BÖLÜM 26: DERİN KIRMIZI

5.2K 459 42
                                    

"Nereye gidiyorum? Sağa dönmeliyim. Şimdi de sol. Hayır, bir şeyler ters gidiyor. Daha hızlı olmam lazım. Koş. Koş. Daha hızlı. Daha... Hızlı."Adrenalin seviyem son noktaya ulaştığı için ne yapacağımı bilmiyordum. İçimden söylemek istediklerimi dışa vurmakta bunlardan biriydi. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyordum."Hızlı düşün. Sakin ol." Tehlike anında yapabilecek bir şey öğrenmediğim için şuan oldukça pişmandım. Arkamdan gelen seslerde bana yaklaştıklarını söylüyordu üstelik."Rüzgâr? Sakin ol. Ona bir şey olmayacak. Kendini koruyabilir." Elimin tersiyle akan gözyaşlarımı silmeye çalıştım."Ya kendini koruyamadıysa?"Kalbim göğüs kafesimden dışarıya çıkmaya çalışıyor ve tüm organlarım bana acı veriyordu. O an bütün organlarımı söküp atmak istedim, yapamadım. Patlayana kadar koşacaktım. Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum."Daha fazla koşamam." Durdum.

Nefes alırken boğazım acıdığı için devamlı olarak yutkunuyordum. Bir yandan saklanacak küçük bir delik arıyordum. Gittikçe yaklaşan sesler beynimde alarm gibi çalıyordu. Kaçmak yeterince yormuştu. Biraz dinlenmeliydim. Çukura benzeyen bir yer bulduğumda vücuduma yavaşça bir rahatlama hissi yayıldı. Çok da büyük olmayan çukura zor da olsa sığdım. Karanlıkta görmekte güçlük çekiyordum ama çok iyi duyuyordum. Sesler gittikçe artmaya başlarken rahatlama hissimin yerini korkma duygusu aldı. Elimle ağzımı kapattım. Nefes alışlarım çok hızlıydı ve her an beni bulabilirlerdi.

"Sakin ol. Sadece geçip gidecekler," iç sesimde olmasa kafayı yiyecektim. "Sakin ol. Her şey düzelecek," gözlerimden akan yaşlardan rahatsız olmaya başlamıştım. Kendime hâkim olamıyordum ama.Kafamın üstünde bir sürü ayak sesi duymamla iç sesim otomatik olarak sustu. Nefes alışlarım durdu. Sadece gözyaşlarım durmadı.

"Nereye gitti?"Dedi biri. Nefes alışı normal değildi. Bunu konuşma şeklinden anlamıştım.

"AH!" Yanındakilerden birisi oldukça öfkelenmiş gibiydi.

"Patrona ne diyeceğiz şimdi?" Patron kelimesini duyduğum an aklıma gelen ilk kişi Mert oldu.

"Bir şey demeyeceğiz çünkü onu bulacağız. Her yeri arayın. Mutlaka bu bölgede bir yerlerdedir." Beni aramaları adamın bu emirleriyle başlamış oldu. Beni bulmaları an meselesiydi.

"Çoktan kaçmış olabilir." Dedi birisi. Sesi bir erkeğe göre ince çıkıyordu.

"Saklanıyor. Fare gibi kesin bir delik buldu kendine." Böylece ayak seslerinin şiddeti daha da artmış oldu. Boğulmamak için yavaşça nefes almaya başladım. Arada sırada tutuyor ve sonra tekrar nefes alıyordum.

"Zihin Çökerten misin sen gerçekten? Daha güçlü birini bekliyorduk. Hayal kırıklığına uğradım." Şimdide çıkmam için beni ikna etmeye başlamışlardı. Güçlerimin ne zaman geleceği belli olmadığı için çaresizdim. Güçlerim beni değil ben güçlerimi kontrol etseydim onu kesinlikle buna pişman ederdim. Şimdilik sadece saklanmam gerekiyordu. Bulunduğum yere biraz daha sıkıştırdım kendimi.

"Burada yok." Şimdi de başka biri konuşuyordu.

"Burada!" Bağırmasıyla kalbimin atışı ve nefes alışlarım tamamen kontrolümden çıktı. Bu onları kontrol eden adam olmalıydı. Güçlerime ihtiyacım vardı, hem de hemen. Şu an onlara ihtiyacım vardı.

"Her yere baktık. Yok. Zaman kaybediyoruz."

"Birazdan görüşeceğiz. Sevgili Zihin Çökerten." Sesler yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. İster istemez hıçkırıklara boğuldum. Seslerime aldırış etmeden, gitmelerinin verdiği huzura ağladım. Tam olarak ne kadar ağladım bilmiyordum. Bir süre sonra gözlerim yanmaya başladı. Burada ağlayarak yeterince zaman kaybetmiş ve dinlenmiştim. Tekrar kaçmam gerekiyordu. Sonsuza dek bu çukurda bekleyemezdim. Rüzgâr ve Aras'a bir şekilde ulaşmalıydım. Yakalanmamış olmalarını diliyordum.

SOĞUK KIRMIZI SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin