IQLESS MEMORIES

1K 141 60
                                    

Jeongguk sabahki felaketi nasıl kem küm edip kurtarabileceğini kendi kendine tartıp, tartışıyordu. Ağabeyi odada tur atıyordu, babası kovboy filmi açık olmasına rağmen pür dikkat ona bakıyordu. Ortada bir olay vardı, mahalleyi almış bir aşk hikayesi götürüyordu, babası yaklaşık 5-6 aydır kulağına çalınan bu saçma dalyarak dedikodulara kulak asmamayı seçmişti lakin şimdi zurnanın zurt dediği yerdeydi.

Artık "Ney bizim oğlan mı? YGS'ye çalışıyor o, ne aşkı ç? Kırarım bacaklarını çöpsitik gibi." diyemediği ayrıca da sevgili oğlunun bacaklarını kıramadığı bir konumdaydı. Ağabeyi birkaç turdan sonra durup, kardeşine döndü ve beyaz atletiyle oturan babasını görmezden gelerek açtı ağzını yumdu gözünü.

"Ulan sen var ya! Sen bizi iki paralık ettin." dedi küçük olana, diğeri hemen savunma mekanizmasını çalıştırdı ve reddediş moduna girdi.

"Abi ne ala-" sözü kesilmişti abisi tarafından, sinirli bir çift göz, ateş saçan bir ağız.

"Kim lan bu Hoseok!? Amınakodumun bi sıfatı yok yedi kilometreden makarna kokuyo, mahallenin ortasında sarılıyosun boynuna, iflah olmazsan valla veririm seni birine. ANLADIN MI LAN? Adam da değil, götüne vura vura kaçtı. Çıldırıcam karşıda oturuyodu dimi bu? Valla sikicem bu çocuğu. Sabahtan beri mahalleyi arabeskle inletiyor, sana mı bunlar? SANA MI KONUŞ?!" dediğinde annesi elinde sarı bezi, büyük oğluna sitemkar bir sesle haykırdı. "Junghyun sakin ol yavrum biraz ya! Bak ağlatıcaksın kardeşini yine." deyip kaşlarını çatarken, bulaşıkları ovalamaya devam etti. Ağabeyi ise pek sallamamış gibi duruyordu, yine de stresini biraz olsun üzerinden atmaya çalışıp hiddetli bir şekilde karşı binadakinin ceddine gidiyordu dümdüz.

"Olm bu da terminatör gibi, bu Jungkook'un ailesi ne böyle aq, annesi bakışlarıyla sekiz katrilyon ötedeki dedikodu detaylarını tarayabiliyo, babasını sindirmişler, adam kahveye gidiyo oturup at yarışı izliyo.. yazık lan.. ama bu abisi Hoseok'u siker ha.. valla fena bakıyo, gözleri falan bi garip, n'apcak Hoseok bu sefer? Zor kaçmış galiba. Jungkook da ağlıyo şu an, hal fena." deyip dudaklarını dişledi ve salladı kafasını Namjoon. Diğeri yanında otururken, arkadaşı hakkında endişeleniyordu. Ve konuşmuyordu.

Namjoon baktığı yerden gözlerini ayırıp, yavaşça ayaklandı ve kaşlarını kaldırıp, ellerini cebine koydu. "Ne bileyim ya.." dedi, ardından kahverengi saçlı olana yaklaştı yavaşça, arabesk şiirler döken gözlere bakarken, kondurdu diğerinin dudaklarına şaşkın bakışları arasında busesini.
"Sen şimdi siktir et leyla gözlüm, akşam seni yemeğe çıkarıyorum." dedi, diğeri de yüzünü ekşitti ilk önce. "Harbi leş gibi makarna kokuyosun ya." ardından, kollarını bağlayıp kaşlarını kaldırdı. "Bu akşam çıkamayız.." dedi. Namjoon ısrarcı tutumunu sürdürürken, diğerinin beline doladı bir elini. "Neden? Başka planların mı var?" dediğinde, diğeri göz devirip sırıttı ve yapıştırdı cevabını.
"Jaehwan gelcek."

Namjoon'un gözleri genişledi, ses aklında yankılandı sanki ."JAEHWAN GELECEK"
"JAE" "HWAN" "GE" "LE" "CEK"
Hoyrat dağların, asi kekosu içinde bir yerde uyanınca diğerini bir hamleyle kendine çekip asabi gözlerini sabitledi. "Jaehwan mıdır ne siktir, gelmesin. Pastama jöle yaparım onu. Çıldırtma beni." dediğinde, Taehyung sırıttı ve muzip bir şekilde sorup tek kaşını kaldırdı. "Kıskandın mı?".

Uzun olan kıpkırmızı olduğunu hissedebiliyordu fakat Allah'a şükür beşiktaş bayrağı gibi olduğundan, yanakları falan gözükmüyordu, bıraktı sevgilisini, döndü arkasını, yürüdü kapıya doğru hızlı adımlarla. "Namjoon nereye gidiyosun ya?" dedi kahverengi saçlı olan sarışına. Diğeri de cebine koyduğu ellerini çekmeden hatta yüzünü bile dönmeden yanıtladı Taehyung.

MACARONIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin