Odun!

3.8K 274 31
                                    

Koreye geldiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Telefonumu açıp beni arayan numarayı aradım..

"Merhaba , ben Arya Kara. Şuan Koredeyim ama nereye gideceğimi bilmiyorum. "

"Kore Üniversite'sine gidin . orda başvuruyla geldiğinizi söylerseniz size yardımcı olurlar."deyip telefonu kapattı..

Kore Üniversite'sine gideceğim ama kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. İngilizcem lisedeyken çok iyi değildi, Korece desen ailemden habersiz kursa gidiyodum. Çok iyi olmasa da biraz konusabiliyordum Havaalanından çıkarak bir taksiye bindim. üniversiteye gideceğimi söyledim. Sonra Korenin haritasını alarak göz gezdirmeye başladım. Buraya gelmekle iyi mi ettim hâlâ bilmiyorum. Nasıl hayatımı sürdürmeye devam edeceğim? Kendi kendime konuşurken taksici "Türk müsün?" diye sorduğunda çok mutlu olmuştum. Şansa bak , gerçekten o an heyecandan doğru düzgün konuşamamıştım. Gülerek "Evet , Türküm. Sizin Türkçe konuşmanız beni çok mutlu etti" dedim.

"Bende bir Türkle konuştuğum için mutlu oldum"dedi ve sohbet etmeye başladık. 40-45 yaşlarında yeşil gözlü bir adamdı. Beni üniversitenin önüne bıraktığında cebinden kartını çıkardı. "Bir şeye ihtiyacın olursa beni ararsın" dediğinde "Çok teşekkür ederim" deyip adamın elini sıktım. Sonunda üniversiteye gelmiştim. İçeri girdiğimde ingilizce ve korece sözlükten kullanacağım kelimelere bakıyordum. O sırada bir kızla çarpıştım. Yüzüne baktığımda bu kızı başvuru yaparken görmüştüm. Gülümseyerek "Merhaba, ben Arya. Ama bana burda Yun Hee dersen sevinirim" dedim. O da tebessüm ederek "Bende Rüya, tabiki" dedi.

Biraz moralim bozuk bir şekilde "Korecem iyi değil kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum" dedim.

"Sorun değil. Burda Türkçe bilen bir hoca var onunla konuşabilirsin" dedi. O sırada omuzuma dokunarak , çenesinin ucuyla arkayı işaret etti. "İşte geliyor"dedi. Arkamı döndüğümde bir an düşündüm nasıl bu kadar yakışıklı olabilir diye. Uzun boylu , geniş omuzlu ve gamzeli bir hocaydı. Üstünde dar kareli gömlek vardı ve bende yanına gittim.

"Merhaba ben Türkiye'den başvuru yaparak geldim" dediğinde gözlerime baktı. O an kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Ben saf saf ona bakarken o beyaz dişlerini göstererek bana güldü. "Beni takip et" dediğinde onun peşinden ayrılmıyordum.

Birlikte bir odaya gittik ve elime evraklar verdi. Bana doğru yaklaşarak yapmam gerekenleri anlattı. O anlatıyordu ama ben hiçbir şey anlamıyordum çünkü aklım şuan hocadaydı. Konuşurken lafını kestim "Hocam adınız ne?"

"Addy " dediğinde şaşırarak ;

"Nasıl bu kadar iyi Türkçe konuşuyorsunuz?" diye sordum.

" 6 ay boyunca Türkiye'de kalmıştım. Seminer için" deyip gülümsedi.

O her gülümsediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Evrakları doldurarak Addy Hoca'ya verdim. Sonra tekrardan ona bakarak "Bende Yun Hee" dedim. Korede adımın Arya olmasını istemediğim için en sevdiğim ismi yani Yun Hee diye seslenmelerini istedim . Başını sallayıp işine devam etti. Tam odadan çıkarken "Dans için gelmiştin değil mi?" diye sordu. Ona doğru dönerek kafamı salladım. "O zaman daha çok görüşürüz"dedi.

Odadan çıkıp kapıyı kapattığımda olduğum yerde zıplamaya başladım. Dansı zaten çok seviyordum ama bu hoca sayesinde daha çok seveceğim. Her gün onu göreceğimi düşününce içim içime sığmıyor. İşte şimdi Kore'ye geldiğime pişman olmadım. Kendi kendime sırıtırken Rüya geldi. Kolumdan tutup "Hadi dans edeceğimiz yere gidelim"dedi ve beni peşinden sürüklemeye başladı. Ama bu durumdan rahatsız olmuyordum. Hiç bilmediğim bir yerde arkadaşımın olması beni mutlu ediyordu. Biraz yürüdükten sonra üniversitenin dışında büyük bir yere girdik. Üniversite ile yan yanalar. Etrafı tüm aynayla kaplı ve kenarlarda da büyük büyük hoparlör vardı. Sonra Rüya tekrardan kolumdan çekerek beni dışarı çıkardı. Eliyle sadece çatısı görünen bir evi gösterdi. "Bak orasıda bizim kalacağımız ev, hadi gidelim geri geliriz"dedi ve eve doğru gitmeye başladık. Üniversite ve evin arasında sadece 5 dakika vardı , belkide daha az. Bu da demek oluyor ki istediğim zaman evden çıkıp dans etmeye gidebilirim. Eve gittiğimizde Türk olan çok kişi vardı. Rüya bana dönerek " Başvuruya geldiğin şu kokoş kız kimdi ya?" dedi.

"Melis , kuzenim olur. Allah belasını versin onun." dedim.

"Hayırdır ne oldu?"

"Beni arkadaşlarına basit biri olarak tanıtmış"dediğimde gözlerini patlatarak "Sürtük" dedi. Verdiği tepkiye bakarak sırıttım. Gerçekten Rüya'yı sevmiştim. Hava kararmaya başlamıştı. Bende biraz dans etmek için üniversiteye gidecektim. Rüya'ya da sordum gelir mi diye ama o yorgun olduğunu , dinleneceğini söyledi. Bende üstüme rahat birşeyler giyerek üniversiteye doğru koşmaya başladım. Hem ısınmış olurdum , dans ederken vücudumu daha çok esnetebilirdim. Tam kapının önüne geldiğimde 'Dance Room' yazısını yeni farketmiştim. İçeri girdiğimde hoparlörün nasıl açıldığını bilmediğim için telefondan müzik açtım ve dans etmeye başladım. Nereye dönersem döneyim kendimi görmek güzel bir histi. Yaptığım her hareket sonunda kendimi çok geliştirdiğimi anladım. Aynaya baktığımda bir an Addy hocayı görür gibi oldum. Aklımdan çıkmıyordu zaten. Onu düşünmeye devam ederken kendimi yerde buldum. Ayağım burkulmuştu ve canım çok yanıyordu. "Ahh" diye inledim. O sırada hiç tanımadığım biri gelip yere eğildi. "İyi misin? Yardım ediyim" dediğinde

"İyiyim , yardıma gerek yok" deyip teklifini reddettim. Sonra ayağa kalktım. Burkulan ayağımla adım atarken tekrardan yere düşecektim ama yüzüne bile bakmadığım oğlan aniden belimden tuttu. Tam doğrulacakken kalçamda bir şey hissettim. Aniden olduğum yerde irkilerek nefesimi tuttum. Oğlanın gözlerine baktığımda aniden elini çekti. Gözlerine daha dikkatli baktığımda onunda utandığını hissedebiliyordum. Daha emin olmak için elimi yanağına götürdüm. Sanki yüzleri alev alacak gibi sıcaktı. Tam sinirle küfür edecektim ki geri yuttum. İşaret parmağımı kaldırarak onun yüzüne doğru tuttum. "Eğer bir daha bana dokunursan seni döverim" deyip dudaklarımı kaldırdım. Ama o sadece bana güldü. Bu tavırı beni sinir etsede arkamı dönerek topal bir şekilde dışarı çıktım. Kenardaki bank'a oturarak bileğimi ovmaya başladım. O tanımadığım oğlan yanıma gelerek sırt çantasından ağrı kesici bantlardan çıkardı. Hiç birşey demeden yere eğildi ve ayağımı bacağına koydu. Aniden ayağımı çekerek ters bir bakış attım. Ama o dinlemeyerek ayağımı sertçe kendine çekti. "Ahh" dedim. "Yavaş olsana hayvan"

Kafasını kaldırıp "Sana yardım eden birisine hiç iyi davranmıyorsun. Biraz uslu dur"dedi. Onu dinlemeyip elindeki bantı aldım.

"Tamam yardıma gerek yok sen gidebilirsin" dedim ve ayağıma önemsemeden yapıştırdım.

Ayağa kalktı bende arkadan onu izlemeye başladım. Aniden dönünce göz göze geldik ve ben başımı çevirdim. Sonra onu umursamıyor gibi havaya bakmaya başladım. "Ben Jimin. Şimdi senin adını sorsam sanırım tersleyeceksin. Dış görünüşüne baktığımda tam huysuz bir çirkin ördeğe benziyorsun"dedi. Başımı kaldırarak dudaklarımı ısırdım. O da bana göz kırptı. Ahh şu hareketi beni resmen çileden çıkarmıştı. "Ayağım acımasaydı ölmüştün sen" dedim. Aldırmadan kulaklığını takıp gitti. Arkasından "Odun" diye bağırdım ama duymadığına eminim.






unrequited love::pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin