* YGF 10 *

66 4 0
                                    

Sabah Elif'in araması ile uyanmıştım. Alarmım neden çalmadı ki. Kurduğumu da gayet iyi hatırlıyorum oysaki. Olamaz geç kaldım. Bu derslerin çoğunu sabahın körüne koymak zorundalar mı? Son sınıf öğrencisiyiz biz keşke biraz tolerans gösterseniz. Zaten çalışmaya başladığımızda hep sabah 08.00 de mesaiye başlamış olacağız bari okul yaşantımız da biraz dinlenelim. Kendi iç sesimi susturup aceleyle yataktan kalktım. Mutsuz bir güne merhaba demiştim.

Apar topar hazırlanıp kendimi sokağa attım. Koşar adımlarla durağa yetişmeye çalıştım. Her gün aynı tempo bıktım artık. Köşeyi döndüğüm de otobüsün geldiğini gördüm. Yetişebilmek için bu sefer koşturmaya başladım ama maalesef ki yetişemedim. Otobüsün arkasından uçağa binecek olan sevgilisine 'dur gitme' diyebilmek için koşturup da yetişemeyen ve arkasından bakakalan kız gibi kalmıştım ortada. Telefonuma gelen mesaj sesi ile elimi cebime atıp gelen mesaja baktım.

Gönderen Elif; "Benim derse geç kalmaya niyetim yok canım ben otobüse biniyorum :)" yazmış. 'Off iyi be git sen. Ben geç kalırım derse. Zaten zor uyandım birde derse geç kalayım ne olacak ki sanki kader hep bana kötü davransın dimi.' deyip dertlenmiştim iyice.

Sınavlara çalışacağım diye uykumdan oluyorum sonra da böyle sabahları geç kalıyorum. Bu vize haftasının yaklaşması hiç iyi olmadı. Kendimi delirmek üzereymişim gibi hissediyordum. Çalış çalış nereye kadar ama. Biz de insanız be vicdansızlar. Bir öğrenciye bu kadar da baskı yapılmaz ki. Sen bütün kitabı yala yut ama hoca sadece 4 tane soru sorsun. Adalet mi bu şimdi? Geriye kalan konuları da hayrıma çalışmış oluyorum maalesef ki. Neyse artık şu uyku problemime bir ayar çekme zamanım gelmiş yoksa her gün böyle zorluklarla karşılaşmak istemiyorum. Bir şeyi yoluna koyayım derken diğerini batırıyordum. Galiba ben iki işi bir arada yapabilenlerden değildim. İki işi bir arada yapabilenlere de hayranlık duymak lazım zor iş gerçekten.

Ben de ki bu talihsizlik bu uğursuzluk kimse de yoktur. Ne kadar şanssız biri olduğumu kendime bir kez daha hatırlattım. Yüzüm asık bir şekilde durağa geçip bir sonra ki otobüsü beklemeye başladım. Beklerken dalgın olduğumu bir arabanın korna sesiyle fark ettim. Kafamı kaldırdığımda camdan bana bakan Uray'ı gördüm. Eli ile gel işareti yaptı ve bende yerimden kalkıp arabaya doğru gittim.

"Günaydın. Belli ki otobüsü kaçırmışsın. Gel bırakayım seni. Zaten aynı yere gidiyoruz" dedi. Sesi benimkinin aksine canlı çıkıyordu. Sabah sabah bu mutluluğunun sebebi neydi acaba. Ben neden sabahları bu kadar mutlu olamıyordum ki. İnsanlar bu enerjiyi nereden buluyor. Hayır bir kaynağı falan varsa bana da verseniz de bende bir gün bile olsun mutlu uyansam.

Bense kendimden bıkkın bir halde "Günaydın. Teşekkür ederim ama otobüs gelir birazdan beklerim ben." deyip kibarca teklifini geri çevirdim.

Saatine baktıktan sonra bana dönerek "Diğer otobüsün gelmesine daha var. Eğer beklersen derse geç kalacaksın. İnat etmede bin hadi" diye ısrar etti.

Haklıydı. Derse kaç kalmak istemiyorum ama onunla da gitmek istemiyorum. Hatta ondan mümkün oldukça uzak kalmak istiyorum. Ama nedense bir tek bunu başaramıyorum. Şimdiye kadar istediğim her şeyi yaptım ama Uray'dan uzak kalmak istedikçe daha çok dibimde oluyor. Bu da ayrı bir trajediydi ya zaten.

Telefonumun ekranından saate baktığımda bir iç çektim. Sanırım Urayla gitmekten başka çarem yoktu. Yoksa derse geç kalacaktım. Kapıyı açıp arabaya bindim ve kemerimi taktım. Uraya doğru döndüğümde bana karşı gülümsediğini gördüm. O kadar güzel gülüyordu ki içimde bir şeylerin hareketlendiğini hissettim. Görmekten hiçbir zaman bıkmayacağım kadar güzellikte ki o grimsi gözleri güldüğü zaman kısılıyordu. Kusursuz yüz hatlarına bakmaktan kendimi alamıyorum sanki. Bana neden böyle bakıyordu ki bu şimdi. Yine aklımı karıştırıyordu. Gözlerimi ondan alarak önüme döndüm. Kızardığımı hissedebiliyordum. Yüzüm utancımdan yanmaya başlamıştı sanki. Adamın gözlerinin içine baka baka resmen onu süzdüm. Ben ne zaman bu kadar arsız bir kız olmuştum. Üstelik sevmediğim birine karşı nasıl böyle bakabildim. Yani sevmiyor olabilirim ama bu onun yakışıklı olduğunu inkâr etmem anlamına da gelmez. Bu yüzden bakmamda da bir sakınca yoktu açıkçası. Tövbe Ya Rabbim, Uraya bakabilmek için kendi kendime söylemediğim bahane kalmadı. İster yakışıklı olsun ister olmasın Nazlı, Uray'dan sana ne bir daha ona bakmamalısın. Göz ucuyla bile bakmayacaksın. Kendime söz vermiştim. Bu sözümü tutmam gerekiyordu. Gerçi bu kendime verdiğim kaçıncı söz.

Yağmurla Gelen FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin