Hoseok elleri ceplerinde sokakta yürümeye devam ediyordu, Namjoon'un dedikleri aklına takılmış olacaktı, düşünüp durmuştu. Gururu vardı, yıkmak istemiyordu bunu, ne zaman bir kesmeye kalktıysa, ya üst katmanları gri olan güneşlik gözünün önüne çekiliyordu ya da bir çift göz deviriliyordu. Canına tak etmişti altmış dokuzuncu gündü, ALTMIŞ DOKUZ, artık bir şeyler yapması lazımdı değil mi? Ne yapacaktı? Bir şeyler düşünüp, yapmak istediği şeye karar verecekti.
"Geçmez misiniz içeri?" dedi Namjoon, yüzünde adrenalin ve muziplik ifadesiyle karşısındakine bakıyordu.
"Yok Namjoon abi, teşekkür ederim. Sonra uğrarım belki." diyerek güzel bir gülümseme sundu çocuk, yazıktı lan Namjoon'a, vallahi de yazıktı."Güle güle O halde." diyerek bakışlarını ayaklarına indirdi Namjoon. "Görüşürüz afiyet olsun." diyerek onayladı diğeri, yavaş adımlarla merdivenleri tırmanmak için hareketlendi. Namjoon an itibarı ile, boku yemişti. O neydi lan, bu velet yeni hedefti.
"Evet üff, ikinci oldum ya.. hep birinci oluyordum ben ağabey, Yugyeom bir fizik netiyle geçti beni. ne diyeceğim anneme ben şimdi?" Jeongguk'un tek derdi buydu, deneme sınavında ikinci olmuştu, telefondaki ağabeyine yakarıyordu. Nasıl ikinci olabilirdi ya? Nasıl?! Çıldırıyordu ve deli gibi çalışmayı planlıyordu . Ardından önüne çıkan tanıdık sima ile duraksadı, esmer ve yorgun suratı görünce, mimikleri silindi. "Ben seni sonra arayacağım ağabey. Güle güle." deyip karşısındaki büyüğe gözlerini sabitledi, ardından telefonu kapattı ve elini cebine götürerek telefonu koydu. "Naber liseli?" dedi Hoseok yamuk gülüşüyle, elleri her zamanki gibi ceplerindeydi. Ayakta bile duramıyordu. Gözleri bile Jeongguk'u karşısında Nuri Alço potansiyeli taşıyan biri olduğuna inandırmaya yetiyordu.
"Ne var, ne? Yeter, rahat bırak ulan beni!" diyerek tersledi, gözlerini büyütmüştü, elindeki çöp poşetiyle konteynerı hedeflerken önüne her gün camdan Ümit Besen nidalarıyla kendini izleyen çıkmıştı. "Ne bağırıyorsun hayırdır? N'apıyoruz sana?" diyerek bir kaşını kaldırdı Hoseok, karşısındaki ona sinirli gözüküyordu. "Her gün aynı şeyi yapıyorsun, sınavım var benim! Rahat bırak beni, dikizlemeyi kes tamam mı? Rahatsız oluyorum. Rahat bırak!" dediğinde uzun olanın laflarını çoktan yüreğine yara edinen Hoseok konuştu sessizce.
"Rahatsız mı ediyorum seni?" dedi soran bir sesle, diğeri sesteki hüzünü sezip duraksasa da tereddüt etmeden konuştu ardından.
"E-evet." dedi, göz kontağı kesilmezken"Kusura bakma, haklısın bir daha yapmam." diyerek bakışlarını ellerine yöneltti. Hayatında hiç böyle bir reddediliş yaşamamış olsa gerekti, kalbi kırılmıştı, küçük olan ise, onun bir anda böyle durgunlaşmasına şaşırmıştı, yanlış bir kelam falan mı etmişti acaba? Sadece ufaktan bir trip atmak istemişti o kadar.
Son bir kez ona baktığında yüzünde yine arabesk shitten haberi olmayan masum gözleri görmüştü Hoseok.
"Sevmenin günah olduğunu bilseydim eğer, yemin ederim seni sevmezdim Jeongguk." dedi, bir süre esen rüzgarda ona boş boş bakan gözlere karşı direndi. Kalbi ne kadar yanıyorsa da bakıyordu.
BU MUYDU LAN DELİLER GİBİ YANMANIN NETİCESİ, REDDEDİLMEK MİYDİ?!
Arkadan çalan, 'tahta masa' ostsi kulaklarına çalınıyordu sanki.. Bir tencere dolmaya aşık olmuştu, rüzgar saçlarını ve yüzünü yalayıp geçerken,elinde a101 poşetini tutan küçük, göz devirdi.
"Günah değil ama sen sevince ironik oluyor hyung, boşver.." deyip duraksadı. Ve ekledi.
"Diyeyim de sana biri bi tencere lahana sarması getirsin, yemek getirene aşık oluyorsun galiba.. güle güle."
Aşağılayıcı bir gülüş attıktan sonra, cebinden telefonunu çıkarıp, hızlı bir hareketle az önce konuşmayı bitirdiği ağabeyini aradı, telefonu kulağına götürüp elindeki a101 çöp poşetini konteynera ulaştırmak için yürümeye başladı. "Alo, kusura bakma ya.." Hoseok o yürümeye devam ederken, sadece salak salak bakmayı becerebilmişti. Midesinde makarna parçalayan enzimler ve onlarla birleşen substratlar bile kaderine ağlıyordu sanki.. bu gece yine arabesk dolu sayko zamanlar geçirecekti."LAN NE DEMEK BERABERE BİTTİ AMK YİNE Mİ TEK MAÇTAN YATTIK YAAAAAAA BİTİRDİN BİZİ BE FENER BİTİRDİN!" Namjoon, asabiydi.. kaçak Lig TV izlerken, yeniden tek maça yattığını öğrenmiş ve çıldırmıştı. Ayağa kalktı, bir süre dikildikten sonra kedicik misali veledin getirdiği tencereye şöyle bir bakmak istedi, adımlarını hızlandırıp, tezgahın üstünde duran tencereyi açtı. "Tövbe sümme haşa.." hala gözleri açık bir şekilde tencerenin içine bakıyordu. "İçli köfte mi lan bu.." elleri tencerenin içine uzanırken titriyordu, "Sürreal.. makarna bu.. serap görüyorum ben.. içli köfte amk.." ardından ağzına götürüp bir ısırık aldığında, arkaplanda ney çaldığını hissediyordu. Data kabul etmiyordu, içli köfte driverı yıllar önce silinmişti! Gözler kayıyordu. Kapının açılma sesiyle kendine geldi Namjoon. Anahtar sesi de kulağına ilişirken, köftenin geri kalanını da yuvarladı hızlı bir hareketle.
"Hoseok, şşşt! N'aptın lan?" deyip kapının oraya doğru yürüdüğünde kolunda siyah poşeti gördü kısa olanın, Efes Pilsen dolu olması muhtemeldi. "İyi misin?" diyerek eklediğinde Hoseok poşeti yere bırakıp, kafasını arkadaşına doğru kaldırdı."CAYYYIR CAYYIR YANIYORUM LAN BENİM GİBİ ADAMA YAPILIR MI BU HE?!" deyip göz yaşlarını bırakmaya başlamıştı.
"Ne oldu la-" diye sordu Namjoon, Hoseok durmak bilmiyor ve elini kolunu sallaya sallaya bağırmaya devam ediyordu. "YAKTIN BENİ ULAN. YAKTINNNNnnnn" Namjoon onun kendine gelmeyeceğini anlayınca, ya Allah güçle bir tane şamar patlattı karşısındakine. Yankı yankı yayıldı ses.
"LAN SİKECEM KALBİNİN ASTARINI NOLDU DİYORUZ AQ" dediğinde Hoseok, yanağına yediği şamarın şokundan çıktı ve konuşmaya devam etti.
"Fazlaymış bana, sevemezmişim onu.." Namjoon duyduğuyla duraksadı, kardeşi yıkılıyordu gözünün önünde 9/11'den sonra Jung Hoseok yıkılıyordu. "Hoseok." omzuna koydu elini sarışın olan. "boşver lan.." sanki çok basitmiş gibi konuşmuştu işte. Ne denirdi başka?
"Onun yüzünden büte kaldım, gel de bunu profesöre anlat." dedi ve yere bıraktığı poşeti yeniden aldı eline. "Olm annesinin verdiği dolma kayış gibiydi zaten, ne bekliyodun ki..siktir et, yarın seni boğazın oradaki sağlığa götürürüm daha iyilerini bulursun. Üzülme lan." siyah saçlı olan çarpık bir gülümseme attı,adeta sarhoş havasıyla sallanıyordu.
"Bu yürek yandı, daha olta atamaz.." deyip diğerini şok bir ifadede bıraktı. Vay amk dedi Namjoon, yürüyüp gidebilenin arkasından bakakaldı öyle, kendininki de bu YGS psikopatı gibi çıkarsa ne yapacaktı acaba? Teyibin sesi hafiften Müslüm Gürses üflemeye başlayınca, Namjoon olayın ciddiyetini yeni kavrıyordu. Anlaşılan efkar yine, ve yeniden saracaktı onları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MACARONI
HumorJung Hoseok'un kader ortağı Kim Namjoon ile üniversite hayatı için geldiği, ıssız ve sayko bir mahallede hayat mücadelesi zordu. Makarna onlar için gecenin felç rüyasıydı belki de. O kabusu, o kısır döngüyü bozan şey, bir tencere zeytinyağlı dolma...