10. Bölüm SÖYLENECEKLER

71 5 11
                                    

Eve geldiğinde, üstünü değiştirerek yatağına girdi. Bugün de hastahaneye gidememişti. Ömer'i aradı.
" Alo ?"
" Savaş ? Oğlum, nerdesin ?"
" Evde."
" Oğlum, unuttun mu bugün ameliyat vardı. Niye gelmedin ?"
" Allah kahretsin ! Unuttun ben onu. N'oldu ? Hastanın durumu nasıl ?"
" İyi. Merak etme. Ama biri iyi değil."
" Kim ?"
" Sen."
" ..."
" Sen. Sen iyi değilsin Savaş. Bu aralar hastalarını çok ihmal ediyorsun."
" Ömer, ben sadec..."
" Sen sadece aşıksın. Ama bu hastalarını ihmal etmek anlamına gelmiyor."
" Tamam. İhmal etmeyeceğim."
" İyi. Senin ki yine bugün seni sorup durdu. Yok Savaş, nerde ? Niye gelmedi ? Sonra gelecek mi ? Arayalım mı ?... Kafayı yeme durumuna geldim. En sonunda seni aradım. Duymadın herhalde."
" Evet. Sessizdeydi. Kusura bakma."
" Aman iyi ki duymamışsın. Yoksa Deniz, susmak bilmezdi."
Savaş, zoraki bir gülümseme takındı.
" Ömer, sana söyleyeceklerim var. Çok önemli. Ama ondan önce benim için Aslı'nın barına gider misin ?"
" Neden ?"
" Sonra anlatırım. Önemli. Lütfen git işte. Ezgi'yi bul sonra. Konuşursunuz birkaç saat. Sonra gelirsin."
" Sende gelsene."
" Ben biraz yorgunum. Sen tek gitsen olmaz mı ?"
" Bana borçlusun."
" Tamam. Sen şimdi çık. Nöbetçi değilsin umarım."
" Yok yok değilim."
" İyi. Oraya gidince bana haber ver."
" Olur. Çıkıyorum şimdi."
" Ezgi'ye selamımı iletirsin."
" Başka ? Başka istediğin bir şey var mı Savaş Bey ?"
" Yok. Teşekkürler."
" Birde teşekkür ediyor. Neyse görüşürüz."
" Görüşürüz."

Telefon konuşmasının ardından hastahanesini arayıp oda ayırttı. Sevgilisini arayıp, annesinin yarın hastaneye yatmasını söyleyecekti.

Aslı'yı aradı. Saniyelerin ardından,
" Alo ?"
" Alo Aslı ?"
" Efendim ?"
" Şey... Yarın, Belgin Hanım'ın hastahaneye gelmesi lazım. Burada gözümüzün önünde olması lazım."
" Neden ki ? Kötü bir şey yok değil mi Savaş, ?"
Savaş, nasıl söyleyeceğini bir türlü bulmaya çalışırken,
" Belgin Hanım, bir evre daha ilerlemiş. Dördüncü evrede. Ameliyat yapacaktık ama artık yapamayız. Dördüncü evrede ameliyat çok riskli."
Korkunç bir sessizlik oluştu. Karanlık bir sükunet kendisini korurken, Savaş,
" Alo ? Alo ? Aslı ? Orda mısın ?"
Fısıldayarak Aslı,
" Burdayım. Ya şimdi ne olacak ?"
Aslı bunları bir sırmış gibi sessiz söylüyordu. Çok sessiz. Kimsenin duyamayacağı kadar sessiz. En çok da annesinin duyamayacağı kadar sessiz söylüyordu.
Annesine ne olacağını öğrenmek istemiyordu. Duyacakları belki hayatını alt üst edebilirdi. Kulakları kapatmak istiyordu. Diğer yanı ise bir o kadar öğrenmek istiyordu.
" Merak etme. Tedaviye başlayacağız yarın. Bir müddet hastanede durumunu takip edeceğiz."
" Tamam."
Desem mi, demesem mi diye düşündü Savaş. Utanarak,
" Yarın bekliyorum. Görüşürüz sevgilim."
" Görüşürüz."
Aslı, bu durumdayken az da olsa tebessüm edebilmişti. Savaş'ın sesi beyninde bir kez daha yankılandı.
" Sevgilim..."
Ve yine gayriihtiyari gülümsedi.

Annesinin yanına geldiğinde, yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Biraz hüzün, biraz korku, biraz kaygı, biraz da sevgilim lafı üzerine mutlu.

" Arayan kim kızım ? Yoksa Savaş mı ?"
" Evet."
Belgin Hanım, gülerek,
" Beni görünce nasılda korktu."
" Ama anne sende öyle pat diye anahtarı düşürürsen tabi korkar. Bende korktum."
" Sizi öyle görünce düşüverdi."
" Neyse artık. Şey... Anne, yarın hastahaneye gideceğiz."
" Neden kızım ?"
" Tedavilere başlayacakmışız."
Gözü doldu Aslı'nın. Bir göz kırpışında durmaksızın akacaktı yaşlar. Sıktı kendini. Dayandı. Ağlamadı.
" Tamam. Gideriz kızım."
" Ben odamdayım. Bir şey istersen seslenirsin."
" Tamam. İyi geceler."

Belgin Hanım, çekmeceden sigara paketini çıkarıp, içinden üç tane çıkardı. İkisini koltuğa koydu diğer ağzına yerleştirdi. Masanın üstünde duran çakmağı aldı ve sigarasını yaktı. Keyifle içmeye başladı.
***
Ömer, bara geldi. İçeri girmeden önce Savaş'ı aradı.
" Alo ?"
" Efendim Ömer ?"
" Geldim. Kapının önündeyim. Giriyorum şimdi."
" Tamam."
" Görüşürüz."
" Ha bu arada Ömer, Ezgi'ye bara zorla geldiğini falan söyleme."
" Siz bir şey mi çeviriyorsunuz ?"
" Yarın hastahanede hepsini anlatırım. Ama sen şimdi eğlenmeye gelmiş gibi yap. Ezgiyi bul ve konuş işte."
" Peki, öyle olsun. Görüşürüz."

Ömer, içeri girdi. Kalabalıkta ilerlemeye başladı. Tezgahın orada ki Ezgi'yi gördü.
" Ezgi."
Yüksek ses müzikte, Ömer'in sesi duyulmadı. Bu sefer Ömer, eliyle Ezgi'yi dürttü.

Ezgi, arkasını döndü. Dönmesiyle şaşırması bir oldu. " Ömer, gelmişti. Savaş, sözünü tuttu. Allah'ım Ömer... Ömer, ya Ömer. İnanamıyorum." diye içinden söylenirken,
" Merhaba." dedi.
" Merhaba. Nasılsın ?"
" İyi. Sen ?"
" İyi. Tekila verir misin ?"
" Bir saniye."
Arkasını döndü ve elini yumruk yapıp,
" Yes be !" dedi. Yanından tekilayı alıp, arkasını döndü ve gözlerine inanamadı.

Bir tane sarışın şıllığın teki Ömer'in ağzına kadar girmiş konuşmaya çalışıyordu. Ezgi, hemen elindeki şişeyi bırakıp Ömer'e yaklaştı ve parmak uçlarıyla yavaşça tuttu. Kıza dönüp,
" O benim. Eğer seni bir daha burada görürsem şu görmüş olduğun parmaklarımı gözüne sokarım. Bununla da yetinmem. Şimdi defol !"

Kız ne yapacağını bilemedi. Korkudan gözleri kocaman kocaman oldu. Hemencecik ordan uzaklaştı. Ardından Ezgi, Ömer'e baktı ve elini Ömer'in tişörtünden çekti.
" Özür dilerim."
" Ömer, gülerek,
" Her erkek müşterini kurtarıyor musun böyle ?"
" Yok. Yani hayır. Şey... Hayır tabiki."
" Teşekkür ederim."
Ezgi, tebessüm ile gülümsedi. Arkasını dönerek, " Kızım, ne yaptın sen ya ! Şimdi çocuk benim hakkında nasıl şeyler düşünüyordur ? Of Ezgi of."
Shot bardağını alıp, tezgaha koyduğu şişeyi aldı. Bardağa doldurdu. Ömer'e uzatarak,
" Afiyet olsun."
" Sağ ol."

Saatler böyle geçerken Ömer, Ezgi'ye daha çok alışıyordu. Daha çok ısınıyordu. Mümkün oldukça az içmeye çalışıyordu. Çünkü sarhoş olursa Ezgi'yle konuşamayacaktı.

" Ee Ezgi, nelerden hoşlanırsın ?"
" Kitap oku..."
Savaş'ın araması üzerine Ezgi'nin lafı yarım kaldı. Ömer,
" Bir saniye." deyip biraz uzağa gitti.
" Efendim ?"
" Nerdesin ? Anlaşılan hâlâ bardasın."
" Aynen."
" Çoktan sıkılıp evde olman gerekiyordu. Ya da... Herneyse işte."
" Yok. Burda olmak hoşuma gitti. Biraz daha Ezgi'yle konuşacağım."
" Vay Ömer, şaşırttın beni. Yoksa yoksa, düşündüğüm şeyi yapayım deme . Kız çok üzülür. Onu üzmeye hakkın yok Ömer."
" Yok be oğlum. O kadar da değil. Bu kızda bir şeyler var. Konuştukça konuşasım geliyor. İyi geliyor ne biliyim. Birkaç saate evde olurum. Merak etme."
" Kötüleşirsen ara beni. Almaya gelirim."
" Tamam. Sanmıyorum ama. Çok içmedim. Sağ ol yine de."
" Ömer sen ciddi misin ? Çok içmedin mi ?"
" Evet çok içmedim."
" Vay be ! Beni cidden çok şaşırtıyorsun. Sen bara girdimi sarhoş olmadan çıkmazsın. Alkış valla."
" Tamam tamam. Ben şimdi kapatıyorum. Sonra arayacağım seni. Görüşürüz."
" Görüşürüz."

Ezgi'nin yanına gitti.
" Özür dilerim. Savaş aradı, açmam gerekti. "
" Önemli değil."
" Nerde kalmıştık. Hah sen hoşlandığın şeyleri söylüyordun."
" Evet. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi falan severim. Belli başlı şeyler."
" Gezmeyi sever misin ?"
" Evet."
" Tamam. Bir gün beraber gezeriz o zaman."
Ezgi gülerek,
" Tamam."

Saatlerin ardından Ezgi'nin çıkış saati de gelmişti. Önlüğünü çıkararak tezgahın altına koydu. Ömer, montunu giyerken,
" Ezgi, evin evime yakın. İstersen bırakabilirim."
" Olur."
Ezgi, montunu aldı. Dışarıya çıktılar. Ömer, arabasını açtı. İçeri girdi. Ezgi'de, Ömer'in yanına, ön koltuğa oturdu. Arabada giderlerken konuşmaya devam ediyorlardı. Aslı, ve Savaş'ın aksine Ezgi ve Ömer, epey konuştular.

Ezgi, inerken,
" Teşekkür ederim. Görüşmek üzere."
" Rica ederim. Görüşürüz."

Ezgi, evine ilerlerken, yüzünde hiç olmadığı kadar bir mutluluk vardı. Ve eve girdi. Direkt Aslı'yı arayacaktı ki telefonu çaldı. Arayan Aslı'ydı. Hemen açarak,
" Alo ?"
" Ezgi, sana söylemem gerken şeyler var."
" Kızım benimde sana söyleyeceklerim var. Çok önemli."

Ömer de aynı şeklide Savaş'ı aradı.
" Alo Savaş ?"
" Efendim ?"
" Oğlum, sana söyleyeceklerim var. Hemen anlatmam lazım."
" Benim de sana söyleyeceklerim var. Yarın anlatacaktım aslında. Sen anlatırsan eğer bende anlatayım o zaman."

Ve dördü de sabaha kadar birbirlerine olanları anlattılar.

Geriye kalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin