1

1K 65 31
                                    

Bunun bir kız ve bir erkek hakkında olduğunu düşünebilirsiniz.

Kız, lisenin ilk günü dersine yetişmek için merdivenleri hızlı hızlı inerken dengesini kaybeder ve tüm kitapları etrafa saçılır. O, kızı elinden tutarak kalkmasına yardım eder ve kitapları toplayıp sınıfına kadar taşır. Randevuya çıkarlar ve öpüşürler.

Ya da kız tamamen meşgul bir durumdayken oğlan gelir ve kızın üzerine kahvesini döker. Randevuya çıkar ve öpüşürler.

Ya da okulun kötü çocuğu, içine kapanık ve arkadaşı olmayan kızın peşinden koşar. Randevuya çıkar ve öpüşürler.

Ama bu bir kız ve bir erkeğin hikayesi değildi.

Bu iki kızın birbirini sevmesi ya da iki erkeğin birbirini sevmesi de değildi

Bu bir erkeğin başka bir erkeği sevmesi ile ilgiliydi.

Bu dışlanmamak için susmakla ilgiliydi.

Bu hikaye tamamen Ashton Irwin'in hikayesiydi.

Çünkü biliyorum ki yaşadığım hayat bana ait olsa da bu hikayenin her zaman ana karakteri o olacaktı.

Onu ilk gördüğüm andan beri ona karşı konulamaz bir şekilde aşıktım ve bu bir alışkanlık değildi. Bir ihtiyaçtı.

Onun kalbine ve ruhuna ihtiyaç duyuyordum. Sesine, saçlarına, gözlerine, kısacası ona ait olan her şeye ihtiyaç duyuyordum.

Onu sevmenin benim için bir dönüm noktası değil bir yıkım olduğunu biliyordum ama bu ona aşık olmama engel değildi. Pip'in Estella'ya olan aciz aşkı gibi.

"Akşam bir yerlere gitmeliyiz" dedi yanımda oturan kızıl saçlı kız. Üstüne giydiği dekoltesini belli edecek tişörtü ve neredeyse giydiği bile anlaşılmayan şortuyla birlikte vücuduma doğru sürtünen kıza baktım. Onu lisenin ilk yılından beri tanıyordum ve neredeyse iki yıldır çıkıyorduk. Yani insanlar böyle biliyordu en azından.

Hailie de dahil .

"Prova yapmamız gerekiyor." Diye mırıldandım ve önümdeki patates cipsleri yemeye başladım.

Okulun yemekhanesinde ben ve arkadaş grubumla birlikte oturuyorduk. Michael ve Calum kendi aralarında konuşuyor, Hailie ise genellikle tırnaklarına garip bakışlar atıyordu.

"Aww, Tanrım çok tatlılar. " diye inledi Hailie.

Calum gözlerini kıstı. "Kimden bahsediyorsun?"

Hailie Calum'u dürttü ve sol taraftaki masalardan birini gösterdi.

Mike "Tanrım, midemi bulandırıyorlar." Diye inledi ve eliyle alnına hafifçe vurdu.

Sandalyede arkama döndüm ve o anda mideme yediğim tekmeyle yüzümü buruşturmak zorunda kaldım. O ve Vera masada oturmuş birbirlerine sarılırken aynı zamanda birbirlerine doğru patates atıp gülüşüyorlardı.

"Fazla yapmacık duruyorlar." Dedi Mike.

Öyle olmasını umuyordum.

"Seni piç kurusu. Insanların ilişkilerini kıskandığın için böyle dediğini buradaki herkes biliyor. Git ve elini becermeye devam et." Diyerek ona bir patates fırlattı kız arkadaşım. Michael gülerek patatesi havada yakaladı ve ona orta parmağını çıkardı.

Önümdeki patatesi çatalla parçalarına ayırıp farklı bir boyuta geçmesini sağlarken Calum hafifçe omzuma çarptı. "Hey, hala burada mısın? " diye seslendi.

Through The Dark | lashton Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin