5. Prensle Karşılaşma

6.7K 669 473
                                    


Bu... Bu gerçekten ben miydim?

Alnımda birikmiş bir kaç ter damlasını hissetmemle ellerimi yavaşça yüzümde gezdirdim.

Bu tıpkı bir hayal gibiydi. Gerçek olamayacak kadar pürüzsüz ve yumuşak bir yüzüm vardı.

Tenim eskisine nazaran ışıl ışıl parlıyordu. Kahverengi uzun saçlarım sanki o kadar uzun süre boyunca kirliliği hiç tatmamış kadar güzel dalgalanıyordu.

Kahverengi gözlerim, ruhumun aksine parlayarak bakıyordu kendime.

Sirkelendim ve yutkunup saçlarıma dokundum. Kendime geldiğimde bunun gerçek olmadığını düşündüm. Belki de parlak gözlü yaratık haklıydı çünkü bu gerçek olamayacak kadar tuhaftı.

"Prenssess hazsır mı?" diyen kediyle derin bir nefes alarak bu küçük yerden çıktım ve onların yanına gittim.

Karga gelip omzuma konduğunda gözlerimi devirdim ve cesaretli olmayı emrettim kendime. Onunla tekrar karşılaştığım zaman konuşacak ve bu içine düştüğüm bilinmezlikten kurtulacaktım.

"Gidelim." dedim ve göğsümü dikleştirdim. Kedi önden gidiyordu tekrar.

Ne kadar yürüdüğümüzü kestiremiyordum artık. Bir merdiven bitiyor başkası çıkıyordu onun yerine. Bu da yetmiyor uzun ve dar koridorlardan geçiyorduk.

Sonunda büyük ve soğuk taş duvarlardan kurtulduğumuzda iç karartıcı bir atmosferi olan havaya baktım ve kaşlarımı çattım.

"Neyle gideceğiz?" dedim aldırış etmemeye çalışarak. Karga cevap vermek yerine büyük bir gürültüyle bilindik karga sesini çıkardı. Bu sesle birlikte kaşlarım daha da çatılmıştı.

Birazdan önüme başka bir at arabası çıkınca sabahki halim gözlerimin önüne gelmiş ve kalbim kasılmıştı. Kurtarıcı çocuğu bulmalı ve bu yerden kurtulmalıydım.

İçime yerleşen bir kaç umut kırıntısı ile binmeye çalıştım at arabasına. Kırmızı elbisenin eteklerini kaldırdım ve kısa topuklu ayakkabımı arabanın zeminine koydum. Ellerim, aldığım cesaret kararının aksine titreyerek devam ediyordu işine.

Koltuğa oturduğumda kedi üzerime zıpladı ve kucağıma oturarak bana baktı yeşil sinsi gözleriyle. Yutkundum ve ne var dercesine baktım ona.

"Prensses korkskuyors mu?" dedi şüpheli gözlerle. Dudaklarım aralanmış bir halde konuşmayı denedim. Korkmuyorum demek kolay mıydı bu pozisyonda...

"Hayır." dedim kendimden emin olmaya çalışarak. At arabası hareket ettiğinde büyük bir heyecan dalgası yine bedenimde alevlenmişti.

Aldığım derin nefesler titrek bir halde çıkarken gözlerim küçük pencereden dışarısına gitti.

Ortalık neredeyse kararıyordu ve çoğu şey seçilmiyordu. İçinden geçtiğimiz bu küçük yol, oldukça ürkütücüydü ve bizi içine hapsetmiş gibiydi. Dudaklarımın kuruduğunu hissederek yutkundum. Karga neredeydi ve bu yaratık kucağımdan inmeyi planlamıyor muydu?

Elim istemsiz bir halde kedinin başına değince kedi kapamış olduğu gözlerini şimşek hızıyla açtı ve dehşete kapılarak bana baktı.

"Sa... Sadece dokundum." dedim korkuyla. Gözlerini rahat bir ifade ile geri kapadığında elimi tekrar başına değdirdim ve okşamaya çalıştım. Belki de yapmam gereken buydu? Kendimi sevdirmeliydim...

Kedinin mırıltısı doğru yönde olduğunu ispat ettiğinde rahata kavuşmuştum. Biraz sonra at arabası ani bir şekilde durunca kedi tıslayarak kucağımdan hopladı ve patilerini zemine batırdı. Yarasa kanatları dikleşmiş, dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı kendini savunur bir hal almıştı.

Dipsiz Mahzen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin