52

20 1 0
                                    


Hala aklımda dün gibi. İnan... Her şey aklımda. Sekizinci sınıfın ikinci dönemi tanıştık seninle. Sen okula yeni gelmiştin. Bahçede tek başıma aylak aylak gezerken başımı kaldırmıştım. Önümde sen beliriverdin. Anlam veremediğim bir şekilde ellerim üşümeye başladı, titredim, kalp atışlarım hızlandı birden. Daha çocuktum. Ama sen bir şeylerin farkına varmamı sağladın. ''İlk aşkım.''Dudağının kenarı büyüleyici bir şekilde kıvrıldı sonra. Evet. Bana gülüyordun. Sen güldün bana, ben defalarca öldüm. Sığdıramadım gülüşünü hiç bir yere. Ne yere, ne göğe, ne de dizelerime. Bir hafta geçti sonra. Merdivenlerden çıkarken kafamı kaldırdım ve bu sefer tam karşımdaydın. Sağa çekilmek istedim, sende sağa çekildin. Sonra aynı anda sola hamle yaptık. Öyle güzel güldün ki sonra bana ''özür dilerim'' deyip... Ben özür dilerim senden, o güzel saklı cenneti açığa çıkarttığım için... Ben özür dilerim. Adımı sormuştun bana, kekeledim biraz ''Me-ııı-met'' gibisinden saçma bir şey diyebilmiştim sana. Elini uzatıp ''Ceren'' dedin. Ellerimiz ilk defa deydi birbirine tokalaşma amaçlı olsa bile. Yarım yamalak kesilmiş tırnaklarım vardı, parmaklarım ince uzundu, birazda çizik içindeydi. Şuan ellerini tarif edecek bir cümle arıyorum ben. Bulamıyorum, bulamadım. Sanki parmaklarının her ucunda bir yıldız saklıydı. Alsan yanağıma götürsen ellerini, ikimizde kafiyeli olacaktık o son dizede. Konuşmaya başladık sonra teneffüslerde, öğle yemeklerinde. Arkadaşlarımın ''yenge'' geyiğini duyunca deliler gibi utanırdın. O güzel beyaz yanakların kırmızı bir hal alırdı. Çok hoşuma giderdi. Sonra tam bir ay oldu senle tanışalı. Arkadaşlarımın verdiği bir öz güven ile sana hislerimi dile getirecektim. Dershanen vardı o sıra. Çıkışına geldim akşam. Çıktın en sonunda ama bana biraz kızgın bakıyordun. Sınıftaki arkadaşım ile samimi görmüştün beni. Kıskanmıştın. Kızgındın. "Selam" dedim o içimdeki çocuksu heyecanım ile. "Yürüyelim" dedin bana kızgın bir ses ile. Yürüdük. İlk on dakika konuşmadık. En sonunda titrek bir ses ile "özür dilerim" dedim sana. "Unut gitsin ben gidiyorum" dedin. Çok şey vardı içimde ama bir cümleye bile sığdıramıyordum hiç birini. "Ceren ben..." diyebildim en sonunda titrek bir ses ile. Kimseye ihtiyacın olmadığını ve önemsiz olduğunu söyledin. Neyse ki dolmuşun hala gelmemişti. Yağmur başladı birden. Hızlı bir şekilde damlalar saçını ıslatmaya başlattı. Elimdeki şemsiyeyi sana verdim. "Buna ihtiyacın var" dedim. Ağlayacaktım ama şimdi olmazdı. Tam gidiyordum ki kolumdan tuttun. Arkamı döndüm ama yere bakıyordun. Utanarak yavaşça bana geldin. Başını göğsüme gömdün. Kollarımı o zayıf narin tenine doladım. Üzerinde mont vardı ama kemiklerini hissedebiliyordum. Bilirsin, biraz zayıftın. Öylece dona kaldık. Belki bir kaç saniyeydi ama bana saatler gibi gelmişti. Zaman durmuştu böyle, yağmur damlalarını tek tek sayabiliyordum adeta. Sonra başını kaldırıp bana baktın. O cennet gülümsemen ile "Yarın okulda görüşürüz" dedin. Eve gittim ardından. Gece oldu, uyuyamadım. Sürekli sen vardın aklımda. Gülüşün vardı. Bir gülüşüne sığıyordu tüm hayallerim. Artık sen benimdin, bende senin. Bundan daha güzel ne olabilirdi. Mezun olduk, liseler ayrı oldu ama hiç sorun değildi. Sürekli görüşüyorduk. Evinin önüne gelirdim seni almaya. Beklerken camdan bana "Öhöm" diye bağırırdın. Ardından yine o gülümseme. Birinci senemizi doldurduk seninle. Her anımız beraberdi. Üzüntümüz, sevinçlerimiz... Herşeyim sendin. Caddeler boyu ezberledim ellerini, saçlarını. Elini yüzüme götürürken sana bir daha aşık olurdum. "Parmak uçlarının her birinde bir yıldız tanesi saklı sanki" dedim sana bir akşam. Bana baktın, ellerini yanaklarıma götürüp "Onların yeri burası, gökyüzü" dedin. "Ah gökyüzü gülüşlüm" dedim sana ilk o gece. Üç ay geçti sonra. Tenin soldu birden. Yorgunlaştın. "İyiyim" deyip geçiştirdin hep. Üstüne gelmek istemedim. Bir hafta sonra kollarımda bayıldın. Hastaneye gittik. Kanserdin. Sedyede bana öyle bir baktın ki... Ağlamamam lazımdı. Elini tuttum yatağın baş ucuna oturup. "Gökyüzü gülüşünü kıskandı sadece bu" dedim sana. Ağladın yine de. Sarıldık. Ağladık. Tedavi iyi gitti bir kaç ay. Sonra ikinci yılımız ile birlikte doğum günüm geldi. Bana süpriz yaptın evimde. Hediye almıştın bana. Beyaz converse. Bayılmıştım. "Zevkli sevgilim benim" deyip öpmüştüm seni. İki ay sonra kötü olmaya başladın. Hiç bırakmadım seni. Fiziken kötüydün ama ruhun kahkahalar atıyordu adeta. Beraber tedavilere gidip geldik. Böylece bir kaç ayımız geçti seninle. Hiç şikayet etmedim. Çünkü sen yamıbaşımdaydın. Hastane çok mu? İstersen cehennem olsun. Temmuz oldu sonra. On ikisinde hastaneye kaldırıldın. Ağır bir nöbet geçirdin. Akciğerlerin cevap vermiyordu. Yoğun bakımda kaldın iki gün. En sonunda gördüm seni. Yanına geldim. "Hastane manzarası berbat değil mi?" dedin bana. "Bilmiyorum ama ben şuan bir manzaraya bakıyorum. Ve iç geçiriyorum" dedim. Birşey diyemedin, doktorlar çıkardı beni sadece öpücük yolladın bana elinle. On beş Temmuz oldu. Sana bir çiçek aldım. Yoldaydım, erken kalkmıştım. Basamakları çıktım... Çıktım... Çıktım. Birden, anneni yerde gördüm. Dizilerinin üstünde ağlıyordu. "Cerenim!" dedi sadece. Elimdeki çiçek yere düştü. Buz kesildim. Olamazdı. Böyle bitemezdi. Odana girdim... Doktorlar üstünü örtüyordu. Neden? İnanmak istiyordum. Bir an parmak ucuna dokunabildim sadece. Hemşire beni engelledi. Buz gibiydin. Evet. Benim cerenim, benim meleğim yoktu. Ölmüştü. Ağladım. Çığlıklar attım. Boş duvarları yumrukladım. Sen... Sen yoktun ki artık. Gökyüzü gülüşünü hiç göremeyecektim. O gülüşünü son bir defa görmek için nelerimi vermezdim ben. Özür dilerim. Göremedim seni. Son nefesinde boş bir tavana bakmana izin verdiğim için özür dilerim. Yaşıyorum ben Ceren. Bak. Bu satırları sana yazıyorum. Ölmeyi denedim. Özür dilerim, kızma bana. Ama yaşıyorum işte. Destekleyenler var beni. Yeni insanlar tanıdım. Hayat, Sude, Mehmet abi, Mustafa, Sinem... Gidişinin ikinci yılı güzelliğim. Yarın sevdiğin gibi dağnık yapacağım saçlarımı. O hiç giymediğim beyaz converselerimi giyeceğim. Mezarındaki otları yolacağım. Çok şey var sana anlatacağım. Eminim mekanın cennettir. Çünkü böyle güzel gülen birisini Rabbim yanına alır. Şuan gökyüzüne bakıyorum. Senden geriye bir çok gece kaldı. Sensiz bir çok gece. Bir çok şiir kaldı, bir çok fotoğraf. Ve sana o şiirlerden birisini yazmak istiyorum.



Tumblr'dan AlıntılarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin