ISSIZ NAMJA

1K 148 69
                                    

Durgun bir Cumartesi sabahının gecesi yine huzursuz geçmiş olacaktı ki, iki kader arkadaşı da gözlerinin altı bir pancar misali mor iken, ellerinde efes pilsenler ile aesthetic havayı yakalamaya uğraşıyordu. Yine rastgele bir kanal kafa şişiriyor, açık olması hiçbir şey ifade etmez olmasına rağmen ortamda ses olmaya devam ediyordu. O sırada siyah saçlı olandan hafif mırıltılar dökülmeye başladı. "Başım çatlıyor amına koyayım...." baş ve işaret parmağı alnını ovarken konuşmuştu, uzun olan ise dalmış bir şekilde ekrana boş boş bakmaktaydı, sesi sedası çıkmıyordu. Hoseok içkiden midir bilmediği, baygın baygın bakan Namjoon'a seslendi. "Kardeşş.. problem nedir?" diyerek hafif doğrulmaya çalıştığında Namjoon çatık kaşları ile ona cevap vermişti bile.

"Jaewhan denen ayçiçek sapı yine Taehyung'un evine geliyor." Kanalı asabiliği ile zapladığında, Süleyman Çakır bakışları yeniden yerini alıyordu. Hoseok ise sadece sönük bir kahkaha sunabilmişti ona. "Git sik belasını.. ben yapamıyorum, sen sevdiğini al bari. Doğrusu aldın sen.. neyin tribini yapıyorsun aq?" bir yudum daha aldı pis kahverengi renkli cam şişeden. Namjoon bir 'öf' çekip içindeki tüm pisligi karbondioksitle atmıştı sanki. "Giderim akşama doğru, bugün sanayide işim var." dedi. Keşimsi gözleri ile onu süzen konuştu. "N'apacan sanayide?" 'Ya Allah bismillah' dercesine doğruldu yerinden diğeri. "Yav babam çağırdı, yardım lazımmış işte. Akşam anca gelicem." dedi. Hoseok ayağa kalktı yavaşça, üzerine bir ağırlık çöküvermişti sanki, azrailden çelme yemiş gibi bir anda sarsıldı lakin hemen toparlandı.

"İyi misin lan?" elinde metal anahtarla kelimelerini döktü uzun olan. Bir kafa sallayış ve 'hala salak ve stabilim' sırıtışından sonra içi rahatlamıştı nihayetinde. "Ben çıkıyom kanka o zaman." dedi ekleyerek, onay gecikmemişti. "Tamam, ben de gideyim şu köşebaşındaki eczaneden iki ağrı kesici alayım."

"Eh, tamam o zaman ben hemen dönmem dediğim gibi Taehyung'u da çağıracağım çünkü. Sen yat uyu biraz, iyi değilsin sanki." deyip kapıyı açtı ve endişeli olduğunu her halükarda belli ediyordu. Hoseok ise 'tm' dercesine elini aşağı yukarı edip gözlerini kapattı bir yandan da hırkasını giyiyordu üstüne. Ceplerini yokladı, anahtarların yerinde olduğunu teyit edip o da çıktı makarnadaşının hemen arkasından. Namjoon'un aksine bir kaplumbağa misali apartmandan çıkmak üzereyken, merdivenlerden gelen ayak sesi ve 7 kmden hissedilebilecek enfes bir börek kokusu onu durdurmuştu. Evet gördüğü farklı biri değil, katilinin kan kardeşi Taehyung idi. Hoseok'u görünce, hemen hızla hareket edip yanına varmıştı, yüzünde bir hüzün bir keder..

"Namjoon gitti mi Hoseok?" dedi esmerliği ile dağ toprağına benzeyene, hemen onayladı Hoseok. "Hee, sanayiye gidecek. Akşam uğrayacakmış sana.. merak etme küsmemiş." sırıtırken diğerinin aklını okurcasına sorulmamış sorulara cevap vermişti sanki, kahverengi saçları olan gülümseyip tatmin olmuş bir ifadeyle konuştu. "Allah razı olsun, solgun görünüyosun sen.. doğrusu hep solgun görünüyosun..." elindeki böreği aklına getirip yeniden gülümsedi efkarını bir duman gibi yayana. "Size börek ayırmıştım annemden.. getiririm bi' yarım saate madem, Jungkook'a uğrayayım o vakit, dışarı çıkıyorsun galiba." dedi ve diğerinin yavaşça kafa sallayışını izledi. "Var ol küçük enişte, eczaneye gidiyorum.. başım ağrıyo biraz." bakışları baygın olduğundan Taehyung, daha fazla tırreklik kapmamak için veda gülümseyişini takındı. "Sen de şu çocuğa çok takma artık bunun ailesi dört kişi dördü de terminatör gibi." göz dağı verircesine konuşana alaylı bir ifadeyle baktı.

"Abisinden dayak yiyordum geçen kurtardım." muhabbetin gittiği arabesk havayı anlayan Taehyung kısa kesmek istedi.

"Gördüm, neyse.. hadi tutmiyim ben seni. Görüşürüz." dedi ve yavaşça merdivenleri hedef aldı yeniden, Hoseok da siyah saçları önüne gelirken bir "Görüşürüz." çakıvermişti. Çıktı apartmandan, keşke çıkmasaydı..

MACARONIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin