1: Tavandaki Kırılma

18.4K 1K 940
                                    

"Hiçbirimiz gerçek değiliz." dedi. Dudaklarından çıkan tek cümle buydu. Bazen düşünceli, bazen korkmuş bazense cesaretli bir şekilde söylüyordu aynı cümleyi.

Daha ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri kovalarken tek yapabildiğim şey o köşede oturan yaşayan ölüyü izlemek oluyordu. Bazen ağlıyor sonra ağlamanın buradan kurtulmak için çare olmadığını anlıyordum.

"Neden sürekli aynı cümle!" dedim belki de bininci kez. Bacaklarım titriyor, zeminin soğuk yüzeyine değen her bir zerrem uyuşuyordu.

Titrek dudaklarımdan çıkan her bir nefes ortamın karanlık havasına karışıyor ve yok oluyordu. Gözlerime bürünmüş olan kasvetli gerçek her gün yüzüme yüzüme vuruluyordu.

Ayağa kalkmak için kendimde derman bulamıyordum. Sadece tek bir şey beni buradan çıkarabilirdi. Gün ışığı...

Her taraf karanlık ve soğuktu. Dizlerim titriyor, ellerim donuyordu.

"Hiçbirimiz gerçek değiliz!"

Kulaklarımın artık işitmek istemediği cümle, bir kere daha duyulunca derin bir iç çektim. Kelimeleri unutmaktan korkar olmuştum artık.

"Yeter sus!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Bana baktığını hatta gözlerinin irileştiğini hissedebiliyordum. Onunla tekrar yüz yüze gelmek ve tekrar aynı cümleyi duymak istemiyordum.

Yanağıma değen ıslaklıkla kafamı yukarı çevirdim. Nereden geldiğini anlamadığım su damlaları yüzüme değiyor ve cildimi yakıyordu. Hissettiğim sıcak akımla, derman olmayan dizlerimi harekete geçirdim.

Ayağa kalktığım anda sağ bacağımda hissettiğim kollarla duraksadım. Oydu elbette... Kolları çıplak bacağımda gezinirken sakin kalmaya çalıştım. Uzun çalı gibi saçları bacağıma sürterken ne kadar sakin kalabilirdim ki...

"Buradan çıkmak istiyorum." dedim kafamı aşağı indirerek. Onunla göz göze geldiğim an derin bir iç çektim. Karanlıkta bile belli olan yeşil parlak gözleri ben de korku duygusunu artırıyordu. Gözlerinin akında belli olan kırmızı damarlar, gözünün biraz sonra patlayacağı izlenimini verse de olan hiç bir şey yoktu.

Onun neden böyle olduğunu, neden sürekli aynı cümleyi kurduğunu merak etsem de asıl baskın gelen şey kurtulma düşüncesiydi. Gözlerimi devirdim.

"Bana yardım et." dedim çaresizce. Yenilgiyi kabullenmişçesine gözlerini benden çekti. O da biliyordu buradan kurtulamayacağını...

Son bir gayretle elimi yukarı uzattım ve damlaların düştüğü tavana dokundum. Elime değen her bir parça yere dökülüyordu. Daha önceden sert olan tavan şu an yumuşacıktı. Yutkundum ve vahşi bir aslan edasıyla tırnaklarımı tavana geçirdim. Belki de daha çok kediye benziyordum şu ürkek halimle...

Tavan parça parça elime dağılınca gözlerim hayretle açılmıştı. Bir umut diğer elimi de tavana bastırdım.

Yırtarcasına elime aldığım parçalar yerle temas edince içime dolan heyecan bu güne kadar tatmadığım bir histi.

"Kurtulacağız!" dedim hevesle. Bu sefer sevinçten ağlıyordum. Bacağıma yapışan yaratık bana daha sıkı tutunmuştu. Onu burada bırakamazdım, o da buradan çıkmayı hak ediyordu. Üstelik o benden daha uzun süredir buradaydı ya da ben öyle tahmin ediyordum.

Tavan tamamen yırtıldığında gözlerime dolan damlalar görüşümü bulanık hale getirmişti. Burnumu koluma silerek ellerimi her iki yana koydum.

"Bırak beni!" dedim bacağıma yapışan kıza. Bırakmam dercesine daha sıkı tutunduğunda kaşlarım çatıldı. "Sana bırak dedim!" diye bağırdım boğazım yırtılana kadar.

"Bıraksana!" Bacağıma geçirdiği tırnakları acı bir feryat koparmama neden olmuştu.

Üzerimde duran beyaz geceliği çekiştirdim ve ellerimle onu itmeye çalıştım. Sinirden ne yaptığımı bile bilmiyordum.

Ben onu yanımda götürmekten söz ederken o bana ihanet edercesine gitmemi engelliyordu. Kollarından tuttuğum gibi onu duvarla buluşturdum. Yeşil gözleri şeytan görmüş gibi açıldı ve birden tiz bir çığlık attı.

Ellerimi kulağıma kapadım ve gözlerimi kapadım. Ağzından yayılan çürük koku ve ince ses gerçekten ürkütücüydü. Sesi kesildiği anda gözlerimi açtım ve ona baktım.

Bakışları artık bana değil arkamda duran noktaya bakıyordu. Kaşlarım çatıldı. Bu hiç yapmadığı bir hareketti.

Vücuduma yayılan korkuyla ondan uzağa koştum ve tavanda açtığım deliğe tutundum. Bacağımda hissettiğim farklı bir elle korkum iki katına çıkmıştı.

Kalbim hiç çalışmadığı kadar çok çalışıyordu. "Bırakın beni!" diye bağırırken gözyaşlarım sicim gibi yanaklarıma iniyordu.

"Gerçek dünyaya gidemezsin!" Duyduğum hırıltılı ses ile beynim uyuşmuş gibiydi. Bu o sesti...

Beni buraya hapsetmeden önce duyduğum o sinir bozucu ses!

"Buradan çıkış yok!" diyen aynı ses ile belimden çekildim ve işte o zaman gerçekten karanlığı tattım...
**
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)

Dipsiz Mahzen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin