* YGF 11 *

59 5 0
                                    


Vize haftası her ne kadar gelmesini istemeyip de çok çabuk geçmesini dilediğim bir haftaydı. Ve şuan tam olarak o sürecin içindeydik. Bütün sınavlarımı atlatmıştım. Bugünde son sınava girecektik ve sanırım en korktuğum sınav buydu. Çünkü bu sınavın dersine Uray giriyordu. Soruları dersin asıl hocası hazırlayacaktı ama kâğıtları okuma işlemi Uray'ındı. Onun o kâğıtları adil bir şekilde okuyup not vereceğine nedense inanmıyordum. Kesin benim kâğıdıma düşük not verecektir. Amacı beni sinir etmek ya ondan her şey beklenir.

Elif sınav haftası süresince bende kaldı. Sınavlara birlikte çalıştık. Anlamadığımız yerlerde birbirimize elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık.

Bugün artık bu işkencenin biteceği son gündü. Evde sıkı bir temizlik yapılması gerekiyordu. Çünkü evin her köşesinden notlar ve yiyecek kırıntıları çıkıyordu. Bu ev bu hale nasıl geldi inanın bende anlamadım ama gerçekler ne yazık ki hayal kırıcı. Mutfağın ne halde olduğunu söylemiyorum bile. Görenler evde savaş falan çıktığını zanneder. Sınavların bitiyor olmasına sevinirken temizlik konusu aklıma geldikçe de hüzünleniyordum.

Başımı tekrardan notların arasına gömüp çalışmaya devam ettim. Çoğu yeri anlamaya çalışmaktan çok ezberlemeye çalışıyordum. Çünkü teoremlerin bir kısmı bana mantıklı gelmiyordu. Ben de anlayamadığım için ezbere kaçıyordum. İş hayatına atıldığım zaman belki daha iyi anlardım. Tabi okulda gördüklerimizin ne kadarıyla iş hayatında karşılaşacağımız da meçhuldü. Teorem kısmı her ne kadar sıkıcı ve anlamsız olsa da uygulamada daha iyi kavrıyordum. Sanırım benim görsem zekâm daha kuvvetliydi. Anlayabilmem için görmem veya uygulamam gerekiyordu. Uygulaması olan derslerim iyiydi ama sadece teorik olan derslerimde zorlanıyordum.

Bir süre çalıştıktan sonra içimde ki sıkıntı ile oflayıp Elife döndüm. "Elif, ya bu sınavı veremezsem." diye kaygısızca sordum. Bu sınavı verememekten korkuyordum. Okulum bitecek diye sevinirken uzamasını istemiyorum.

Notlardan başını kaldırıp bana baktı. "Saçmalama o kadar çalıştın. Bilmediğin bir konu da yok yani yapamaman için bir sebep yok ortada Nazlı." diye bana moral vermeye çalıştı ama ben yine de yapamamaktan korkuyordum. Elimde değildi yani.

"Bilmiyorum. Galiba ben hepsini unuttum."

"Stres yaptığın için sana öyle geliyor. Hiçbirini unutmadın." diye söylendi. Bu seferde "Ya Uray beni geçirmezse." diye hayıflandım.

Elif gözlerini devirerek bana baktı. "Yeter artık ama gerçekten baydın kızım beni. Sen soruları yaptıktan sonra neden geçirmesin ki..." diye kızdı bu gereksiz konuşma şeklimi. Uraydan bahsediyoruz. O uyuzun bana karşı yapmayacağı şey yoktur. Öldürse bile hak etmiştin deyip işin işinden çıkabilir.

Elime aldığım kalemi elimde oynarken "Bana gıcık oluyor ya belki bilerek bırakır beni bu dersten." deyip melül melül Elif'e baktım.

"Biraz fazla abartmıyor musun bu konuda?" Abartıyor muyum gerçekten. Yok ya ne abartması, ben bütün bunların olabileceği kanısındayım hala.

"Hiç de bile sırf beni sinir etmek için yapamayacağı şey yok onun" diye sesimi yükselterek konuştum.

"Nazlı sakin ol. Bak iki saat sonra son sınavımıza gireceğiz diğerleri gibi bu da güzel geçecek tamam mı?" diye beni bu sıkıntılı, gergin halimden çıkarmayı çalışıyordu.

"Sakin ol demesi kolay tabi. Uraydan bahsediyoruz kızım nasıl sakin kalabilirim ki."

"Uray senin dediğin kadar kötü biri değil. Hakkın olan notu sana verir. Bilerek kimseyi dersten bırakmaz o." Nedense ben seninle aynı düşüncede değilim. O sadece kendini düşünür. Karşısındakinin düşünceleri, hissettikleri onun umurunda bile olmaz. Çıkarcı pisliğin tekidir.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin