12. Bölüm: Royal Wedding

239 21 6
                                    

Bu bölüm biraz kısa oldu sanki. Ama en yakın zamanda yeni bölüm gelecek merak etmeyin :D Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyoruum :D

Leydi Thérèse

Balonun bitmesine yakın bir zamanda Kral Henry'nin duyurusuyla hepimiş şok geçirmiştik. Prens Harry ve Elisabeth'in nişanlandığı haberini duymanın etkisiyle saraylı kadınların fısıltıları başlamıştı. Birbirlerinin kulağına yaklaşıp kim bilir neler söylüyorlardı. Biz de gidip bu genç çifti tebrik etmiştik. Düğün yakın bir zamanda olacaktı. Elisabeth'in ailesi olarak da düğün olana kadar da burada kalacaktık.

Prens ve Elisabeth'İn yanından ayrıldığımızda da kral ortalıklarda görünmüyordu. Bu balonun bittiği anlamına geliyordu. Müzik durmuştu, müzisyenler toparlanıp gidiyorlardı. Bir kaç sarhoş hala ortada dans ediyorlardı. Kadınların çoğu salonu terk etmişti. Ben de salondan çıkıp bana ayrılan odaya gitmek için koridorda yürüyordum. Yanından geçtiğim bir kapı açıldı ve içeriden bir kol beni hızla kendine çekti. 

İçerisi karanlıktı ve çok fazla bir şey göremiyordum. Beni içeriye çekenin bir erkek olduğunu tahmin edebiliyordum sadece. Hiçbir kadının kolları bu kadar güçlü olamazdı. Beni kapıya yaslayıp kolumu bıraktı. Hala ne olduğunu anlamamıştım ve çok açık bir şekilde korkuyordum. Bana iyice yaklaşıp nefesini yüzüme verdi. Sadece karanlıkta parlayan gözlerini görebiliyordum.

Sessizce "Benim" dedi. "Benim, sevgili leydi Thérèse." ses tonu çok tanıdık geliyordu. Bir kaç saniye sonra onun kral olduğunu anlamıştım. Bu karanlıkta beni görmesine imkan olmamasına rağmen saçma bir kendimi düzeltme çabasındaydım. Ellerimi bulup avcunun içine aldı sonra da dudaklarına götürüp öptü. Bunları neden yaptığını anlayamıyordum. Beni bu odaya neden soktuğunu da.

"Eğer izin verirsen sevgili Thérèse, seni dünyanın en mutlu kadını yaparım." "Bunun karşılığında ben ne yapacağım mejesteleri? Neden beni dünyanın en mutlu kadını yapacaksınız?" "Senden istediğim tek şey leydim. Sonsuz sevginiz, güveniniz. Sizden kalbinizi bana vermenizi istiyorum." "Üzgünüm kalbimi size veremem." Ellerimi serbest bıraktı ve sesinde kırılmış bir tonla sordu: "Neden?" "Çünkü majesteleri zaten kalbim sizi ilk gördüğüm andan beri bende değil, sizde." Heyecanlanarak ellerimi tekrar tuttu ve minik minik öpücükler kondurdu. "Sonsuza kadar dünyanın en mutlu kadını sen olacaksın sevgilim, sadece sen." 

Leydi Elisabeth

Balo nişanımız ilanından sonra sona ermişti. Kral kendini dışarı atmıştı. Ablamlarda kendileri için hazırlanan odalara gitmişlerdi. Ben de Harry'den ayrılıp prensesin arkasından onun odalarına gitmiştim. Onun geceliğini giymesine yardım etmiştim. Sonra şöminenin yanında bir saat kadar konuşmuştuk. Artık nasıl davramam gerektiğiyle ilgili bir kaç ipucu vermişti. Düğün yakın bir tarihte yapılacaktı ve bunun için çok heyecanlıydım. Prensesin odasından ayrılıp kendi odama gitmiştim. Kendimi yumuşak yatağa bıraktığında düğünümü düşledim. Harry'le olacak olan evliliğimizi ve ondan olacak çocuklarımı.

Yaklaşık bir aydır düğün hazırlıkları sürüyordu. Sonunda bittiğinde evlenmememiz için hiç bir engel kalmamıştı. Beyaz taftadan elbisemi giydiğimde herkes büyülenmiş gibi bana bakıyordu. Huzur verici kilise korosu eşliğinde dar koridorda amcam George ile birlike Prens Harry'e doğru yürüyordum. Ağır ritme ayaklarımızı uydurmuştuk ve yol bir türlü bitmek bilmiyordu. Sonunda onun yanına ulaştığımda yan gözle beni süzüp gülümsedi. Çok heyecanlıydım.

"Seni her zaman seveceğime,

İyi günde, kötü günde ölüm bizi ayırana kadar,

Daima yanında olup sana güveneceğime,

Hastalığında ve salığında yanında olacağıma,

Hayatım boyunca sana değer vereceğime yemin ederim."

"Sana daima itaat edeceğime,

Hastalığında ve sağlında,

İyi günde, kötü günde,

Ölüm bizi ayırana kadar seni sevmeye,

Ömrümün sonuna kadar sürecek bu aşkta ve evlilikte,

Sana her zaman değer vereceğime yemin ederim."

Ard arda söylenen bu yeminlerle birlikte onun karısı olmuştum. Hayatım bu andan itibaren tamamıyla değişmişti. Çok çabuk olup bitmişti. Birbirimize yeminlerimizi sunmuştuk ardından kilise çanları çalınmış ve halka evlendiğimiz duyurulmuştu. Artık resmen bir prensestim. İngiltere prensesi genç Elisabeth. Harry de kocamdı. Çok mutluydum. Birlikte kilisenin dışına çıkıp tebrikleri kabul etmiş ve halka selam vermiştik. Üstümüze atılan beyaz gül yaprakları altında at arabasına binmiştik. Atlar saraya doğru yol alırken başımı Harry'nin omzuna yaslamış bunun bir rüya olup olmadığını tartışıyordum kendi kendime. Gerçek olamayacak kadar güzeldi herşey. Bir rüya gibi. Rüyalar her zaman sürer mi peki?

Castle Of GlassHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin