13. Bölüm: İntikam

124 8 6
                                    

Uzun zamandır olmadığımı biliyorum. Bunun için elimden geldiğince iyi bir bölüm yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.

***


Çaresizliğin beden bulmuş hali tam gözlerimin önünde duruyordu. Ne yapacağını bilemez bir halde öylece, saatlerdir aynı yere bakıyordu Bora. Elindeki resmi sımsıkı tutmuş, sinirden elinin üzerindeki damarlar belirginleşmişti. Şuan ki hali gerçekten ürkütücü görünüyordu ve ben resme bakmak konusunda saatlerdir kendi içimde savaş veriyordum. Onu bu hale getiren resmi görmem lazımdı. Derin bir nefes alıp, koltukta oturan Bora'nın yanına ilerledim. Onu nasıl sakinleştireceğimi bilemiyordum. Onu sakinleştirmek bana düşer miydi, onu da bilmiyordum.

Yanına geldiğimde dizlerimin üzerine çöküp, elini tuttum. Elleri buz gibi olmuştu. Ellerini tutmama rağmen, bir tepki dahi vermemişti. Aklında bir şeyleri tartıyor gibi bir hali vardı. Ama o aklından geçenlerin iyi şeyler olmadığı, yüzündeki korkunç gülümsemeden belli oluyordu.

Ellerimi yüzüne yerleştirip bana bakmasını sağladım. Gözleri boş boş bakıyordu şuan. Derin bir nefes aldım. Ondan korkmamalıydım. Şuan aciz bir çocuk gibiydi karşımda.

''Bora.''

Adını söylediğim an, ellerini daha da sıktığını hissettim. Kendine gelmişti, fakat ateş çıkıyordu gözlerinden. Tekrardan resme baktı. Onunla birlikte benimde gözlerim resme kaydı.

Resimde gördüğüm şey, beni dehşete düşürmüştü. Gözlerim dolmuş, Bora'nın içindeki yangını anlamaya yetmişti her şey. Yüzünde maske olan bir adam vardı resimde ve bodrumda gördüğüm ceset... O adam, dudakları dikili cesedi soymuş, göbek deliğinden boynuna kadar uzanan yeni bir dikiş atmıştı cesede. Bu dehşet vericiydi. Hangi insanın bunu yapmaya gücü yeterdi? Bir ölüye işkence etmeye hangi insan cesaret edebilirdi?

Peki, gerçekten o bodrumda bulunan bu ceset Bora'nın annesi miydi? Neden mezarda değil de, depoda saklıyordu onu? Anlamakta güçlük çekiyordum. Gözlerimi resimden kaldırıp, Bora'ya odaklandım tekrardan. Bana bakıyordu. Gözlerindeki kıvılcımlar içimi yakıyordu. Bana nefretle bakıyordu.

''Bana neden öyle bakıyorsun?''

İçimden geçenler dilime vurmuş, bana nefretle bakan Bora'nın vereceği cevapları korkuyla bekliyordum. Gözlerini kapatıp, başını yana çevirdi.

''En mutlu olduğun anı düşün.'' Dedim sessizce.

''Ne?''

''Anladın işte.'' Dedim yanına oturup, ''Ben sinirli ya da üzgünsem, en mutlu olduğum anı düşünürüm sakinleşmek için. Denemelisin.''

Gözlerini kapatıp, başını koltuğa yasladı. Gülümsedim.

''Anlatsana.''

Gözlerini açıp bana baktı. 'Neyi?' der gibi bakıyordu gözlerime.

''En mutlu olduğun anı, anlatsana.'' Ellerimi dizlerimde birleştirip, kendimi geriye çektim. Gülümsedi; içten bir gülümsemeydi bu. Gözlerinin mavisi parlamıştı adeta.

''Annemleydim, lunaparka gitmiştik.'' Gözlerini gözlerime kilitledi. ''O gün, benim doğum günümdü ve annem sözünü tutmuş, beni lunaparka götürmüştü.''

Gözlerim doldu, benim hiç böyle bir anım olmamıştı. Ellerini gözlerime yerleştirdi ve baş parmağını, gözlerimin üzerinde gezdirdi. Kapadım gözlerimi, ve sessizliğin içinde onun nefes alışverişlerini duymaya çalıştım.

''Çarpışan arabaları çok severdim. Annem elimden tuttu ve beni direk oraya götürdü. Ellerimi sımsıkı tutuyordu Rüya, kaybolmayayım diye.''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 01, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanlığın DansıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin