3. Bölüm: Wedding Ball

426 26 4
                                    

Sizden biraz daha ilgi bekliyorum. Özellkle yorumlarınız benim için çok önemli. İster iyi, ister kötü olsun hepsine açığım. Gerçekten yorumlarınıza ihtiyacım var. Sizin düşüncelerinizi çok önemsiyorum, merak ediyorum. Lütfen bir kaç dakikanızı ayırıp yorum yapın, gerçekten çok sevinirim. Ayrıca geçen bölümlerde yorum yapan @geniscedilonderler , @alisond78882885 'a çok teşekkür ediyorum :) Hepinizin gününüzün iyi geçmesi dileğiyle...

İyi okumalar :) xx

Leydi Elisabeth

Elimde tuttuğum süslü maskeyi kafamsan geçirdim, düzelttim ve büyük işlemeli kapıdan içeriye girdim. Her yer doluydu ve herkesin yüzünde renk renk  maskeler vardı. Onu nasıl bulacaktım? Üstelik onun şimdiki halini bile bilmiyorum. Çok değişmiş olma olasılığı sarsılmama yol açtı. Bu kalabalığın içinde onu bulmam çok zordu. Şansıma bir kez daha lanet edip insanların içine karıştım. Arkama baktığımda Alexandra da rengarenk maskelerin arasında çoktan ortalıktan kaybolmuştu. Yalnız başıma kuytu bir köşeye ilerledim. Rahat bir yer bulunca hiç düşünmeden oturdum ve çevreme göz attım. Herkes eğleniyor gibi görünüyordu. Dans eden kadınların kabarık etekleri oradan oraya savrulurken buna topuklu ayakkabılarının yere her değdiğinde çıkardığı sesler eşlik ediyordu. Eşi olmayan baylar ellerinde içki bardaklarıyla burada bile iş konuşuyorlardı. Kenarda oturan bazı kadınlar hemcinslerini dikkatle inceleyerek dedikodu yapıyorlardı, bazıları da yakışıklı genç erkekleri çaktırmadan süzüyordu. Dans eden çiftler hala yorulmadan yaptıkları işe devam ediyorlardı. Birden içeri girdiğimde çalan eğlenceli ve hareketli parça değişti ve onun yerine vals çalmaya başladı. Sanki herkes bu parçeyı bekliyormuş gibi yerlerinden kalktılar. Az önceki düzen değişmişti. Eşlerinin olmadığını düşündüğüm erkekler şimdi harekete geçmişlerdi. Birbirlerini dansa davet eden çiftler dans pistine ilerlerke önüm açılmıştı. Issız köşem bir anda ifşa olmuş gibi rahatsız olmuştum.

Bir ayağımla ritim tutarak dans eden çiftleri seyrediyordum. Yanıma yaklaşan genç bir adam elini uzattı. "Benimle dans eder misiniz leydim?" ses tonu kadifemsi bu beye hayır diyemezdim. Zaten burada tek başıma otururken de canım sıkılmıştı. Usulca başımı salladım. Pürüzsüz eliyle elimden zarifçe tuttu ve dudaklarına götürü. Kıkırdadım. O da minik bir gülümseme eşliğinde beni oturduğum sandalyeden kaldırarak dans alanına götürdü. Dans edenlerin arasına karıştık. Dans pozisyonunu aldık ve ritmik hareketlerle dans etmeye başladık. Maskesinin altından görünen mavi gözleri beni etkilemeye yetmişti. Aklıma birden o geldi. Onun gözleri de maviydi. Belki de dans ettiğim gizemli yakışıklı yabancı oydu. Çok değişmiş olacağı hala kafamı kurcalıyordu. Dans boyunca onu süzdüm. Mavi gözleri ve kahverengi düzgünce taranmış saçları vardı. Taktığı maskeye rağmen kusursuz yüz hatları olduğu belli oluyordu. Gerçekten yakışıklı biriydi. Birbirimize bakıp dans ederken müzik değişti ve reverans yapıp yanından ayrıldım. Adını öğrenmediğim aklıma geldi ama artık soramazdım. Yine de bir umudum vardı. Gecenin sonunda herkes maskeleri çıkaracağı için arkama dönüp, hatırlamak için kıyafetlerini inceledim. Mavi işlemeli ceketinin içinde yakaları ve kolları işlemeli bol bir gömlek vardı. O olmasa bile zengin biri olduğu kesindi.

Leydi Katherine

Sebastian bir kaç kişiyle konuşmaya dalmışken ben de köşke gelenleri gözümle takip ediyordum. Isabella gün boyu benim yanımda dolaştıktan sonra baloda birbirimizden ayrılmıştık. Dans alanında bir adamla dans ederken gördüm. Gözümü onlardan ayırıp etrafa bakmaya devam ettim. Elbiselerinden tanıdığım Alexandra ve Elisabeth içeri az önce girmişlerdi. Balo yavaş yavaş kalabalıklaşıyordu. İçlerinde tanımadıklarım bile vardı belkide. Arada bir kapıya bakıp kimlerin gelmiş olabileceği hakkında tahmin yürütmeye çalışıyordum. Maskelerinin altından onları tanımak güçtü. Ama kapıda maskesini henüz takarken Kral Henry ve kardeşi York Dükü Prens Harry'yi gördüm. Sonunda onlar da baloya katılmıştı. 

Sebastian yanıma gelerek ellerini belime dolayıp çenesini omzuma koydu. "Sonunda müzik değişti sevgilim. Vals çalıyor." Durup müziği dinledim ve yavaş yavaş dansa kalkan çiftleri izledim. Ellerini gevşetip belimden çekti ve karşıma geçti. Önümde eğilip elini uzattı. Bu haline kıkırdadım. Gözlerini kısarak bir bakış attı. "Benimle dans eder misiniz leydim. "Tabi ki lordum." Elimi kavrayıp hızla bedenimi hızla piste çekti. Bir elini belime koyup beni iyice kendine çekti, ben de bir elimi omzuna koydum. Boşta kalan ellerimizi de havada birleştirdik. Güzel bir gece geçiriyordum. Tüm konuklar da eğleniyordu. Dans pisti hiç boş kalmıyordu. Dans müziği bitince başka bir dans müziği daha başlayınca o müzikte de dans etmeye başladık. Mutluluk her yanımı sarmıştı.

Leydi Josephine

İsteksizce oturduğum yerde saçlarımın bukleleriyle oynuyordum. Balo başladığından beri kendimi yorgun hissettiğim için hiçbir dansa katılmamıştım. Bir köşede otutup sahte gülümsemeler eşliğinde etrafı izlemiştim. Bu dans müziği bitene kadar da öyle yapmıştım. Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Biraz eğlenmek istiyordum ama hiç halim yoktu. Yanımdaki sandalyeye bir kadın oturdu. Hemen ardından yanına gelen kadına gülerek bir şeyler anlatıyordu. Biraz da sarhoş görünüyordu. Kahkahalarının arasından hiç bir cümle anlaşılmıyordu. Bir de kelimeleri yuvarlıyordu. Yanındaki kadın sıkılmışça yanına çöktü. Bu eziyete katlanmaktan yorulmuş görünüyordu. Kadın bir kaç dakika öyle konuştu. Arada ancak üzerinde işlemeleri olan mavi ceketli adamın kral olduğunu anlayabilmiştim. Kafamı dans pistine çevirip orada öyle birinin olup olmadığına baktım ama göremedim. Zaten sarhoş bir kadının sözüne inanmak da pek doğru bir iş olmazdı. Kendimce kafamı sallayıp düşüncelerimi onayladım.

Sakince oturduğum yerden kalkıp ablamı bulmaya çalıştım ama etraf çok kalabalıktı. İnsanlar her yerdeydi. Bir kaç kişiye çarparken mırıltı halinde özürlerimi sıralıyordum. Kafamı kaldırıp biraz daha etrafıma bakındım ama kimseyi tanıyamadım. Duraksadığım yerde bir kaç adım daha attım ama gözlerim karardı. Yavaşça gölerimi kırpıştırdım ve görüşümün gelmesini bekledim. Yavaş yavaş buğlu da olsa görüşüm yerine gelmeye başladı ben de yavaş yavaş yürümeye devam ettim ama yalnışlıkla birine çarpınca durmak zorunda kaldım.

Çarpışmamanın etkisiyle sendelemiştim. O da çabıcak fark edip düşmeden önce beni güçlü kollarıyla yakalamıştı. Biraz daha kollarında oyalanıp kendime gelmeye çalıştım. Bir kaç şey mırıldandı ama anlayamadım. Yavaş adımlarla ben sandalyelerin olduğu tarafa yönlendirirken hala kollarındaydım. Kim olduğunu ancak teşekkür etmek için kafamı kaldırdığımda anladım. İnsanı delip geçen mavi gözleri var. Öyle mavi ki gökyüzüyle denizin birleştiği nokta gibi inanılmaz. Gözlerine baktıkça derinliğinde kayboluyor, boğuluyor insan. Ya da sadece ben öyle hissediyorum. Saçlarıysa açık kumral. Dışarıdan bakınca bile öyle yumuşak görünüyor ki insana dokunma isteği yüklüyor. Parmaklarını dalgalı saçlarına dolamak, onlarla oynamak... Ve bir de gülüşü var. Hafif çapkın bir havada çarpık bir gülüş. Kırmızıya yakın dudaklarının arasından inci gibi beyaz dişlerinin ancak yarısını gösterecek bir gülüş... Başımdönmeye başlarken tek söyleyebildiğim boğuk bir şekile ismini anmak oldu. "Christian." Ardından gözlerinden endişe parıltıları geçti ve kendimden geçtiğimi hissettim.

Leydi Alexandra

 Tanımadığım bir kadınla sohbet ederken bir anda çalan müzik durdu. Arkamı dönmemle balodaki insanların şaşkın ve endişeli bakışlarla tek bir noktaya odaklandıklarını gördüm. Gözlerimi kısıp oraya odaklandım ve neler olduğunu anlamaya çalıştım. Tanımadığım bayan bir kızın bayıldığını söyledi. Elimde tuttuğum içinden sadece bir yudum almayı başarabildiğim içki bardağını aceleyle kadına verip oraya doğru hızlı adımlarla ilerledim. İnsanları yararak geçerken aldığım sinirli ve kibirli bakışları umursamayarak kızın yanına ulaştım. Bir kaç kişi onu ayıltmaya çalışırken yere çömelip başını dizlerime yasladım. Kuralı bozarak hızla maskeyi çekiştirdim ve kafasından çıkardım. Josephine... Tanrım Josephine!

Hıçkırarak ağlamaya başlayınca birkaç kişi beni onun yanından uzaklaştırdı. Sonra da Josephine'i alıp köşkün üst katına çıkardılar. Ne olduğunu merak ederken içeriye doktor olduğunu düşündüğüm yaşlı bir adam girdi. Aceleyle yukarı çıktı. Ben de burada daha fazla duramayacağımı anlayıp arkasından gittim. Ne kadar beni engellemeye kalkıştılarsa sonunda yattığı odanın kapısına ulaşmayı başarmıştım. Josephine umarım iyisindir.

Castle Of GlassHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin