24. Bölüm MEKTUP

13 2 1
                                    

Aslı hemen ağzıyla elini kapattı. Şaşkınlık ve korkudan gözleri kocaman olmuş Ömer'e bakıyordu. Savaş ise hemen Ömer'in elinden şırıngayı alıp yan tarafa fırlattı. Öfkeyle Ömer'e bakıyordu. Kapıya yürüdü ve kapıyı kapattı. Geri gediğinde Ömer'i mayışmış hâlde yerde yattığını gördü. Savaş Aslı'ya döndü,
" Korkma." diyerek başına öpücük kondurdu.  Ömer'i yerden kaldırarak koltuğa otutturdu. Savaş öfkeden sesi titremiş bir şekilde,
" Aslı olanları Ezgi'ye anlatayım deme."
Aslı kafasını salladı. Savaş, Aslı'nın yanına geldi.
" Gel oturalım. Ömer kendine gelene kadar buradayız. İstersen seni eve bırakayım. Çünkü uzun sürebilir."
" Olur."
Savaş, Ömer'e tekrar baktıktan sonra kapıya yürüdüler. Hızlıca arabaya bindiler ve oradan uzaklaştılar.

Eve geldiklerinde Aslı Savaş'ı dönüp,
" Çok gecikme." diyerek arabadan indi.
Savaş gitmişti. Aslı kapıya geldiğinde anahtarları almadığını farketti. Neyseki yedek anahtarın yerini biliyordu. Anahtarı alarak içeri girdi. Etrafına bir göz gezdirdi. Özlemişti burayı. Salona geçtiğinde yine eski dağınıklığın olduğunu gördü. Gülerek çantasını koltuğa koydu. Ufaktan etrafı toplamaya başladı. Uzun süre sonra yorgunluktan koltuğa oturdu. Aklına Belgin Hanım gelmişti. Birden olduğu atmosferin havası değişmiş, boğuk bir havaya bürünmüştü ev. Nefes alamaz oldu. Dışarı attı kendini hemen. Saat gece yarısını geçmişti çoktan. Umrunda olmadan evlerine doğru gidiyordu. Koşmaya başladı. Koştukça yollar uzuyordu adeta. Nefes nefese kaldı. Yolun ortasında aniden durdu. Eğildi  ve ellerini dizlerinin üzerine koydu. Derin nefesler verdikten sonra koşmaya devam etti gecenin o zifiri karanlığında. Sonunda eve geldiğinde saksıdan anahtarı aldı. Kapıyı zorladı. Kilidin değiştiğini unutmuştu. Evin diğer tarafına geçerek penceresine baktı. Burası bozuktu. Baktığında da hâlâ bozuktu. Yaptırmamışlardı. Mutfak penceresinden içeri girdi. Az kalsın masaya vuracak ve yan evdeki insanları uyandıracaktı. Annesinin ölümünden sonra burayı kimse almak istemiyordu. Çünkü sözde Belgin hanım burda ölmüştü.

Aslı içeri girdiğinde ilk farkettiği annesinin yatağının yeri olmuştu. Korkak adımlarla yürüdü. Yürürken gözlerinden birer damla yaş parkeye düştü. Annesinin yatağının olduğu parkeye çöktü. Elini havaya kaldırdı ve olmayan yatağa dokundu.
" Tam burada." dedi. Ayağa kalktı. Belgin Hanım'ın olmayan küllüğüne dokundu. Ve olmayan sigarasına.
" Neden ?" dedi ve küllüğü yan tarafa koydu. Salona geçti. İlk gördüğü olmayan koltuklardı. Gitti ve koltuklara oturdu. Koltuktan battaniye alarak üzerine örttü. Göz yaşı burnundan yanaklarına ordan da saçlarına döküldü. Burnunu çekti ve koltuktan da kalktı. Elinin tersiyle yanaklarını silerek kendi odasına geçti. Burada da ilk görüldüğü duvarda ki olmayan posterlerdi. Sevdiği grubun posterlerine dokundu parmak uçlarıyla. Sonra da sokak manzaralı pencereye baktı. Sokağın tek ışığı yanmış, sadece olduğu yeri aydınlatıyordu. Uzaklara dalmışken aniden kafasını çevirdi. Kapıya baktı ve annesinin dolabı gördü. Orada hep yazdığı şeyleri tutardı. Ama bu sefer gerçekten görmüştü. Çok ağırdı ve zaten kimse burayı tutmak istemiyordu. Emlakçı da burada bırakmıştı. Acelece oraya gitti.
Dolabı açarak içindeki kağıtları çıkardı. Hepsi beyaz kağıda yazılmıştı bir tanesi hariç. O Aslı'nn dikkatini çok çekmişti. Kağıt kırmızı bir zarfın içindeydi. Ve üzerinde Kızım'a yazıyordu. Aslı bunu daha önce hiç görmemişti. Hızlıca zarfdan çıkardı. Mektup şöyle başlıyordu ;
" Biricik kızım,
Sana söylemek isteyipte söyleyemediğim bir şey var. Bu gerçekten çok zor. Sana bunu söylememiştim. Söyleyememiştim. Ve işte şuan bunu sana yazıyorum umarım bu notu okursun. Kızım senin gerçek annen ben değilim. Senin annen yıllar önce, sen iki yaşındayken ölmüştü. Özür dilerim kızım sana bunu söylemem gerekirdi biliyorum ama yapamadım işte."
Aslı şaşkınlıktan gözleri yuvalarından fırlamış, elleri titriyordu ki bu elinde tuttuğu kağıdı da titretiyordu. Korkuyla okumaya devam etti.
" Şunu söylemeliyim ki seni çok ama çok sevdim. Öz kızım gibiydin. Benim hiç kızım olmadı. Ama sen bana bunu unutturdun. Her daim seni sevmeye devam edeceğim. Ölünce bile...
Sevgilerle Belgin EKİCİ "
Aslı ağlayarak kağıdı sola doğru fırlattı. Hıçkırmaya başladı. Ayağa kalktı eve tekrar şöyle bir baktıktan sonra zarfı ve kağıdı yerden alarak pencereden çıktı.
Dışarı çıktığında ne yapacağını bilmiyordu. Hıçkırarak yürümeye başladı. Titreyerek telefonunu çıkardı ve Savaş'ı aradı.
" Alo ?"
Aslı etrafına bakıyordu. Titreyen sesiyle,
" Alo Savaş ?"
Savaş,
" Sen iyi misin ?" derken Aslı'nın arkasından kornaya basan bir araba geçmişti. Savaş endişelendi.
" Aslı nerdesin ?"
" Dışarda."
" Ne ? Neden dışardasın ? Eve geç. Ya da nerdesin çabuk söyle alayım seni."
" Savaş ben bir şey öğrendim." dedi hıçkırarak.
" Ne öğrendin ?"
" Ben... Benim annem ölmüş."
Savaş kaşlarını çatarak,
" Evet."
" Öyle değil yani... Yani annem Belgin Hanım değilmiş. Benim annem ben iki yaşımdayken ölmüş."
Savaş şaşırarak,
" Bunu nerden öğrendin ?"
" Az önce Belgin Hanım'ın evindeydim sürekli yazığı bir dolap vardı hâlâ orada duruyordu. Oraya gittim açtığımda farklı renkte bir zarf gördüm ve üstünde Kızım'a yazıyordu merak ettim. Açtım ve okudum. Ben annemi iki kere kaybettim Savaş." dedi garaja girerken.
" Sakin ol Aslı. Neler yaşadığını anlayabiliyorum."
" Lütfen neler yaşadığımı anlıyormuşsun gibi davranma !"
Savaş,
" Anlıyorum aptal ! Anlıyorum. Tamam mı ? Bende kaybettim çünkü." dedi hüzünlü bir sesle.
Aslı şaşırarak,
" Ne ?"
" Evet bende kaybettim. Ben kardeşimi kendi ellerimle ölüme terk ettim. Kurtarabilirdim ama olmadı işte. Çok geçti. Yapamadım Aslı."
Aslı ne diyeceğini bilemiyordu. Donakalmıştı. Bunca zamandır neden söylememişti ?
" Sakin ol lütfen Savaş. Sen elinden geleni yapmışsındır."
Savaş, konuyu değiştirmeye çalıştı.
" Hâlâ evin yakınlarında mısın ?"
" Hayır uzaklaştım. Şuan bir garajdaydım."
" Tamam ben biliyorum orayı. Sakına ayrılma oradan. Geliyorum hemen."
" Tamam."
Telefonu kapattıktan sonra kendi hâline mi ağlasın Savaş'ın kine mi bilmiyordu. Savaş kardeşini kaybetmişti. Bugün bakalım daha neler öğrenecekti.

Aslı yere dizlerini kırarak oturdu. Kollarını birbirine doladı ve dizlerinin üzerine birbirine dolamış olan kollarını koydu. Kollarının üzerine de başını koyarak beklemeye başladı. Garaj çok sessizdi. Nefes seslerini duyabiliyordu. Yirmi dakikaya yakın bir süre sonra sessizliğe karışan ayak sesleri duydu. Kafasını kaldırdı. Gelen Savaş'tı. Ayağa kalkarak koştu ve sımsıkı Savaş'a sarıldı. Savaş'ta kollarını kaldırarak Aslı'ya.
" Hadi gidelim." diyerek Aslı'nın beline sarıldı. Garajdan çıktıklarında arabaya bindiler ve Ömer'in evine gittiler. Geldiklerinde Ömer uyuyordu. Ömer'i de alarak Savaş'ın evine geçtikler. Nihayet gelmişlerdi. Geldiklerinde saat üçü gösteriyordu. Bu gece kimsenin uyumaya niyeti yoktu. Ömer dışında. Aslı ile Savaş Ömer'i yatağa yatırdıktan sonra salona geçtiler. Salondaki koltuğa yattılar. Birbirlerine sarıldılar ve Savaş anlatmaya başladı.
" Benim kardeşim on iki ağustosta öldü. Acilen benim hastahaneye getirdile..."
Aslı'nın ilk cümle dikkatini çok çekmişti. Annesinin kanser olduğu gündü. Devamını dinlemeye devam etti.
Savaş anlattı Aslı dinledi. Saatlerce. Sonra da Aslı mektubu gösterdi. Savaş hayretle aldı mektubu ve okudu Aslı'ya sarıldı. Derken sabah olmuştu. Sabaha karşı uyuyakaldılar.

Ezgi ise evden kaçmıştı. Dün gece. Ömer'in dediklerinden sonra kendine gelemedi ve sadece haplarını ve bir miktar para alarak kaçmıştı. Ailesinin henüz haberi yoktu. Ailesi bir haftalığına şehir dışındaydılar. Ve aradıklarında ulaşamayınca endişelenip Ankara'yla gelmeleriyle öğrenmişlerdi. Hemen annesi Açelya Hanım Ömer'i aradı. Ömer ise uyuyordu. Annesi Ömer'e de ulaşamayınca ilk onunla kaçtığını sandı fakat sonra Aslı'yı aradı. Aslı uykulu gözlerini ovuşturarak telefonunu açtı. Masadaki telefonuna uzanınca Savaş'ı da uyandırmıştı.
" Alo ?"
" Alo kızım ? Ezgi kaçmış. Ömer'le mi kaçtı biliyor musun ? Not bırakmış bize. Bizi sevdiğini ve biraz kafasını dinlemeye ihtiyacı olduğunu yazmış. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yardım edin kızım. Ezgi'nin gittiği belli başlı yerleri biliyorsam söyler misin kızım ?"
" Ne ? Kaçmış mı ? Hayır Ömerle kaçmadı. Ne zaman olmuş bu ?"  derken koltuktan ayağa kalktı.
" Dün sanırım. Dün aradığımızda ulaşamadık ve Ankara'ya döndük. Döndüğümüzde notu gördük."
" Tamam siz sakin olun. Ben şimdi Ezgi'nin gittiği yerlere gidip bakacağım. Siz sakin olun." diyerek telefonu kapattı.
Savaş merakla sorarak,
" N'olmuş ?"
" Ezgi kaçmış."
Savaş gözlerini Aslı'ya dikerek,
" Ne zaman ?"
" Dün sanırım. Öyle diyor Açelya Hanım. Ben dışarı çıkıp Ezgi'nin gittiği yerlere bakacağım."
" Bende geleceğim."
" Çabuk olalım."
Aceleyle evden çıktılar. Bütün gün her yere baktılar. Bulamadılar. Umutları tükenmişti. Eve gidecekken Aslı,
" Savaş, dur. Bir yer daha var orayada bakalım."
Orası her zaman gittikleri Aslı'yla Ezgi'nin gizli bir mekanıydı. Tenha bir yerdi. Savaş'la oraya gittiler. Aslı Savaş'a dönerek,
" Burada dur sen tamam mı ?"
Savaş kafasını salladı. Aslı içeri girdiğinde Ezgi'nin yerde yattığını gördü. Korkuyla yanına gitti.
" Ezgi." dedi. Cevap gelmedi. Bir kez daha " Ezgi." dediğinde,
" Savaş'ı burdan gönder. Lütfen." dedi.
Aslı şaşırdı.
" Neden ama ?"
" Anlatacaklarım var."

Geriye kalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin