada nasıl yaşam sürdürdüklerine anlam veremiyordu. Şöyle bir iddia oranlarında göz gezdirdi. Yine yatmıştı, bir kere de ona gülseydi be şans.. niye hep tek maçtan yatıyordu? Bunlar kafasını kurcalarken durdu Namjoon, kapı çalıyordu. Herhalde Hoseok gelmişti, başka bir Allah'ın kulu bu zili çalacak kadar cengaver olamazdı. Baygın bakışlarıyla kapıya yaklaştı, umursamadan kulpu aşağı çekip umursamaz bakışlarını yukarı kaldırdığında, beyninden vurulmuşa dönmüştü,ağzından küçük bir cümle çıkmıştı. O neydi lan?
Dabbe miydi?
"Euzubillahimineşş..??!!"
Engel olamamıştı Namjoon kendine,special edition kul muydu bu acaba? Son sürüm diye düşündü. Namjoon'un güncellemeleri memory discte yer kalmadığından yüklenmemişti galiba.
"Merhaba, ben üst komşunuzun kuzeniyim, bir de Jungkook'un arkadaşıyım. Şey, eum. Jungkook kendi gelmek istemedi Hoseok'tan dolayı, bu yüzden... annesine ben götürürüm dedim."
Namjoon Polat Alemdar'ın bölüm sonu bakışını atıyordu. Gözleri tarama işlemini tamamlarken windows çalışmayı durdurmuştu, sadece bakabiliyordu. Şarteli atınca cevapladı.
"Selamu- Selaammm.." yüzündeki gülümsemeyi genişletti ve elini uzattı. Genç mi genç, taş mı taş.. bir çay içiverebilirdi bu çocukla. Pedofililer rıhtımıydı galiba
"Ben de kuzeninin alt komşusu, hani üst komşum olduğu için ben de alt komşusu oluyorum adım Namjoon, Kim Namjoon ahhh..." sıçtığını sıvayan Namjoon karşıdakinin 'ney' diye bakan bakışlarının ardından bir gülümseme ile karşılaştı.Kalbinde şu an 'Aşk Bodrum'da Yaşanıyor Remix' çalıyordu, hormonal denge bozulmuştu.
"Hahah ben de Taehyung." dedi diğeri. El sıkıştılar ama Namjoon'un aküye elektrik gitmiyordu. TÖVBE SÜMME HAŞA DİYORDU. şuur kaybı kendini gösteriyordu, yoksa diyordu, yoksa ben de mi sübyancıyım ulan? Hoseok'a bok atarken, o liselinin arkadaşına mı düşmüştü yani? 'Hadi oradan.' dedi kendi kendine Komutan Logar sesiyle. 'Hadi oradan!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MACARONI
HumorJung Hoseok'un kader ortağı Kim Namjoon ile üniversite hayatı için geldiği, ıssız ve sayko bir mahallede hayat mücadelesi zordu. Makarna onlar için gecenin felç rüyasıydı belki de. O kabusu, o kısır döngüyü bozan şey, bir tencere zeytinyağlı dolma...