* YGF 9 *

59 5 0
                                    


bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
sever adım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine   

*********

Uray'ın bir kere daha adımı söylemesi ile iç geçirerek arkama döndüm ve yüzüne bakarak "Gene ne var ne oldu." diye sesim kendimden bezmiş bir sekil de çıkmıştı. Artık onu daha fazla görmeyi tahammül edemiyordum. Ben ondan uzak durmaya çalıştıkça o sürekli istenmeyen ot gibi burnumun dibinde bitiyordu.

"Konuşmamız gerek odama gel." dedi. Bak bak bak... Birde ayağına çağırıyor beyefendi. Küstah şey ne olacak.

"Ne konuşacaksak burada konuşalım."

"Önemli bir konu, burada ayaküstünde konuşulacak bir konu değil." Bizim seninle önemli konuşacak neyimiz olabilir ki diye içimden geçirdim.

Ben sessiz kaldığım müddetçe hem Uray hem de Eren bana bakmaya devam edecekti ve ikisi de şuan benden bir cevap bekliyordu. Aslında ne konuşacak merak etmiştim ama hiç de gitmek istemiyordum. Çünkü her zaman ki gibi beni yine sinir edecekti ve ben bunu bugün hiç çekecek halde değildim.

İkisinin de gözleri üzerimdeyken ne cevap vereceğimi düşünüyordum ki Uray'ın sesi ile irkildim. "Nazlı ben odamdayım bekliyorum." dedi ve çekip gitti. Eren ile arkasından öylece bakakalmıştık. Aa aa manyağa bak. Ben seninle konuşmak istiyor muyum acaba? Emir verir gibi bekliyorum dedi ve gitti. Eren'e baktığımda o da sinirliydi. Uray'ı zaten sevmiyordu bir de böyle davranınca iyice sinirlenmişti. Gerçi Uray'ın etrafındakileri sinir etme gibi bir potansiyeli var. Kim sinir olmuyor ki o uyuza.

Sanırım gitmek zorundaydım. Yoksa kim bilir beni nasıl rezil ederdi bütün okula. Son senem de herkese maskara olmak istemiyorum. Eren'e dönüp "Ben bir gideyim bakalım neymiş şu önemli dediği konu." dedim. Önemli kelimesinin üstüne bastıra bastıra söylemiştim. Ha birde yüzümde gıcık bir ifadeyle söyleyince Eren gülmeye başlamıştı. Tabi onu görünce bende gülmeye başlamıştım.

"Gitmek zorunda mısın? Hoca da olsan sevmiyorum onu" dedi.

"Ben de bayılmıyorum kendisine ama sanırım gitmek mecburiyetinde bırakıldım. Baksana emir verir gibi odamda bekliyorum dedi ve gitti." Dedim gözlerimi devirerek.

"Kantinde bekliyorum o zaman seni." dedi.

"Yok hiç bekleme şimdi ne konuşacağını bilmiyorum uzun sürebilir. Sen en iyisi git."

"Çıkınca ara o zaman iyi olduğuna emin olayım en azından."

Buna baya bir kahkaha atarak gülmüştük. Haklıydı çocuk. O odadan ölü olarak da çıkabilirim katil olarak da.

Kafamı tamam anlamında sallayarak Uray'ın odasına doğru yürüdüm. Hayır diğer yüksek lisans öğrencilerinden ne farkı var ki bunun burada bir de oda vermişler. Haa pardon dekandan torpilliydi dimi. Unutmuşum işte. Keşke tamamen unutsam kendisini de ama unutmama fırsat vermiyor ki. Sürekli kendini hatırlatmak için karşıma çıkıyor. Bir gün bile görmeyeyim seni be adam bir gün. Kapısının önüne geldiğimde kapıda Arş. Gör. Uray YILMAZ yazıyordu.

Araştırma görevlisi miymiş vay be gün geçtikçe ne çok şey öğreniyorum seninle ilgili. Demek hem yüksek lisans yapıyor hem de araştırma görevlisi. Kapının önünde bir süre bekledikten sonra elimi yumruk yaparak kapıyı tıklattım. İçeriden bir ses duymamıştım ama kapıyı açıp içeriye girdim. Cevap verse şaşardım zaten. Gir dese incileri dökülecek sanki. Ya da neyse, boşuna günahını almayayım şimdi belki de demiştir ama ben duymamışımdır.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin