3.Dipsizin Prensesi

7.6K 790 581
                                    


"Çünkü ben kendi adımı dahi hatırlamıyorum..."

Belki de saatler süren boş bir zamanın daha ardından duyduğum sesle yerimde sıçradım. Biri boş duvara baskı yapıyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken kasıklarımda olan acı yine boy gösterdi.

Bir elim karnımda zorlukla ayağa kalktığımda sesin geldiği duvara kulağımı dayadım. Gürültülü bir matkap sesine benzeyen bu şey çok yakından geliyordu. Öyle ki duvar önüme yıkılacak gibi hissediyordum.

Geri çekildim ve karnımdaki acıyı şimdilik görmezden geldim. Kaşlarım çatık bir halde duvarın yer yer dökülmesini izledim. Dökülen parçalar ayaklarıma kadar ulaşıyordu. Biri beni kurtarmaya mı gelmişti yoksa yine beni buraya hapseden kişi miydi?

Kurumuş ve çatlamış dudaklarımı yaladım ve gözlerimle her bir anı hafızama kaydettim. Düşen parçalara gözüm takılıyor ve hipnotize olmuş gibi hissediyordum. Beyaz geceliğin eteğine çarpıp yere düşen parça ile gözlerim doldu.

Burada neler döndüğünü anlayamıyordum ve anlamakta istemiyordum. Bir şeyleri çözmekten yorulmuş bir beynim vardı artık. Duvar pat sesiyle yere düştüğünde gözlerim iri iri açılmış karşımda bana bakan insana kaymıştı.

O an ne bacağımda beliren baskı ne de ışık vardı gözümün önünde. Sadece bana bakan bir çift kahverengi göz vardı...

Bu neyin işaretiydi? Kurtulmuş muydum bu saçma izbe yerden? Ya da beni buraya kapatan o muydu? İçimden gelen tuhaf bir his onun beni kapatan kişi olmadığını söylese de bir yanım kaç diye emir veriyordu. Belki de şu an hayatımın fırsatını kaçırmak üzereydim ama elimden hiç bir şey gelmiyordu.

"Benimle gel..." diyen ses gerçek miydi? Sesi öyle yumuşak öyle güven vericiydi ki hayır dememek imkânsız gibiydi. Ağzım aralanmış şaşkınlıkla ona bakarken yutkundum.

"Kim... Kimsin?" dedim tereddüt ederek. Çocuk hafifçe tebessüm ettiğinde içimde yeşeren umut kırıntısı ile bende gülümsemiştim. "Acele etmezsek o gelecek..." dedi sır verir gibi sessiz bir şekilde. Açık kahverengi saçları omuzlarına dökülüyor yüzündeki gülümseme sempatik bir görünümünün olmasını sağlıyordu. 

Cümlesini beynimde tekrar edince kastettiğinin kim olduğunu fark edip hızla ona doğru yürüdüm. Bacaklarım ağrıyordu, ayaklarım kopan parçalara değip acıyordu.

Önüne kadar geldiğimde kör edici gün ışığı yüzünden gözlerim kapanmış ve sendelemiştim. Üstelik bacağımdan varlığını eksik etmeyen bir yaratıkla da uğraşıyordum.

"Onu götüremeyiz ancak bizi yavaşlatır." dedi oğlan. Kolları belimden bana destek veriyordu. Başıma saplanan acıyla yüzüm buruştu.

"Hiçbirimiz gerçek değiliz." diyen yaratık ile gözlerimi tekrar araladım. "Onu bırakamam..." dedim. Kendimi yine çaresiz hissediyordum. Eğer onu bırakırsam bir yanım eksik kalacakmış gibiydi. Neden onu yanımda götürmek istediğimi bilmiyordum.

"Tamam." diyen oğlanın sesiyle elimi karnıma götürdüm. "Lütfen beni kurtar..." dedim acınası bir sesle. Yüzüme yansıyan güneş her geçen dakika beni eritiyordu.

Daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına aldı. Sığındığım kolların arasında olabildiğim kadar iki büklüm oldum ve acılarımın dinmesini diledim.

"Beni takip et tuhaf şey!" Sesler kulaklarıma ulaşıp yankı yapıyordu. Sonra yine duymaktan sıkıldığım o sesi duydum. Hiçbirimiz gerçek değildik evet...

**
Yattığım yerde doğruldum ve kafamı ovuşturdum. Beynim patlayacak kıvama gelmişti, uzuvlarım feci ağrıyordu.

"Uyandın." diyen sesle bir an ürküp olduğum yere sindim. "Korkma benim." Gözlerim sesin geldiği yere dönünce bir damla yanağımdan aşağı süzüldü.

Dipsiz Mahzen (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin