* YGF 12 *

40 5 0
                                    


Seni buldum uyanıp kör gecelerden sonra

Bak şimdi seninle en güzelinden bir akşam

İşte mutluluk! Işır durur ta karşıda

Ölürüm ben, oraya seninle varamazsam...

******

İçimde tarif edilemez bir duygu vardı. Mutluydum sanki ama beni bu mutluluğumdan alıkoyan birçok düşüncede vardı içimde. Kendime engel olamıyorum. İçimde yer edinen bu kaygıdan biraz olsun uzaklaşsam mutlu olacağım ama yapamıyorum. Daha da mutsuz olmaktan, hata yapmaktan korkuyorum. Kendimi bıraksam boşluğa o an neyi yapmak istersem onu yapsam. İlerisini hiç düşünmesem, sadece anı yaşasam ama yapamıyorum işte. Pişman olmaktan sevip de acı çekmekten korkuyorum. Yenemiyorum bir türlü bu korkumu. Yaşamadan da öğrenemeyeceğimi biliyorum ama olmuyor işte güvenemiyorum insanlara. Gerçekten sevdiklerini inanmıyorum. Belki de daha çok sevmelerini istiyorum, daha çok bu sevgilerini göstermelerini istiyorum.

Başımı yan tarafıma çevirip arabayı kullanan Uray'a baktım. Karanlıktan seçebildiğim kadarıyla her zaman kusursuz olan yüzünde ki ifade onu mutlu gibi gösteriyordu. Onu ilk defa böyle bir takım elbise içinde görmüştü. Bir insana bu kadar mı yakışırdı. Gülümsememe engel olamadan 'yakışmıştı işte' diye kendimce cevapladım sorduğum soruya. Saçları daha bir özenliydi sanki bugün ya da bana öyle geliyordu.

Bugünün ne önemi vardı acaba. Böyle takım elbise giyinip gelmesi ve beni zorla da olsa yemeğe çıkarması. Onun için önemli bir gün müydü? Eğer öyleyse bunu daha önceden söylemesi gerekmez miydi ya da benimle değil de başka birileriyle gitmesi gerekmez miydi? Neden ben? Sonuçta onun hayatında yerim yok. Onu daha birkaç aydır tanıyorum ve kendisi sadece derslerime giren birde sürekli karşıma çıkan biri. Bu durum beni her ne kadar sinir etse de şuan mutluydum ve bu saçma düşüncelerimden bugünlük arınıp anın tadını çıkarmak istedim.

Şuan onun da yanında olmak en son isteyeceğim şey olsa da burada olmaktan mutluyum galiba. Ona tek kızgınlığım beni Eren'in yanında zor durumda bırakmış olması. Onlara söylediğim yalandan sonra Uray ile birlikte yemeğe çıktığımı öğrenirlerse beni kesinlikle öldürürler.

Bitmeyen yolculuktan sıkıldım ve şehirden de biraz uzaklaştığımızı fark edince tekrardan Uray'a doğru dönüp "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. O da bakışlarını yoldan çekip bana çevirdiğinde yüzünde tarif edilemeyen ama benim kalbimi durduracak cinste olan bir gülümsemesini bahşetti. Kalbimin neden bu kadar çok hızlı attığını ve neden bir gülümsemeden bu kadar etkilendiğime anlam veremeden başımı ondan çevirip tekrardan yola bakmaya devam ettim.

"Güzel bir yere gidiyoruz, az kaldı." diyen sesi sanki benimle dalga geçer gibiydi. Tabi benim az önce ki halimi fark ettiyse dalga geçmesi normaldi. Aramızda başka bir konuşma geçmeden bir süre daha gittikten sonra dediği yere geldik. Etrafıma bakındığımda şehirden biraz uzakta sesiz sakin bir restoranın önündeydik. Deniz kenarında olması burayı daha da mükemmel bir hale sokmuştu. Arabadan indikten sonra yavaş adımlarla etrafıma bakınarak içeriye girdim.

Yanımıza gelen garsonun "Uray Bey hoş geldiniz sizi şöyle alalım." demesi ile Uray'ın burada tanınan biri olduğunu anladım. Garsonun bize gösterdiği masaya geldiğimizde Uray oturacağım sandalyenin arkasına doğru geçip sandalyemi biraz çekip oturmama yardımcı oldu. Bu davranışı için ona küçük bir gülümseme ile teşekkür ettim. O da sandalyesini çekip oturduğunda "Buraya sık sık geliyor musun?" diye sordum.

"Burası arkadaşımın yeri genelde uğrarım. Şehirden biraz uzakta olduğu için çok kalabalık olmaz. Kalabalık yerleri çok fazla sevmiyorum ve burada kendimi daha rahat hissediyorum." dedi. Etrafa göz gezdirdikten sonra gerçekten de güzel bir mekân olduğuna kanaat getirdim. İçeride ahşap detaylar çok sık kullanılmıştı. Eskitme ve antika eşyalar belli yerlere konularak ortama nostaljik bir hava katmıştı. Bakışlarımı etraftan alıp tekrardan Uray'a döndüğümde "Gerçekten güzel bir mekânmış." dedim.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin