"Her şey senin yüzünden!" dedi Namjoon saldırarak Jeongguk'a. Siyah saçlı çocuk ise kaşlarını çatarak cevap verdi kapının ardından. "Düzgün sevseydi o zaman!" dedi sesini yükselterek,ardından bir göz deviriliş, yine aynı sessizlik.
"Bu çocuğun daha ne yapması gerekiyodu lan!?" diyerek kaşlarını çattı Namjoon,arada Yongguk'a bakışlar atıyordu, o da 'ben burada ne yapıyorum amına koyayım' bakışları ile yüzünü süslüyordu.
"Ölmesini istiyor bu! Hoseok ölsün istiyor!" diyerek bağırmaya devam ediyordu Namjoon. Eline bir geçirseydi şu siyah saçlı olanı, bir zamanlar sağlık meslek kapılarında yaptığı Mortal Kombat misali kapışmaları yeniden canlandıracak, diriltecekti. "Gerekirse ölürdü hani!" dedi Jungkook kollarını göğsünde bağlarken. Bu sırada nefes nefese koşan bir insanın varlığını hissetti herkes, anlaşılan bu kişi Taehyung'tu. Yemeğe gideceklerini hayal edip, pek güzel giyinmişti fakat arkadaşı yüzünden büyük ihtimal gece kanla bitecekti.
"Eve olimpiyat sırığı getir diyen ben miydim?! Getirmeseydi!" Namjoon ve olay yerine yeni ulaşan Taehyung, soran bakışlarla Hoseok'a döndüler.
"Ne diyor lan bu? Hoseok eve karı mı attın amk?! İnsan bana da haber verir, bu mu ulan kardeşlik!" diyerek Hoseok'un yakasına yapışıp onu sarsmaya başladığında, bakışlarını bu sefer sarışın olana kaydırdı. Demek eve birilerini atıyordu bir de utanmadan yemeğe davet ediyordu bu arizona kertenkelesi dırzo. Zaten Adanalı'ydı ne bekliyordu ki?
"YA NE KARISI AMINAKOYİM 2 METRE KARI MI OLUR JUNHONG GELDİ YA JUNHONG." dedi Hoseok yakasındaki elleri çekmesi için Namjoon'a baskı yaparken.
"LAN BENİM KARDEŞİMİ Mİ EVE ATTIN!" diyerek yürüdü Yongguk. Jungkook da şaşırmıştı. O belediye direği demek, şimdi herkes sıçmıştı olay iyice Murat Baba ev yemekleri çorbasına dönmüştü. "Lan Hoseok bu nasıl bi intikam şekli, namusla intikam mı alınır BU ADAMLIĞA SIĞAR MI?!" diyerek tansiyonu düşerek yere oturdu Namjoon. Yongguk ise beynine giden sıcak kanla Hoseok'a yürüyordu.
"Allah, Muhammet, İsa, Musa, İbrahim adlarına hürmet olsun öyle bi' şey yok ya! Junhong benim kardeşim! Ben o lisede çömezken yardım ediyordum sadece! Görmeye gelmiş beni! Bu kadar vallahi bu kadar yahu! Ben öyle bir şeyi yapabilmek için kendime patch atmalıyım tövbe! Anam babam üstüne, Giresun'un arması üstüne!" diyerek çığlık atarcasına bağırıyordu Hoseok. diğeri duraksadı, fare tipli olan haklıydı. Daha fazla üstüne gitmemeye karar verdi. Bir de cinayetten yatamazdı şimdi.
"Madem ağabeylik yaptın kardeşime.. kavganın bir manası olmayacak." dedi uzun olan. Ortam Aşk-ı Memnu'ydu anlaşılan. Ortam sonunda sakinleşiyordu, arkasını dönerek siyah saçlı ve beyaz tenliye baktı. "Bu sevda bana külli Jeongguk. Ben seni sevemem zaten." dedi ve gülümseyerek davetkar elleriyle Hoseok'u gösterdi. "Senindir kardeşim, hadi bana eyvallah.." diyerek Kurtlar Vadisi setinden ayrılan Polat Alemdar misali ellerini cebine sokarak, kapıdan çıktı tüm aksiyonu sik gibi bırakarak. Herkes arkasından avel avel baka kalmıştı, ortamda artık soğuk rüzgarlar esiyordu. Namjoon sinirli bakışlarını hala siyah saçlı küçüğün üzerinden çekmezken, Hoseok'un bir omzuna elini koymuştu. Jeongguk yanlış anlamıştı, olay karmakarışık bir hal almıştı, şimdi ne yapacaktı? Diğerinin yüzüne bakacak mecali bile yoktu belki de..
"Hadi biz de gidelim artık kardeşim ha?" dedi Namjoon, Hoseok'un omzuna yavaşça vurarak. Diğeri ise, çattığı kaşlarıyla son bir kez sevdasına Ferdi Tayfur bakışları atarak konuştu. "Demek gerekirse öleyim ha?" dedi tok sesiyle, arkadan Mustafa Çilekeş OSTleri üflenirken demişti. Jeongguk, boğuk beyniyle ve pişmanlıkla da olsa yüzünü biraz olsun kaldırdığında göz göze gelmişti büyük olanla. Ve Hoseok, isyankar bir sırıtışla yüzünü çevirdi,ardından yeniden ona baktı ve dilinden döküldü o arabesk sözler..
"Ölüm ölüm dediğin,nedir ki gülüm? Ben senin için yaşamayı göze almışım." bu sefer, Jeongguk'u yalnız bırakmak için yüzünü çevirdi yavaşça. Yürümeye başladı, yavaşça, düşünerek ve dertlice. Namjoon'un bile o arabesk acı, damarlarındaki tırreklik semptomlarını harekete geçmişti. Jeongguk, ne bok yediğini tahallül ederken, Taehyung ona kafasını salladı. "Her seferinde sana daha çok şaşırıyorum kanka."
Apartman kapısından çıkan ikili hafif attıran karın altında yürüyordu, kendi apartmanlarına doğru, komşular ise bu hüzünlü sahne sebebiyle sadece Hoseok'un apartmanı terk edişini izleyebiliyorlardı, fazlasıyla aksiyonlu ve bir o kadar da hüzünlü bir gün olmuştu.
Namjoon,bakışlarıyla yukarıda kalan çocuğa bir mesaj çekmek için telefonu açıp yazmaya başladı.
< Av 15:43
Taehyung< Av 15:43
Yemek yalan oldu özür dilerim.Hoseok ise durumu anlayıp, telefona efkarlı bakan kardeşine şöyle bir göz atınca duraksamadan apartmandan içeri girip, belki buluşurlar da, en azından onlar bir şekilde kavuşur diye düşünerek yalnız bırakmaya karar vermişti.
Ensesine dokunurken, pişmanlıkla bekliyordu cevabı Namjoon.
> Av 15:50
Önemi yok
> Av 15:51
Senin nasıl biri olduğunu daha iyi öğrenebiliyorum artık.Namjoon iki binli seneleri hep sağlık meslek önünde geçirmişti, vay be diye geçti içinden. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı.
Taehyung ise daha önce hiçbir Adanalı hakkında böyle düşünmemişti. Düşünmeyecekti de belki de, asla. Yağan kar ortamı melankoniye sürüklerken, bir ses onların bu romantik dizi sahnesini bozmuştu.
"Taehyung!"
dedi,uzun boylu,küçük yüzlü biri, Namjoon ise içinden sövüyordu, kimdi bu dalyarak? Kafasını kaldırıp, Jungkook'ların katından kendine bakmakta olan Taehyung'u yeni fark etmişti, gülümsemeye vakti kalmamıştı çünkü dikkati çabucak kendine çağıran, Namjoonların üst kattaki kuzeninin dairesinden kendine çağıran, ve kesinlikle Taehyung'un kuzeni olmayan herife kaymıştı.
"Aaa!" Taehyung heyecanlı bir ifade taşıyordu. "Nerelerdesin ya?! Gözüm yollarda kaldı!" dedi ve ekledi. Bu pezevenk de hiç geri gitmiyordu, balkondan düşecekti neredeyse Namjoon beynindeki tırrek sevgili sinirlenirini çalıştırıyordu. 'hop birader' semptomu baskı yaparken 'hayırdır bremin' hormonu ona destek oluyordu. Ama sarışın olan burada barzoluk yapamazdı. Zaten çok geç olmadan, Taehyung Namjoon'a gülümseyerek döndü ve eliyle onu işaret ederek, yanındakine söyledi.
"Bak Jaehwan, bu Seokjin abinin alt komşusu Namjoon! Benim arkadaşım!." dedi. Namjoon'a göre bayağı yavşak olan bu çocuk gülümseyerek ona el sallıyordu. "Merhaba!!" dedi, gayet yumuşaktı, sarışın olan ise kıskanç dırzo hislerini durduramayıp pis bakışlarıyla baktı karşısındakine. "Selamun aleyküm birader." diyerek güldü. Demek Jaehwan'dı, öyle mi? Bu arabesk ruh bu Jaewan'ı, hadım etmesini bilirdi, yine de sevdiceği yanında sesini çıkarmamayı tercih etti sarışın olan, yedirmezdi Taehyung'u. Gerginlikle, Süleyman Çakır bakışları atan Namjoon kararlıydı, yedirmeyecekti, vermeyecekti av edindiğini.
Hele böyle bir laleye, bok verirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MACARONI
HumorJung Hoseok'un kader ortağı Kim Namjoon ile üniversite hayatı için geldiği, ıssız ve sayko bir mahallede hayat mücadelesi zordu. Makarna onlar için gecenin felç rüyasıydı belki de. O kabusu, o kısır döngüyü bozan şey, bir tencere zeytinyağlı dolma...