Yıllar sonra update yapmışım gibi hissediyorum kskfsjk umarım buna kısa demezsiniz çünkü 2 bin kelime. 2 BİN. İKİ BİN .(2000) jsjxjdjc
Luke Hemmings
"Luke, seni bir kaç günden önce beklemiyordum," Isminin Jenna olduğunu hatırladığım kız gülümseyerek depo kapısını geçmem için aralarken omuz silktim. Soluk yüzü ve ufak bedenine rağmen sesi oldukça tizdi.
"Yeni bir tane mi lazım? " diye sordu alayla. Sanki bilmiyordu, bunu ilk yaptığım gün buranın yeni durağım olacağının ikimizde farkındaydık.
Tam iki hafta dört gün önce, Vera ve Ashton'ı, Ashton'ın evinin bahçesinde öpüşürken gördüğüm günden beri zihnimi temiz tutmamı sağlıyordu.
Yani o arabada geçen herşeyi göz ardı etmiş ve gururumu ayaklar altına alıp onunla konuşmaya karar vermiştim. Aklım, bedenim, kalbim ve ruhum tamamen onundu. Belki anlık bir sinirle bunları söylemiş olabilirdi.
Ama ikisini ateşli bir şekilde yiyişirken bulacağımı tahmin etmemiştim.
Kalbim acıyordu, neden böyle boktan hissediyordum ki? Eğer aşkın acı çekmek ve ağlamaktan ibaret olduğunu bilseydim bu işe hiç bulaşmamayı dilerdim. Her zaman böyle mi olurdu? Sevgini hakeden insanı tamamıyla göz ardı edip hiç olmayacak bir hayalin peşinden mi koşardın?
Başımı sallayarak Jenna'yı onayladım. Kısa boyu ve kızıl saçları bana Hailie'yi hatırlatsa da, onun benim Hailie'mden tamamen farklı olduğunu söyleyebilirdim.
"Tyler yok mu? " diye sordum önümde yürüyen kıza. Omzunun üstünden bana bakarken gülümsedi.
"İçerideler," dedi. "Belki sende bize katılmak istersin?"
Yeniden omuz silktim ve beni yönlendirmesine izin verdim. Elbette Sidney'de bu tür şeylere ulaşmanız pek zor değildi. Haplar, tozlar ya da vücuda enjekte edilerek giren maddeler burada sakız kadar sıradan bir şey haline bürünmüştü. Burası şeytanın günah yuvası olabilecek potansiyele sahip olan bir şehirdi. Günahlar artık alışılagelmiş bir şeydi ve insanları da tıpkı şehre benziyordu.
Benim gibi.
Büyük ihtimalle gözlerinin altı kırmızı ve mor arasında gidip gelen ve artık damarları gorulmeyecek bir vaziyete ulaşan Tyler ve arkadaşı Paul'da şeytanın en sevdiği çırakları olabilirdi.
Jenna önümde kalçalarını kıvırarak yürürken kendime burada olduğum için hayret ettim. Muhtemelen bundan bir süre önce böyle bir işe buluşacağımı söyleseler onlara orta parmağımı çıkarır ve böyle bir aptallığa asla bulaşmayacağımı söylerdim.
Ama ben zaten aptal bir Hemmings'tim. Çoktan bir erkeğe aşık olmuş, onunla öpüşüp bir kaç kez elleşmiş ve adını haykırarak zirveye ulaşmıştım. Muhtemelen annem bunları öğrense kafayı yer ve beni, birkaç yıl önce bizi peş parasız ortada bırakan babamın yanına gönderirdi.
Gerçi babamın yanında olmaktansa ölmeyi yeğlerdim.
Ama vücuduma ilk girdiği andan beri kendimi daha iyi hissediyormuş gibiydim. Tek dozla birkaç gün idare edebiliyordum fakat sanırım vücudum yavaş yavaş alışmaya başlıyordu. Bu, dördüncü yapışımdı ve hala bundan en ufak bir pişmanlık duyduğum söylenemezdi. Eğer Ashton Irwin'i, Hailie Anderson'ı ya da geriye kalan her şeyi unutmamı sağlayacaksa hayatım boyunca buna devam etmeye vardım.
Iyi hissettiriyordu.
Her zaman bunu yapan insanların ne kadar aptal olduğunu düşünüp durmuş ve kendilerine zarar verdiklerini söyleyip bunu kınamıştım. Ama sanırım gerçekler ortadaydı, insanlar düşüncelerinden kaçmak için bu yola başvuruyordu. Icten içe her gün eriyip sona yaklaşırken geride kalanlar bunu farkedemiyordu bile.