"AHAHAHAHAHA İSME BAK" Hoseok çok mutlu olduğundan mı yoksa gerçekten ismi komik bulduğundan mı gülüyordu, kendi bile bilmiyordu, grotesk bir tiyatro sahnesinde hissediyordu kendini. "Niye gülüyosun hyung? Komik olan ne?" dedi Jungkook utandığını gizlemeye çalışıp elindeki evlilik cüzdanına mal mal gülümserken.
"Metin2 nicki gibi ismin oldu amına koyayım! Kitapçığını 2Jung Kook diye kodlarsın artık. Ya da bilmiyom iQiJunG, DabıLJunG.."
"İstersen geri dönüp değiştirelim." dedi gözlerini kaydırırken, istemeden sırıtıyor olsa da gizlemeye çalışıyordu. "Hoşuna gitti değil mi?" dedi büyük olan ona yan yan bakarken. Diğeri nazlı nazlı bakarken pembeleşen yanaklarıyla eşlik etti.
".. Sussana.." dedi ve apartmanın kapısında duraksadılar. Hoseok artık bitmiş havasını üzerinden atmış ve enerjik ayrıca mutlu duruyordu, ikisi de salak salak birbirine sırıtıyordu. "Sınava girceksin di mi?"
"Evet gireceğim tabi ki." diyerek cevapladı Jungkook, diğeri de yeniden kocaman gülümseyip konuştu.
"Başarılar. Tıp kazan okutucam seni söz veriyorum, canımsın sen benim ya. Bana mutlaka mesaj at tamam mı?" gözgöze gelip angsti ve fluffı bir arada yaşamaya başlamışlardı. Küçük olan yavaşça gülümseyip kafa salladı. "Atarım." yüzündeki ifade bir ayna gibi yansıyordu siyah saçlı büyüğe. Rahat değil gibi duruyordu pek. Bu yüzden ellerini kavradı bir süre öylece izledikten sonra. "Bi' şey mi oldu ya?" dedi kendi endişeli bir hale bürünürken. Jungkook dolmaya başlayan gözlerini saklamaya çalışıyordu.
"B-bilmiyorum.." dedi sesi titrerken, sonra da göz yaşlarını koyvermişti. "La-! Niye ağlıyosu-??!?! Jungkook niye ağlıyosun?""i$!###&#&#@@!*#" saçma sapan sesler çıkararak ağlıyordu siyah saçlı olan, Hoseok bir anlam verememişti. "N'oldu ya? Bi'tanem neden ağlıyosun?"
"Hyung.. bilmiyorum. Çok mutluyum.. evlendik ya.. bilmiyorum gerçekten.. Bilmiyorum..niye ağlıyorum.."
"Sarıl bana. Ben seni çok seviyorum, ağlama ya ben seni çok mutlu edicem valla. Hiç ağlatmicam." Jungkook yüzünü kaldırıp ona baktı, Mecnunvarimsi gözleri görünce dediğini yerine getirerek diğerine sarılmak için kollarını açtı. İki salisenin sonunda ikisi de 'Issız Adam' cosplayi gibiymişcesine sarılıyorlardı. Junghyun'un cama yaklaştığını gören büyük, sevdiğini mecbur bıraktı ve onun şaşkın bakışları arasında konuştu, gözleri dolu doluyken bir Türk sineması sahnesi canlandırdı. Konuştu gırtlaktan. "Ağabeyin yakalayacak, ışığını açtı. Hadi git." diğeri de hemen elleriyle yüzündeki göz yaşlarını silmeye çalışarak burnunu çekti. Sonra da büyük olanın yanağına hızla dudaklarını bastırdı ve bir buse bıraktı.
"Seni seviyorum." dedi ve sanki askere giden eşini uğurluyormuşcasına baktı gözlerine. Önünde şartelleri atmış, Eskişehirspor renkleriyle kırmızı-siyah armoni olmuş büyük ise yine bir ram yanması yaşıyor gibiydi. Ağabeyini hatırlayıp bir koşu apartmanın kapısına varmak için hızlandı. Ardından kapıyı araladı ve son bir kez 'görüşürüz' ekledi kelimelerine. Hoseok ise hormonal titremeyle bir tamam yerleştirmeyi zor bela başarmıştı.
Jungkook, merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Şimdi gerçekten bir rage yiyeceğini biliyordu çünkü, kimlik bilgileri birkaç saat önce modifiye olmuştu. Ağabeyi pompalıyla bekliyor olabilirdi, her şey olabilirdi, hiçbir şey bilmiyordu. Bu düşüncelerle kapıya ulaşıp kuş cıvıltılı kapı zilini inletti, flash misali ağabeyi tarafından aralandı kapı. Ve hemen ardından tutuldu kolu tabi ki. "Ne sürtüyorsun lan gecenin bu saatlerine kadar dışarıda?!" dedi Junghyun kardeşini içeri çekerken. "He!?"
Kapı büyük bir gürültüyle kapanmıştı. Annesi ve babası içerideydi, siyah saçlı küçük kaşlarını çatıp ağabeyinden kurtardı kolunu. "Hoseok'la geziyodum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MACARONI
فكاهةJung Hoseok'un kader ortağı Kim Namjoon ile üniversite hayatı için geldiği, ıssız ve sayko bir mahallede hayat mücadelesi zordu. Makarna onlar için gecenin felç rüyasıydı belki de. O kabusu, o kısır döngüyü bozan şey, bir tencere zeytinyağlı dolma...