PANIC! AT THE MAHALLE

1.2K 134 85
                                    

Sabaha göz açmıştı şehir, Namjoon ve Hoseok da öyle. Makarnalı bir sabahta, yine o eski tahta masanın üzerinde fakirhaneleri andıran sofra kuruluydu. Saat 7:30'du. Sabahın bu saatinde mikrodalgada makarna ısıtıp yiyordu kader dostları, televizyonda anahaber açıktı, gündem hakkında pek ilgi çekici olmayan gelişmeleri aktarıyordu. Ama evde ses olduğundan, açmak ikisine de mantıklı gelmişti. Hoseok üniversiteyi zor bela yoluna sokmuştu. Hocasının arabasını yıkayıp, bir de üstüne büt de fena olmayan bir not alınca kaldığı tek dersten de geçmişti şükür. Namjoon için her şey tıkırındaydı zaten. Elini ağzını yıkarken, gülümsüyordu. Bugün günlerden cuma idi. Taehyung'u alıp lahmacuncuya g- hayır, latte içmesi daha mantıklıydı. Hoseok geceki pişmanlığı hala yaşıyordu, ne boka şiir okumuştu ki, öpseydi en azından. Neyse dedi, bu da kaderin bir cilvesi olsa gerekti. Çıktı iki keş arkadaş yola, milli maçı tartışırken otobüs beklemeye başladılar.

"Fatih hoca yapıyo bu işi aga." dedi Namjoon, diğeri ise kafa salladı reddederek.
"Yav, bırak amk."

Neyse ki mevzu çok uzamadan gelen halk otobüsü ile sonlanmıştı. Teyzeler ellerinde çantalar onları yer vermeleri için teşvik etmeye çalışıyorlardı, bu mevzu da pek uzamamıştı. Mecbur ona buna dayayıp ayakta beklemek mecburiyetinde kalmışlardı. Hafif arabesk üfleyen radyoyu dinleye dinleye ulaştılar üniversiteye. Gün güzeldi, karı kesmek için uygundu amma ve lakin Kim Namjoon tövbeliydi, her dişi objeye salavat getirerek, tövbe ederek bakıyordu. Çarşafa girmeyi düşünüyordu. Bugün Buseler ile de buluşamayacaktı.

Jungkook ise YGS sonuçlarından pek memnun olmasa da, 135 net ile yetiniyordu (!) Tıp kazanması için yeterliydi, bir de LYS vardı ama onu düşünüyordu. Yanında Taehyung oturuyordu. Sarışın olan fark etmişti ki, Jungkook düşünceliydi, konuşmuyordu, dedikodu yapmıyordu. Tek eli çenesine dayanmış camdan dışarı bakıyordu. Hoseok'un yaptığı salaklıkları da anlatmamıştı. Ne olmuştu böyle? Dayanamayıp seslendi Jungkook'a.

"Kanka noldu ya?" dedi endişeli bir sesle, diğeri hafif uyanır gibi olup, kafasını ona çevirdi ve cevapladı.

"Hiçbi' şey.." dedi ama dedikodu ve ilişkiler bakanı Kim Taehyung yemezdi! Dudak büküp kaş kaldırdı. Siyah saçlı olan gözlerini düşürdü, ardından elleriyle oynamaya başlayıp konuştu. "Dün gece.. Hoseok'lara gittim ben." dedi, diğeri bunu durmasıyla çoktan felaket senaryolar düşünmeye başlamıştı bile. "N'aptınız?! Evet! Evinize geldim, seni bekledim yoktun!" dedi meraklı bir şekilde. Diğeri de kafa sallayıp "Hiçbir şey." dedi. (AMA KİM TAEHYUNG YEMEZDİ X2)

"Yüzün öyle demiyo ama Jungkook. Noldu ya.. çok mu bamyaydı?" dediğinde, Jungkook gözlerini büyütüp Taehyung'ın koluna vurdu. "Salak mısın sen? Bi şey yapmadık diyorum! Şiir okudu bana, tam öpüşüyoduk, sevgilin bastı bizi işte. AYRICA TAM Bİ BARZO YA, BEN ONLA ASLA ÖYLE BİR ŞEY YAPMAM."

"Ama öpücekmişsin." dedi Taehyung sırıtırken. "Ama öpmedim." deyip bi kaşını kaldırırken dudağını büzdü Jungkook, sırıtmamaya çalışıyordu.

"Jungkook, sen cidden seviyorsun.. yüzünde belediye parkı çiçekleri açıyor. Nasıl sevmiyorum diyorsun? Merak ediyorum cidden." dediğinde, diğeri utandı ama belli etmemeye çalıştı, sonra kaşlarını çatıp sarışın olana baktı.

"Taehyung, sanane sen kendini sevgilinle ilgilen."

"Merak ettim sadece, ayrıca o sevgilin değil ki senin? Yoksa öyle mi?" diyerek sorguladığında Jungkook gözlerini devirmekle yetindi.

"Sus." dedi Taehyung'a. Ona neydi harbiden? Her şeye burnunu sokmasa olmuyordu sanki.

"Jungkook, adamı kanser ediyorsun yahu! Anlamıyorum Hoseok sana nasıl dayanıyor, birinin seni sevmesi için iqsünün 7 puan falan olması lazım ." deyip offladı, diğeri bu çıkışla suskunlaşıp fısıldar gibi konuştu.
"Zaten öyle.." dedi. Sarışın olan anlamamıştı. "Ne?" diyerek sordu.

MACARONIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin