Medya: Taeyeon. Sen dünyaya biz seni kıskanalım diye gelmişsin artık eminim!
Bölüm Şarkısı: Lasse Lindh - I Could Give You Love. Şarkıyla birlikte okursanız güzel olur hani ^^
"Cık cık cık. Çok ayıp Taeyeon. Bir kız için fazla kabasın. Baban sana terbiye verememiş. "
İşte bunu söylemeyecektin Baekhyun.
Bana her türlü şeyi söyleyebilirdi ama ailemle ilgili tek kelime dâhi edemezdi. Her şeyi yapabilirdi ama bunu değil.
Sözleri içimdeki nefret tohumlarının daha da filizlenmesinden başka bir işe yaramıyordu. Gözlerimi kapadım dediklerini sindirmeye çalıştım. Sindirilecek bir tarafı yoktu o sözlerin. Hiç kimse ama hiç kimse ailesi hayatta olsa bile onlar hakkında kötü konuşulmasını istemez. Ki benimkiler yanımda değilken beni bu kadar yıpratması oldukça normaldi.
Yavaşça açtığım gözlerim hala bilgisayar ekranındaydı. Akmaya meyilli gözyaşlarım dur ihtarlarıma uymayarak dudaklarıma kadar ulaşmıştı. Ellerimi masama dayayıp aldığım destekle sandalyeyi geri ittim. Ayağa kalkıp suratına baktığımda hala suratı zafer kazanmış gibi iğrenilesiydi. Sesimin titrememesi için ettiğim dualar kabul olsa iyi olurdu. Zaten gözyaşlarım zayıflığımı yeterince ortaya çıkarmıştı. Daha fazla zayıflığımı görmesine dayanamazdım.
"Sen Byun Baekhyun! Bana terbiye konusunda öğüt verecek son kişi bile değilsin. Şimdi müsaadenle."
Onun sesini dahi duymak istemiyordum. Adını lügatımdan çıkarmalıydım. Ofisten çıkmak üzereyken Nayeon'u gördüm.
-Unni nasılsın?"
"Sonra konuşalım Nayeon."
"Unni yapabileceğim bir şey var mı?"
"Yok canım. Biraz yalnız kalmalıyım."
"Peki unni bana ihtiyacın olursa araman yeter."
Ona gülümseyip ayrıldım. Gözyaşlarımı daha fazla tutamazdım. Asansörle otoparka geldiğimde arabama koştum. Son gaz otoparktan çıkarken dünya umurumda değildi. Krize gireceğimi biliyordum. Bu tarz bir durumlarda aldığım ilaçlarımdan attım ağzıma arabada suyun olmamasına küfürler savurarak. Daha da bastım gaza. Kaza yapmak umurumda değildi. Korkmuyordum kaza yapmaktan. En fazla ölürdüm. Onda da özlediklerime kavuşurdum.
Aile tepemize geldiğimde kalbimi patlatan duyguların hepsini serbest bıraktım. Ne kadar büyüsem de ben o günde mahkûmdum. O en son mutlu geçirdiğimiz gündeydim hala. 6 yaşındaydım hala. Beni yalnız bırakıp gittikleri gündeydim. 3 kişilik mutlu yuvamızın artacağını öğrenip mutlu olduğum aynı zamanda tek başıma kaldığım günde. Büyüdüm sandım. Artık acıtmaz sandım. Acı bir gram dahi azalmamış oysaki. Yüzüme çarpılınca kat be kat artıyormuş.
Ben terbiye almayı bırak sevgiyi bile anlayamadığım yaştayken tek başıma kalmıştım. Kimseye anlatamazdım. Acımalarından korktum. Tıpkı cenazeye gelen o yüzlerce insanın bana acıdığı gibi. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak istemedim. Kendimi soyutladım her şeyden. Bir tek dedem vardı benim için. Hayatıma kimseyi sokmadım. Mutluydum ben tek başıma. Keşke diyorum keşke, o gün o parka gitmeseydim. Keşke o gün onu görmeseydim. Peşinden koşmasaydım.
Bir zamanlar deli gibi sevdiğim adamın sözleri o ilk günkü gibi acıtıyordu. Onun karşısında ne kadar güçlü olmaya çalışsam da buydum işte. 6 yaşında sıkışıp kalmış küçük kız çocuğu. İlk kaçışımda büyümek istedim. Büyüdüğümü düşündüğümde de geri döndüm. Hala büyüyememiş olmak acıtıyordu belki de. Hani öldürmeyen şey güçlendirirdi? Ölmüyorum ama neden hala güçsüz, zayıfın tekiyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bücür Prenses ✴ BaekYeon ✔
Fanfictionİlk aşklar masum ve güzel olmaz mıydı? Benim yaşadığım ne? Kötülükte master yapmış aşağılık bir herifin kalbimi tuzla buz etmesi. Artık sıra bende! Karşınızda Bücür Prenses! Tüm hakları çöplüğümde bir yerlerde. Bulun bulabilirseniz! ~Medusa~