* YGF 8 *

49 5 0
                                    

Bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin.

Sonra diyorum ki; söyleyince ne olacak?

Sus! Bitsin...

********

 Elif ile yapmış olduğumuz konuşmanın ardından tam iki hafta geçmişti. Eren'e gidip olanları anlatırım korkusu yaşıyordu. Sürekli peşimdeydi beni bir an bile olsun yalnız bırakmıyordu. Özellikle Eren ile hiç baş başa kalamamıştık. Ama ilk fırsatta bir şekilde Eren'in bu durumdan haberdar olmasını sağlayacağım. Tam olarak Elif seni seviyor diyemesem de bu kişinin Elif olduğunu belli edecek şekilde konuşmam gerekiyordu. Böyle kedi gibi onu uzaktan uzağa izlemesine gönlüm razı gelmiyordu. Hem bence ikisi çok iyi bir çift olacaklardı.

Akımdan onları sevgili olarak hayal ettikten sonra ağzımdan küçük bir kıkırtı çıkmıştı. Bunu fark eden Elif bana bakıp "Neye gülüyorsun. Neler geçiyor senin o küçük beyninden yine" diye fısıldayarak sordu. "Sen benim bu küçük beynime kurban ol canım. Küçük olabilir ama sen asıl işleve bak. Zehir gibi maşallah" dedim. Bu sefer ikimizde çok ses çıkarmamaya gayret ederek gülmüştük. Çünkü derste olduğumuz için kimsenin dikkatini çekmememiz gerekiyordu. En önemlisi de honanın bizi fark etmemesi gerekiyordu. Ama Alper ile Eren'in dikkatini çekmiştik ne yazık ki. Bize sorgulayıcı bakışlarını attıktan sonra "yok bir şey önünüze bakın siz. Aklınız fikriniz bizde. Bizi dinleyene kadar hocayı dinleyin" diye tersledim. Ya sabır çekerek önlerine döndüklerinde ise kendimi rahatlamış hissettim.

Bir süre hocanın anlattığı konuya kendimi verdim. Çok önemli ve dikkatimi bir çeken konu olduğunu için hocayı dikkatlice dinledim. Zaman zaman da küçük notlar aldım. Zevkli geçen dersin ardından bakışlarım Erene doğru kaydı. Eren'in Elif'e baktığını gördüm. Ama bu konuda emin değildim. Belki de ben öyle olmasını istediğim için öyle görüyordum. Sonuçta sadece bir bakmak bunun üstüne türlü türlü anlamlar yüklemek anlamsız olur. Ama yine de içimde bir şeylerin heyecanlandığını hissettim. Bu iş olacaktı bunu hissedebiliyordum.

Dersin bitmesine yakın Elif'in bana bakmadığını fırsat bularak Eren'e doğru yaklaşıp "Bir yere kaybolma konuşmamız gereken şeyler var." dedim. Neden böyle dediğimi anlamaya çalışır gibi kaşlarını çatarak bana baktı. "Kötü bir durum yok değil mi?" diye sorduğunda. Hayır, anlamında kafamı salladım. O da tamam diye başıyla onayladı.

Elif'in dersten sonra babası ile buluşacağını bildiğim için bu işi bugün çözmem gerekiyordu. Hocanın "Bu günlük bu kadar yeter." demesi ile herkes ayaklanıp sınıftan birer birer çıkmaya başladı. Eşyalarımı topladıktan sonra Elif'in beni beklediğini fark ettim.

"Elif bir şey mi oldu neden beni bekliyorsun. Babanla buluşmayacak mıydın sen?" diye sordum.

"Evet, babamla buluşacağım ama seni de eve bırakırız. Hazırsan hadi çıkalım." dedi.

Yok artık Elif istersen bir de dedektif tak peşime. Bu ne ya böyle bütün özgürlüğüm kısıtlanmış gibi hissediyordum artık. Haftalardır Elif ne dediyse onu yaptım. Çocuklarla bile doğru düzgün oturup sohbet edemiyorduk. Eminim ki bu durup onlar için daha çok dikkat çekici bir hal almıştır. Çok geçmez yakın bir zamanda bu halimizin ne olduğunu sorarlar zaten. O zaman ne gibi bir açıklama yapacaktık.

"Siz benden ötürü yolunuzu değiştirmeyin hiç ben kendim giderim."

"Aşk olsun Nazlı o nasıl söz öyle bırakırız biz seni otobüsle uğraşma şimdi bir de."

Ne kadarda ısrarcı bir arkadaşım var öyle değil mi? Bir şeyler söyleyip onu inandırmam gerekiyor ama ne diye düşünürken Elif'in telefonunun çalması ile bakışlarımı ona kaydırdım. Babası ile konuştuktan sonra bana bakıp "geliyor musun?" diye sordu. "Siz gidin" diye cevap verince "iyi tamam madem yarın görüşürüz" diyerek sınıftan çıktı. Oh be sonunda gitti de kendi başıma kaldım. Özgürlüğüm elime yeniden verilmiş gibi mutlu oldum.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin