/DÜZENLENDİ./
/BİR CEZA BAŞLADI.
Karanlık bir tünel. Sonunun gözükmediği. Aydınlığın bile girmeye korktuğu soğuk ve tuzaklara dolu bir tünel..."
İşte hepsi şimdiki hayatlarından, geçmişlerinden önce aydınlığa aittiler. Her şeyi yaşayarak karanlığa adım adım yaklaşmış bu tünele sızmıştılar. Haberleri yoktu. Farkında değildiler. Fakat herkes yanlarından gittiklerinde önce karanlıktan korktular, sonra ışık aradılar... Bulamadılar. Soğuk ilik ilik vücutlarını ele geçirirken bir titreme yaşadılar.
Bir şeylerin farkına vardılar. Henüz sonunu bile görmedikleri bu tünelden korkup kaçmak istediler. Geçmişlerini unutup, geleceği yaşamak istediler. Hiç bir şey istedikleri gibi olmayacaklarından habersizdiler. İstedikleri olmamıştı. Hatta ve hatta yakınlarından bir tekme daha yemişti onlar. Görmedikleri o karanlık tünelin sonuna kadar gelmiştiler. Bu sefer ellerinden tutanlar canlarından, kanlarındandı. Bilmeseler de kim olduklarını, siz bilin. Onların canını yakanlar bir nefes kadar yakın.
Ellerinden tutup tünelin sonuna getirenler titreyen ellerini umursamayıp bırakıp gittiler. Titrek elleriyle, korkak ve ürkek adımlarla hepsi tünelin sonuna yasladı sırtlarını. Sırtlarını yaslayacak bir tek bu duvar kalmıştı çünkü. Karanlıkta kayboldu her şey. Odaklandıkları tek şey karanlıktı. Bir ara cılız bir ışık yanıp söndü. O ara farkına vardılar birbirlerinin. Bakıp tekrar önlerine döndüler. Umursamadılar. Ta ki bir ses yankılana kadar. Ta ki bir oyunda olduklarını öğrenene kadar. Her şey o an başladı.
Bu tünelden tamamen çıkmak istiyorlarsa birbirlerinden başka kimselerin olmadığı anlamak zorundaydılar. Belki zor olacaktı ama güvenmeliydiler birbirlerine. Belki de sıkılıp bırakacaktılar. Belki biri düşünce hepsi düşecek hep birlikte kalkacaktılar. Bu onların kararlarıydı.
Ve Korhan eline dosyayı alıp incelemeye başladığında Erkin'de sağ elinde ki ses kayıt cihazını başlatmıştı. Daha Korhan algıladıkların şokunu atlatamadan MİAC'ın sesi duyulmuştu.
"Meleklerim... Beklenmedik bir ses ha? Şunu unutmayın ki size bir nefes kadar yakınım. Benim oyunumdasınız. Benim kurallarını belirlediğim bir oyun. Size bir ipucu veriyorsam bilin ki o ipuççuyu da ben koyuyorumdur oraya. Bilmek istedikleriniz bende. Yaşadığınız hayatın bir anısı bile size ait değil! Neden peki? Bunu merak ediyorsunuz değil mi? O zaman oyuna devam edelim Meleklerim. Her neyse dosyadan bahsedeceğim.
Geçmişte birçok olaya bulaştınız değil mi? Elbette bulaştınız. Hanginizin geçmişi temiz ki."
Ses bir an duraksayıp küçük bir hışırtı sonrası MİAC'ın kalın ses tonu dört kişinin olduğu odaya tekrar hâkimiyet kurdu.
"Hepsinden başınızı nasıl kurtardığınızı sandınız. Mikail'im baban savcı olsa da onun bile elinin ulaşamayacağı derin işlere bulaştın sen. Hepiniz bulaştınız. Siyahlık size damlamadı siz siyahlığın içinde kayboldunuz. O zamanlar farkında bile değildiniz. Ben kendimi size göstermeden öce de sizinleydim. Ben sizin hem geleceğiniz de hem geçmişinizdeyim. Ben kaybolduğunuz o siyalığım. Siz benim meleklerimsiniz. Siz benim kırmızımsınız. Sizi kurtardım ama kurtaramayacağınız bir oyuna hapsettim. Bilin ki bu oyunda dört kişisiniz ne fazla ne az. Birbirinizden başka kimseniz yok. Yeni kuralım da var. Burada öğrendikleriniz burada kalır. Kimseye gidip hesap sormak yok. Kurallarıma uyun! Hoşça kalın..."
MİAC'ın sesi kesildiğinde odadaki sessizlik dakikalarca sürdü. Dört şaşkın beden vardı. Zihinlerin de binlerce soru. En basiti kimdi o yakınları? Ya da MİAC hayatlarının her aşamasında olması? Derin bir nefes alın. Bundan sonrası eskisi gibi olmayacak. Onlar duyguları etrafa yaymıştı. Bazıları kaybolup gitmişti. Bazıları hala yerinde duruyordu. Geri alıp almamak onlara bağlı bir şey değildi. Onlar bu oyunda duygusuz olmak zorundaydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 MELEK
Bí ẩn / Giật gân4 MELEK Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil... 4 Melek isimleri Birbirinden farklı dört beden. Bu dört isim geçmişleri gizemlerle dolu dört bedene mühürlenir. Enselerin de mühür gibi taşıdıkları o isimler onların ruhlarını yansıtıyordu. Duyguları, dav...