14. Bölüm KAVUŞMAK

41 5 5
                                    

Bir ay sonraydı. O kocaman bir ayda Aslı o kadar değişmişti ki. Hiçbir şey eskisi gibi değildi artık. Hayatı tamamen değişmiş, altüst olmuştu.
Yaşamıyordu sanki. Annesinin öldüğü gün Aslı'da ölmüştü ama ruhen.
Eve hep sarhoş gelirdi. Bir an olsun annesini unutmak için ama sarhoş olması sadece taze yaralarını ufak da olsa kabuk bağlamasıydı. Ayıldığında o kabuklar soyulup tekrar kanamaya başlıyordu.

Annesinin ölümünden sonra her gün kendine zarar veriyordu. Tıpkı Savaş'ın yaptığı gibi.
Bileklerini kesti, kendini astı, avuç dolusu haplar içti. Her şeyi denemişti. Hatta sonu annesi gibi olsun diye sigaraya bile başlamıştı fakat yaptıklarının hiçbirisinde başarılı olamamıştı. Hemde hiçbirinde. Her birisinde muhakkak engel çıkıyor ve ölemiyordu. Kavuşamıyordu.

Savaş, sevgilisini böyle görünce epey üzülüyordu tabi. Elinden gelen her şeyi yapıyordu. Bir çok intihar çabalarını kendisi kurtarmıştı. Psikolojik yardım almasını söylediğinde kendisine deli gibi davranmamasını, deli olmadığını söylüyordu. Savaş, bunun delilikle alakası olmadığı defalarca dile getirse bile Aslı hiç Savaş'ı dinlemiyordu.
Değişmişti Aslı. Hiç olmadığı kadar. Eski benliğinden geriye kalan bir tek bedeniydi. O da eskisi gibi değildi artık... Yara doluydu.

Şuan yürümekteydi. Bir başına
yürüyordu annesinin mezarına. Durgunca. Elinde bir adet kırmızı gül vardı. Kıpkırmızıydı. Tıpkı ağlamaktan harap olmuş gözleri gibi...

Ve işte gelmişti mezarının başına. Her gün olduğu gibi ve yine her gün yaşadığı korkuyu yaşadı. Gözlerini yavaşça kapadı yorgun bir şeklide açtığında ağlamaya başladı. Perişanlığıyla eğildi annesinin yanına. Hemen yanaklarındaki ıslaklığı sildi. Annesinin yanında ağlamak istemiyordu. Her silişinde yenisi geliyordu yanaklarına yaşlar. Her defasında siliyordu usanmadan.
Kurumuş toprağa oturdu. Gözlerinden bir damla yaş düştü o kupkuru toprağa. Ardından bir kaç tane daha. Gözlerini tekrar silerek mezar taşını okşadı parmak uçlarıyla. Sonra konuşmaya başladı;
" Anne, bugün yanına geleceğim biliyor musun ? Kavuşacağız anne. Kavuşacağız hemde çok yakında."
Bugün başaracağına inanıyordu ama. Bugün annesinin yanına gidecekti. Gözü bileklerine kaydı. Dikiş izli olan bileklerine. Son kez mezara baktı ve bir hışımla kalktı mezarın üzerinden. Eve gitti koşar adımlarla. Heyecanlıydı. Annesini görmeyi o kadar çok istiyordu ki. Bu sabırsızlık içi içini yiyordu. Bitmek bilmeyen sokaklarda artık koşmaya başladı. Koştu, koştu. Uzun sürenin ardından eve gelmişti. Hemen lavabonun kapısını açtı. Titreyerek soyundu. Soğuk suyu açtı. Dolmasını bekledi. Dakikaların ardından buz gibi suyla dolan küvete girdi. Deli gibi titriyordu. Küvete oturdu. Çıplak vücuduna değdikçe soğuk su korkuları da artmıştı. Geride Savaş'ı nasıl bırakabilirdi. Bunu ona yapmaya hakkı yoktu. Vazgeçmek için geç değildi. Geri dönebilirdi. Yapmadı. Annesi görmek, ona kavuşmak istiyordu her şeyden çok. Titreyerek konuştu.
" Beni affet Savaş..." dedi ve küvette tamamen yattı. Burnundan çıkan baloncuklar bir kaç saniyesini aldı. Sonra hareketsizlik. Sessizlik. Annesine kavuşacaktı. Ona sarılacak, öpecek, kokusunu içine çekecekti. Artık olacaktı. Annesine kavuşacaktı...

Geriye kalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin