19. Bölüm VAZGEÇMEK

24 4 4
                                    

Sabah olmuştu. İşe gitmek için hazırlanıyordu Savaş. Aslı'yı uyandırmadan odadan çıktı. Masada duran kağıdı alarak, '' Günaydın. İşe gidiyorum canım.'' yazdı ve komodinin üzerine bıraktı. Evden çıktı. Yine içini çeke çeke gidiyordu hastahaneye. Deniz vardı çünkü. Oflayarak yürüdü hastahaneye doğru.

Hastahaneye girdiğinde ilk gördüğü Deniz olmuştu. Koşar adımlarla yanına gitti Deniz.
'' Günaydın Savaş.''
Savaş gülümsemeye çalışarak,
'' Günaydın.''
'' Savaş, bugün yemek yemeye ne dersin ?''
'' Bugün olmaz, işim var.''
Deniz somurtarak,
'' Tamam o zaman yarın gidelim.''
'' Yarın da olmaz.'' diyerek yürümeye başladı Savaş. Deniz'de yetişerek,
'' Şey o zaman başka bir zaman gideriz.''
'' Hı hı.''
Deniz'in yanından elinde iki kahvesi olan bir doktor geçiyordu. Deniz, doktorun elinden kahveleri alarak tekini Savaş'a uzatacaktı ki ani dönüşü ile elindeki kahveyi Savaş'ın üzerine döktü. Savaş,
'' Yandım ya.'' dedi sinirle. Çok sinirlenmişti. Deniz'e döndü. Bağırarak,
'' Bak Deniz, bırak artık peşimi. Anlamıyor musun ? Ne seni istiyorum ne de kahveni. Seni sevmiyorum. Benim sevdiğim birisi var. O da beni seviyor ve birlikteyiz. Daha fazla peşimde dolanmanı istemiyorum. Yeter artık.'' deyip gidiyordu. Son anda durdu ve geri döndü. Deniz'i işaret ederek,
'' Şunu unutma ben denizleri severim ama Deniz'i sevmem.'' dedi ve burnundan soluyarak uzaklaştı. Deniz, Savaş'ın gidişine baktı. Çok kötü kalbi kırılmıştı. Üstelik herkes ona bakıyordu. Savaş, o kadar yüksek sesle konuştu ki herkesin odak noktaları olmuştu. Deniz, ağlayarak hastahaneden çıktı.

Savaş, öfkeyle Ömer'in yanından geçti. Ömer, Savaş'ı böyle görünce Savaş'ın kolundan tuttu.
'' Günaydın kardeşim.''
Savaş, sinirle,
'' Günaydın.''
'' N'oldu ? Yine sinirlisin ?''
Savaş, anlatmamakta kararlıydı. Sustu. Diğer yandan Ömer'in ısrarını da biliyordu ve anlatmaya başladı. Olan biteni anlattıktan sonra Ömer,
'' Oğlum kızın kalbini harbi fena kırmışsın. Ben bile kırıldım lan.''
Savaş, kafasını kaldırarak,
'' Gerçekten öyle mi dersin ? Çok mu kırılmıştır ? Ama ne yapayım sürekli peşimde ve ben artık çok sıkıldım. O an patlayıverdim işte.''
'' Bence git özür dile.''
'' Tamam dileyeceğim. Ee... Siz ne yaptınız ? Ezgi'yle nasıl gidiyor ?''
'' Çok kötü.''
'' Nasıl ya ? N'oldu ki ?''
'' Aslında her şey çok iyi ama Ezgi'nin babası. Babası ile tanıştık geçen. Ezgi mutfağa gitmişti. Babasıyla baş başa kalmıştık. Bana '' Bir daha kızımla görüşmeyeceksin kendi iyiliğin için'' dedi. Beni tehdit eder gibi değildi ama. Sesinde korku hissediliyordu. Önce anlamadım tabi. Sonra boş gözlerle bakınca babası açıklama yaptı. Şöyle dedi; '' Ezgi'nin psikolojik sorunları var. En iyi arkadaşını kaybederken olay anındaydı. Bir sürü psikolojik yardım aldı. Tanıdığım en iyi doktorlardan bile ama bir türlü iyileşemedi. Bana hep o görüntüyü aklından çıkaramadığını söylerdi. Her neyse onu seviyorsan ondan uzak dur. Birazcık da olsun kızımı ve kendini önemsiyorsan Ezgi'den uzak dur. Bir daha onunla görüşme.'' dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm Savaş. Ezgi, daha önce bana hiç bundan bahsetmemişti. Ben Ezgi'yi çok seviyorum. Tamam kulağa komik geliyor benim gibi birisi için ama öyle Savaş. Artık eski ben yok. Tek gecelik ilişkiler yaşamıyorum. Aşık oldum ben. Lütfen yardım et.''
Savaş, arkadaşının aşık olmasına gerçekten şaşıyordu hâlâ. Elbette yardım edecekti ama nasıl ?
'' Sen gerçekten Ezgi'yi seviyor musun ?''
'' Tabi ki de seviyorum.''
Savaş üzülerek,
'' O zaman ondan vazgeçeceksin.''
Ömer, kulaklarına inanamıyordu.
'' Savaş sen ne diyorsun ? Olur mu öyle şey ? Asla olmaz !''
'' Aşk sevdiğinden vazgeçmekse eğer sevdiğin halde vazgeçeceksin sevdiğinden.''
Ömer ağlamaklı halde,
'' Savaş, ben böyle bir şey yapamam. Ezgi bunu hak edecek ne yaptı ?''
Savaş,
" Sevdi. Çok sevdi.'' dedi üzülerek. Ömer şaşkınlıkla Savaş'a bakıyordu. Arkadaşından '' Vazgeçmeyeceksin. Sen Ezgi'yi seviyorsun. Ne olursa olsun bırakmayacaksın.'' demesini bekliyordu. Duydukları karşısında sinirlenmişti.
''Hayır vazgeçmeyeceğim.'' diyerek Savaş'ın yanından gitti. Öfkelenmişti. Hem Ezgi'nin böyle bir şeyden bahsetmemesine hemde Savaş'ın dediklerine. Ezgi'nin babasını dinlemeyecekti. Savaş'ı da. Hatta bugün Ezgi'yle konuşma kararı aldı. Olanları anlatacaktı Ezgi'ye. Telefonunu çıkararak Ezgi'yi aradı.
'' Alo ?''
'' Alo Ezgi ? Bugün hastahaneye gelir misin işin yoksa.''
'' Tabi gelirim.''
'' Şimdi çıkabilir misin mümkünse ?''
'' Tamam. Hazırlanıp gelirim.''
'' Görüşürüz.''
'' Ömer bir şey yok değil mi ?''
'' Hayır yok.''
'' Peki öyleyse görüşürüz.''
Telefonu yaptıktan sonra olanları nasıl anlatacağını düşündü. Babasıyla olan konuşmalarının hepsini anlatmalı mıydı ? Neden hiç bahsetmediğini mi söylemeliydi ? Yoksa, durduk yere artık seni bırakmıyorum mu demeliydi ? Hayır sonuncusu olamazdı. Kesin Ezgi bir şeyler sezerdi. En iyisi doğaçlama davranmaktı. Sabırsızca beklemeye koyuldu. Yaklaşık bir saatin ardından kapıda Ezgi belirdi.
'' Hoş geldin canım.''
Ezgi tam konuşacakken sinirle gözlerini kapattı. Kafasını yana salladı birkaç kere. Sonra yavaşça açtı gözlerini.
'' Hoş buldum.''
Ömer'in aklına Ezgi'nin babasının sözleri geldi. '' Ondan uzak dur. Birazcık da olsun kızımı ve kendini önemsiyorsan Ezgi'den uzak dur. Bir daha onunla görüşme.'' daha öncede Ezgi böyle yapardı fakat Ömer hiç böylesine dikkat etmemişti.
'' İyi misin ?''
'' Evet. N'oldu ? Buraya niçin geldim ?''
Ömer, söyleyemedi. Ezgi, öyle yapmasaydı diyecekti ama daha çok üzmek istemedi.
'' Özledim seni ondan gelmeni istedim.''
Ezgi gülerek, Ömer'i öptü. Uzun zaman konuştuktan sonra Ömer, Savaş'ın dediğini yapacak gibi oldu. Ezgi'den uzaklaşması gerekti. Tek gecelik adamlardandı o. Ne o öyle tek kişi. Ezgi'nin babasını ve Savaş'ı dinleyecekti.
Ömer, Ezgi gidecekken sımsıkı sarıldı. Ezgi'ye aşık olduğunu orada bir kez daha fark etti. Defalarca öptü. Sanki bir daha göremeyecekmiş gibi. Kim bilir belki de öyle olacaktı. Ömer, kendi içinde savaşıyordu adeta. Bir yanı Ezgi'yi bırakma, sen ona aşıksın diyor. Diğer yanı ise tek gecelik adama yakışır mı bu diyor. Gerçekten fena sıkışmıştı Ömer.

Ezgi giderken ardından bakabildi sadece. Gözleri doldu. Bırakacaktı ama temelli değil. Biraz ara verecekti yalnızca. Üzülerek Savaş'ın yanına gitti.
'' Savaş, az önce Ezgi geldi buraya. Konuştuk. Sanırım Ezgi'yi bırakacağım ama tamamen değil. Belli bir müddet.''
Savaş, hüzün kokan sesiyle,
'' Bugün beni yanlış anladın. Ben sana Ezgi'yi tamamen bırak demeyecektim ama sen söyleyeceklerimi tamamlamama izin vermedin. Önemli değil. Dediğimi yaptığına sevindim ama Ezgi'yi zorunda olduğun için bırakmana gerçekten üzüldüm.''
'' Bende çok üzgünüm. Daha bilmiyor Ezgi. Bir sonraki buluşmamızda söyleyeceğim.''
Savaş elini Ömer'in omzuna götürüp sıvazladı. Savaş,
'' Bunlarda geçecek dostum. Kendi kafasını dinlemesi gerek.''
Akşam olmuştu eve gitmek üzere çıkmıştı Savaş. Yol boyunca Ömer'i ve Ezgi'yi düşündü. Acaba böyle bir durum kendi ilişkisinde de olabilir miydi ? Birden ürperdi. Böyle bir şeyin olmaması için elinden gelen her şeyi yapardı. Çünkü Aslı'yı kaybetmekten hariç böyle bir şey söz konusu olunca bile korkudan ne yapacağını şaşırıyordu. Eve gelmişti. Anahtarlarını çıkardı ve kapıyı açtı. Gözü direkt salona çarptı. Koltukta uyuyakalmıştı Aslı. Savaş'ın yüzüne sıcacık bir gülümseme yayılmıştı. Aslı'nın yanına gitti. Öptü, üzerini örttü. Hemen ardından kapı çaldı. Savaş '' hay senin... Uyuyan var be ! diyerek kapıya yürüdü. Kapı deliğinden bakmaya gerek duymadı. Açtı kapıyı ve gözlerine inanamadı. Savaş küçük dilini yutacaktı neredeyse. Savaş kekeleyerek,
'' Ahu ?''

Geriye kalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin