Bilinmeyen bir zamanda düşlüyordum galiba sol omzumda duran acıyı,her gün biraz daha şekillenen şu sol yanımdaki ağırlığı.
"Sence de konuşma zamanımız gelmedi mi?" duyduğum ses Şafak'a aitti. Ona doğru döndüm ve kusursuz sayılabilecek derecede olan yüzüne baktım. "Daha ne kadar susacaksın?"
Sorusuna cevap veremedim.Dedim ya bilinmeyen bir zamanda düşlüyordum galiba. Yüzüme baktı usul usul,kırmadan,bakışlarında hiçbir öfke ya da acıma taşımadan.Bende ona baktım yüreğimde ki soru işaretleriyle bilinmeyen zamanımdan. Sessizliğimizi onun adımlarının sesi bozdu.
Ritmi bozuldu kalbimin bende onun arkasından bir kaç adım attım, bakmadı bana. O zaman izin verdim günlerdir dilimde şekillenen fakat bir türlü ses tellerimi titreşip de havaya karışamayan cümlelere."Şafak, gitme!"
"Konuşacak mısın?Ya da günlerdir olduğu gibi burada bekleyecek miyim seni? " Uzun cümleler kurmakta üstüne yoktu. Derin bir nefes almaya çalıştım. "Ne duymak istiyorsun?" diye sordum olabildiğince kırılgan çıkan ses tonumla.
"O gün Barlas odana geldikten sonra neden sinir krizi geçirdiğini?"
Sahi Barlas gelmişti değil mi? Annem ya da amcam gelmemişken yanıma Barlas gelmişti. Zihnimde karmaşa yaratıyordu ve ben artık bundan sıkılmıştım. Bundan sonra Barlas Güney benim için bir hiçti.
"Bilmiyorum." dedim Şafak'a. Bilmem kaçıncı kez yalan söylüyordum.
"Bu kadar mıydı?" diye sordu. Eli ceketinin iç cebine gitti ve sigara paketini çıkardı. İçinden bir sigara alıp dudaklarının arasına yerleştirdiğinde paketi bana uzattı "İster misin?"
"Kullanmıyorum." dediğimde biçimli dudaklarının arasına koydu sigarayı, uzun solukta içti. Ben onu izlerken ne düşündüğümü bilemiyordum. Belirsizlik canımı yakıyordu. Dönüp baktığımda geçmiş yaşamına üzülmekten başka bir şey yapmayan bir kız çocuğu görmekten sıkılmıştım. Ben artık bu olmak istemiyordum. Bu bilinmeyen zamanlarımda zihnimin derinlerinden bölük börçük bir şeyler hatırlamak beni ürkütüyordu.
"Şafak." diyiverdim bir anda ne diyeceğimi bilmeden. Mavi gözleri beni süzüyordu. Evet evet bu gün kesinlikle bakışlarında kırma, gücenme,öfke barındırmıyordu. O bugün saf bakışlarıyla yanımdaydı. "Sanırım beni yeniceksin."diye devam ettim kırık dökük kelimelerime kısık çıkan sesimle. "Bana izin ver, bu müsade istemek ya da senin istediklerini yapmak değil. Ben çabalamak istiyorum." Sustum bir anda. Şafak'ın sigarayla karışık pahalı parfümü ciğerlerime doluyordu. O kadar yakınımdaydı ki... Gözlerinin içine bakmaya devam ettim." Seni kırmamak için, kendimi denemek için izin istiyorum." dediğimde gülümsedi. Yanağında oluşan çukurluk güzel geldi bir an, bende karşılık verdim.
Gülümsememden cesaret almış olmalıydı ki tenini tenimde hissediyordum. O kadar sıkı sarılıyordu ki. "Hayır Mahperi." dedi sanki mümkünmüş gibi biraz daha sıkılaştırdı kollarını. "Kendini denemeni istemiyorum, beni kırman önemli değil. Kendini bana bırakmanı istiyorum."
--
Herkese merhabaa!
Çoook uzun bir zamandır bölüm yazamıyordum. Benimle kaç okuyucuğumun kaldığını şuan bilemiyorum şayet bölüm bekleyen varsa özür diliyorum. Malumunuz 11.sınıfım ve sınava hazırlanıyorum. Bölümü kurgulamaya bile zamanım olmayabiliyor. Bundan önce yazdığım ve kendime çok çok amatör gelen bölümleri düzenleyip bir yandanda yeni bölümleri kurgulayıp yazmayı deneyeceğim.
Hikayemizin tanıtım videosunu multiye bırakıyorum ve buralara bir yerlere bırakarak arkadaşım egzantirikzey e teşekkürlerimi iletiyorum.
Ve kapak içinde beni kırmayıp hemen yapan KizillYazar 'a çok teşekkür ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Novela Juvenil''Ben kötü biri olmak için çok çabaladım, Çok kez yanıldım, Düş kaybettim, His kaybettim, Ben kötü biri olduğum günden beri Mahperi Acar, seni hiç kazanmadan kaybettim.''