* YGF 13 *

39 5 0
                                    

Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesten başkaydı işte...

Güldüğün zaman yukarıya bakardın;

Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı...

Ne güzeldiler sen bilmiyordun...

BEN SENİ SEVİYORDUM...

*******


Uray;

Nazlı'nın apartmanının önüne geldiğimde acaba yanlış mı yapıyorum diye bir müddet düşündüm. Onu yemeğe çıkarmak ve böylece kendimi bir nebze bile olsun ona inandırmak istiyorum. Ama reddetmesinden korkuyorum. Zor kullanarak onu bir şeklide ikna edebileceğimi biliyorum ama bu seferde onun kalbini yine kırmış olurum. Onun kalbini kırmak, ona üzecek bir davranışta bulunmak istemiyorum. Tek isteğim kendi isteği ile bu yemek teklifimi kabul etmesi.

Elime telefonu alıp Nazlıyı aradım. Telefonu yine her zamanki çemkirmesi ile açmıştı. Bu kızın normal olduğu bir vakit yok mu acaba diye düşündüm. Onun bu haline içimden sesli bir şeklide gülmek gelse de kendimi tuttum. Numarasını ondan gizli aldığım için sinirliydi. O beni gördüğün her an sinirliydi zaten.

Aşağıda olduğumu söylediğimde ise doğru pencerenin önüne geldi ve perdeyi biraz aralayıp bana baktı. Pencereden gördüğüm kadarıyla çok güzeldi. Beni yine o muhteşem güzelliği ile büyülemeyi başarmıştı. Dikkatimi çok sonra çeken bir başka detay ise dışarıya çıkacakmış gibi hazırlanmış olmasıydı. Şuan orada sanki bir melek gibi duruyordu ve ben onun bensiz hiç bir yere gitmesini istemiyordum. Sadece benim yanımda olmasını istiyordum. Bu akşamı birlikte geçirmek istediğimi söylediğimde başka bir planının olduğunu söyledi. Tabi ya kesin o sürekli dibinde duran arkadaşları ile dışarıya çıkacaktı. Bu kadar güzelken ben onu oraya tek başına gönderemezdim. Bende onunla birlikte gitmek istediğimi söylediğimde ise kesin bir dille "olmaz" diye cevap verdi.

Sinirlenmiştim. Onun Eren ve Alper'in yanında olmasını istemiyordum. Bu düşünce ile bir hışım da arabadan çıkıp evinin kapısının önüne geldim. Telefonu hala kapatmamıştım. Sinirli olduğum için sesimi yine kontrol etmekte zorlandım ve sert çıkan bir ses tonu ile "kapıyı aç" dedim. Onu yine korkutup, kırdığımı biliyordum ama kendime de hakim olamıyordum. Onu başka türlü ikna edemezdim. Gitme dediğimde gideceğini biliyorum. İnatçının tekiydi çünkü.

Birkaç kere daha kapıyı açmasını direttikten sonra kapıyı açtığında korkudan tedirgin bir Nazlı ile karşılaşmayı beklemiyordum. Onu bu kadar çok korkuttuğumun farkında değildim. Sinirden sertleşen bedenim onun, benden korkan halini görmem ile yavaş yavaş yumuşamaya başlamıştı. Yine onun kalbini kırmıştım. Yine engel olamadım kendime.

Nazlı'nın böyle bir etkisi vardı işte üzerimde hem sinir ediyordu hem de mutlu.

İçeriye girip karşımda ki Nazlı'ya dikkatlice baktığımda pencerede gördüğümden daha da güzeldi duruyordu karşımda. Beyaz elbisesinin içinde gerçekten bir melek gibiydi. Şuan ikimizde anlaşmış gibi birbirimizle uyum içinde giyinmiştik. Tek sorun Nazlı'nın yemek teklifimi kabul etmesiydi. Ama şuan ki sinirli hali ile bunun biraz zor alacağı belliydi. Bu teklifimi kendi isteği ile kabul etmesini çok istiyordum ama kabul etmeyeceğini de adım gibi biliyordum. İnatçıydı çünkü Nazlı yârim benim.

Karşımda o kadar güzeldi ki tek isteğim şuan ona sarılıp o mis gibi kokusunu içime çekmek. Telefonunun çalması ile düşüncelerimden sıyrıldım. Ekranda gördüğüm Eren yazısı ile tekrardan sinirlendim. O çocukla konuşup gitmesini istemediğim için elinde tuttuğu telefona uzanıp onun açmasına fırsat vermeden elinden aldım. Kaşlarını çatıp "Ne yaptığını zannediyorsun sen ya versene şu telefonu" diye söylendi.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin