'MELEĞİN ANLATIMIYLA'
Odamın kapısının sertçe açılmasıyla yerimde sıçradım.Sabah namazını kıldıktan sonra uyuya kalmışım. Başımı çevirdiğim de üvey annemin sert bakışlarıyla karşılaştım. Artık bu kadına karşı saygımı falan yitirmiştim ve ufak bir sabrım kalmamıştı. Hızlı bir şekil de cam kenarına giderek perdemi açtı. Hayır yine napmıştım acaba ? Doğrusu bir şey yapmasam da patlıyordu bana.
''Kalk artık saatin kaç olduğunu farkında mısın ? Kocaya gittin gideli iyice tembel olmuşsun sen.'' Hiç bir şey demeyerek bende ona sert bakışlarımı gönderdim. Kafamı çekmecemin üstünde ki saatime çevirdiğim de saatin 08:30 olduğunu fark ettim. Üvey anneme hiç bir şey demeyerek yatağımı toplayıp lavaboya ihtiyaçlarımı gidermeye gittim. Çıktığım da üvey annem sofra kuruyordu . Demek ki o pempe filmlerinden kalkıp iş yapması için benim evlenmem gerekiyormuş. Üvey anneme yardım edip sofraya oturduktan sonra üvey annem de babamı sofraya çağırmaya gitmişti. Bir anda aklıma Mustafa geldi. Doğrusu hiç çıkmıyordu ki.Kahvaltı yapıyor muydu ki işe giderken ? Saf tarafım bunları düşünürken aklıma Esra'sı geldi. O varken gülerdi , yerdi , gezerdi , hayatını dört dörtlük yaşardı. Bu olabilicek şeyler aklıma gelince nefret beslemeye başladım. Umarım Mustafa umarım Esra'da mutlu olamazsın. Peki ya Berkant ? O napıyordu acaba. Onunla tanıştığımdan beri neredeyse günlerini benimle geçirmişti. Bensizken ne yapıyordu mutlu muydu? Bunları düşünürken gerçekten Berkantın nerde kimle oldugunu çok merak ettiğimi fark ettim. Bir yanım deli gibi merak ederken arayıp öğren derken bir yanım olmaz yakışık olmaz siz nesiniz ki ? Diyordu gercekten biz neydik ? Acikcasi Berkant'ın gözlerine baktığım da bana pek dostça bakmıyordu. Başka bir ton vardı gözlerinde. Bir türlü anlamlandıramadığım. Belki de beni seviyordur ? Ama öyle bir şey olması en son istiyeceğim şeydir . Çünkü ben kalbimi bir kez Mustafa'ya açtım. Ve ne Berkant'a ne başkasına aşık olabilirim. Sadece değer verebilirim veya sevebilirim. Ama aşık olamam . Doğrusu orta da bir şey yokken ben niye bunları düşünüyorsam. İç sesimle savaşmayı babamların sofraya oturmasıyla ara verdim. Babam ben geldiğimden beri durgundu. Bir bebeğimin olduğunu sonradan düşürüp boşanma kararı aldığımızı anlattım. Babam başta bir bebek düşürmeden boşanma olayının abartı olduğunu düşünse de fazla detaya inmedi. Zaten yeterince anlatamazdım eğer anlatırsam babamın kalp sorunu bu anlattıklarımla daha da artar ve kaybedebilirdim. Ki babamı kaybetmek en son isteyeceğim şey bile değildi. Hafif bir tebessüm ederek babama ''günaydın'' dedim. Babam ise yüzüme bakmamış sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Bu evlilik yüzünden benliğimi , hayatımı ve en önemlisi babamı kaybetmiştim. Kendimi kaybetmeyi göze alabilirim ki Mustafay'la evlenerek bunu yapmıştım ama babam işte onu kaybetmek benim daha da çaresiz bir insan olmam demekti. Kahvaltı tamamıyla bir ölüm sessizliğin de yapıldı. Babam ''afiyet olsun'' diyerek kalktı. Ben bir şey demedim üvey annem de yemek yemekle meşguldü. Zaten onun için yemek pembe dizileri ve komşularıyla dedikodu yapmaktan başka bir şey yok. He birde bana 7/24 boş yere nutuk çekmesi var tabi. Bende yemeğimi yedikten sonra sofrayı toplamaya başladım en son işim bittiğin de üvey annem ikimize birer kahve yapmamızı ve benimle bir şey konuşacağını söyledi. Hayır yani bugün mahkeme günüydü.Bıraksa da odam da her zaman ki cam kenarında oturup dışarıyı seyretseydim. Ama her şeye tamam dediğim gibi buna da tamam deyip kahveleri yapmaya başladım. Kahve işlemini de bitirdikten sonra kahveyi fincanlara koyarak üvey annemin yanına gittim , oturdum. İlk önce beni baştan aşağı bir süzdü sonra da boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.
''Senin gibiydim Melek hatta senden de küçüktüm. 18 yaşındayken bir gün kızlarla oturuyoruz annem çağırdı ve bana arkadaşlarınla son kez böyle dışarı da rahat rahat eğleneceksin o yüzden şimdi bir şey sormadan yanlarına git akşama görüceksin zaten her şeyi dedi gitti. Aklıma evlendirecek olma fikirleri gelse de böyle gerçeğin olmasını hep aklımda yok etmeye çalıştım. Kafam o kadar dalgındı ki kızlarla daha fazla duramadım eve gittim. Eve gittiğim de annem dolan gözlerle bana baktı odama gönderip yatağın üstüne koyduğu elbisemi giymemi söyledi. Saçlarımı yaptı beni bir güzel hazırladı. Sanki istediğim kişiyle evleniyordum. Yani senin gibiydim. Ama ben senin gibi şanslı olmadım 3 aylık hamileyken hem kayın validem hem kocam beni dövdüğü için bebeğimi kaybettim ben. Ve ondan sonra daha da anne olamadım. O eşimi kaybettiğim de kayın validem de beni o evden kovdu. Aynı sene sende anneni kaybettin köy yeri laf olmasın diye beni babanla evlendirdiler. Ama arada ki fark ne biliyor musun ben babanı sevdim bana kızabilirsin annenin sevdiği adamı ben seviyorum diye ama bana hayatımda ilk defa sahip çıkıldı Melek. Ve ben sana bakmadım çünkü korktum Melek sana da değer verip seni kaybetmekten korktum hep ters davrandım ama unutma ben seni içten çok seviyorum.Bunu sakın unutma yavrum.'' dediğin de ben artık sessizce ağlamayı bırakıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış o refleksle de üvey anneme sarılmıştım. Saniyesinde sımsıkı sarılmıştı bana. Sanki o doğamamış çocuğuna sarılır gibi. Geri ayrıldığımız da elleriyle gözyaşlarımı sildi.
''M-Melek'' kafamı çevirdiğim de babamın bize şaşkınlıkla baktığını gördüm. Değil biz sarılmak yan yana bile sadece sofrada geliyorduk yani şaşırmakta haklıydı ama bir şey demedim.
''Efendim babacım.'' Biraz durgun durgun yanıma geldi. Belli bir şey olmuştu ve bu ihale de bana patlamıştı. Kesin köy burası laf olmasın diye köyden biriyle evlenicektim. Zaten şimdiden konuşmaya başlamışlardı. Ve eğer böyle bir şey varsa ben yine hayır demicektim. Ve hepsi babam içindi. Başını iyice yere eğmiştim ama bu sefer yapamazdım.
''Kızım bugün mahkemen demin Mustafa aradı bütün işlemlerin bittiğini artık karı-koca olmadığınızı söyledi. Telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra da beni bir numara aradı adını söyledi ama hay aksi unuttum şimdi. Yarın akşam istemeye gelicekmiş kızım. Kusura bakma kızım tekrar seni böyle bir şeye sürüklemek istemezdim ama köy yeri biliyorsun.'' diyerek başımdan öptü ve gitti.
''Umarım bu evliliğin de baban kadar mükemmel bir insana rast gelirsin yavrum.'' diyerek üvey annemde yanımdan gitti. Bende olduğum yerde şaşkın şaşkın kaldım.
-ERTESİ GÜN.-
Sabah uyandığım da aslında hiç kalkmak istemediğimi anladım. Ama kalkıp bir ton hazırlık yapmak zorundaydık. Doğrusu kime yapıyorduk onu da bilmiyorduk. Babam da aksi gibi adını unutmuştu. Mustafa'yı tanımasam da annesini biliyordum bu gelen kişinin ise hiç bir şeyini. Odadan çıktığım da üvey annemin kahvaltı yaptığını gördüm babam gitmiş olmalıydı.
''Gel yavrum kahvaltı et sonra da işlerimizi yaparız.'' dediğin de sofraya oturdum kahvaltımı etmeye başladım. Bugün ki kahvaltımız da büyük bir sessizlikle olmuştu. Sonra üvey annem beni mutfağa yemeklere yönlendirip kendini temizliğe adadı. Yemekler temizlik hazırlanmamız derken akşam olmuş babam gelmişti artık. Babama ne zaman geliceklerini sorduğumuz da beni istemeye gelen kişinin bugün hiç aramadığını bu yüzden bilmediğini söyledi. Allahı'm evleniceğim bir tane adam normal olsun nolur. Acaba biri babamla dalga mı geçti ki ? Köyde ki insanlardan beklemezdim ama şehire gidip geldiğimden herkesden her şeyi beklemeye başlamıştım. Hepimiz koltuklara oturmuş bir an önce kimler gelicekse gelmesini bekliyorduk normalde şuan gelicek insanların gelmesi lazımdı diye düşünürken zil çaldı. Yavaşça yerimden kalkıp kapıyı açmaya gittim. Açmamla ise hayatım da yaşıyacağım en büyük şoklardan birini yaşadım. Karşım da takım elbiseli , elinde çiçek ve çikolatayla bir Berkant görmek en son beklediğim şey bile değildi.