19. My Everything

691 58 8
                                    



Kore saatine göre şu an Taeyeon'un doğum günü! Bu bölümde benim ona hediyem olsun!

Bölüm Şarkısı: Lasse Lindh - I Could Give You Love. (Şarkıyla okumanız şiddetle önerilir.)

#happyTaeYeonDay

#

İyi ve lanet olasıca kötü haberi almamızın üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Ne kadar gitmek için çırpınsam da gitmeme izin vermemişlerdi. Nasıl sakin kalmamı bekliyorlardı ki? O benim tek ailem, dedemdi. Benim yüzümden başına gelenler için tek suçlu bendim.

Haberleri aldıktan sonra Jung kişisi evden gitmişti. Ben o ara sinir krizi geçirince Baekhyun beni zorla odama getirmişti. Bayan Hwang bana sakinleştirici yapınca az da olsa sakinleşmiştim. Ama bu dedemi düşünmediğim anlamına gelmiyordu. Sinirden kasılan çenemin ağrısından uzun bir süre ağzımı açmadım. Baekhyun beni konuşturmaya çalışsa da susmayı tercih ettim. Beni seviyorsa gitmeme izin vermeliydi. Onu sevmem, ona tek ailemden mahrum bırakma hakkını vermezdi. Bu yaptığının açıklaması benim iyiliğim için olacaktı, bundan emindim. Ama beni tanısaydı asıl bu yaptığının kötülük olduğunu bilirdi. Ona sinirle baksam da gitmedi. Saatlerce yatakta put gibi yattım. Sadece boşluğa bakıyordum. Sanırım yine atak geçiriyordum. Dedem olsaydı anlardı hemen. Sadece duruşumdan bile ne hissettiğimi bilirdi o. En son 11 yaşındayken böyle olmuştum. O kazadan sonra belli aralıklarla oluyordu. Sonuncusu da ilk kaçırılmamda olmuştu. O zamanlar hayatımın en zor zamanlarıydı. Konuşamadığım uzun bir süreç olmuştu. Beni hayata döndüren dedem olmuştu. Doktorlar bu durumuma kaybetme korkusu demişti. Onlar için basit iki kelime sadece... Benim içinse ıstırap. Olacaklar belliydi. Yine günlerce susacak, her şeyi beynimde yaşayacaktım. Sonrası ise büyük patlama. Ya hastane ya da doktor kontrolü.

Dedemin yanımda olmayacağını düşündükçe ağlamam şiddetleniyordu. Yastığa kafamı gömüp boğulmak istiyordum. Ben ağladıkça Baekhyun bana sarılmaya çalıştı. Onu ne kadar itsem de bırakmadı. Daha bugün kollarında huzur bulurken bu durum şimdi bana acıdan başka bir şey vermiyordu. Gitmeme izin vermeliydi. Bu yaptığı için ona fazlasıyla kızgındım. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Ama o da fayda etmedi. Göz kapaklarım her kapandığında gözümün önüne gelen şeyler zihnimi bulandırmaya devam ediyordu. Her seferinde gözlerimi daha büyük korkuyla açıyordum.

Hava kararmıştı. Çok fazla zaman geçtiği belliydi. Hala bir haber olmaması canımı daha çok yakıyordu. Yine kalabalığın içinde yalnız kalmıştım. Yıllarca kendimi yalnızlığa itmemin en büyük sebebi buydu. Yalnızlık zordu ama kalabalığın içindeki yalnızlık en zoruydu. Her yakınlaştığım kişiyi bir gün kaybetme düşüncesi yüzünden çektim tüm bunları. Şimdi en değerlimi kaybedecek olmak bana acının en büyüğünü veriyordu.

Baekhyun bir zaman sonra beni bırakıp çıktı odadan. O sıra biraz rahatladığımı hissettim. Saatlerdir yalnız kalmak istiyordum ama bir türlü gitmiyordu. Şimdi gerçek anlamda yalnızdım. Eskiden olduğu gibi. Düşünceler beynimi kemirirken kapının tekrar açıldığını duydum. Beni rahat bırakamazlar mıydı?

Sırtım kapıya dönük bir şekilde yatarken hiç istifimi bozmadım. Yatağımda bir çöküntü hissettiğimde tanıdık bir koku da burnuma dolmuştu.

Dedemdi. Gelmişti. Aniden ona dönüp boynuna sarılmam bir oldu. Bir daha bırakmamak üzere sarılırken hıçkırıklarım odada yankılandı.

"Canım yavrum. Ağlama güzel kızım. Bak buradayım ben."

O ne kadar burada olduğunu iddia etse de bunun bir hayal olmasından korkuyordum. Sarıldıkça sarılıyordum. Bırakırsam gitmesinden korkuyordum. Tekrar konuşması bile içimi rahatlatmıyordu.

Bücür Prenses ✴ BaekYeon ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin