"Demek geldin, " dedi sonunda ayağıyla yerdeki taşları iterken.
Düşünceli bir hali vardı.
"Beni çağırdın, " dedim. Neden çağırdığını deli gibi merak ediyordum. Belki de asıl konu öpücük meselesiydi ama sabah okulda bu konuyu hiç açmaması üzerine gerçekten hatırlamadığını düşünmeye başlamıştım.
"Bir hataydı, " dedi kısık bir sesle. Fısıldıyor gibiydi. Ve başı yere eğik bir şekilde duruyordu, utanırmış gibi bir hali vardı. "Sarhoştum."
Tamam, kesinlikle yanlış düşünmüştüm.
Üstelik bu bahanenin arkasına sığınacak olan bendim. Eğer onu kaybedeceksem bunu göze alabilirdim. Inandırıcı olup olmayacağından emin değildim ama Ashton Irwin aynı sebebi benim üzerimde kullandığında tek kelimeyle kalbim acıyordu.
"Ikimizde bunun doğru olmadığını biliyoruz Luke, " dedi biraz yüksek sesle. Benle konuşmaktan çok kendisiyle tartışırmış gibiydi.
Ama o an bu ikimiz içinde yanlış gibi durmamıştı. Gözlerinin dudaklarıma kayışını, çaresizce yanan gözlerini, inlemelerini ve soluklarını en ince detayına kadar hatırlarken hiç bir sahnesinde bir hata görememiştim.
"Bundan hoşlanmamalıydık, " dedi Ashton başını iki yana sallarken ve başını ellerinin arasına aldı.
"Ama hoşlandım, " dedim ilk kez dürüstçe. Eğer tüm bunların olmasını istemiyorsa aramızda tutmak isteyecekti ve ben belirsizlik içinde yaşamak istemiyordum.
Ashton'ın sinirle parlayan gözleri beni bulduğunda sözlerimi geri almak üzereydim. "Ne dedin sen? " diye sordu.
Cevap vermeyerek ona bakarken dudağımdaki küpeyi dişliyordum. Onu öptüğüm için her bir hücrem Tanrı'ya minnettar iken bundan asla pişmanlık duymazdım.
"Ibne falan değilim ben tamam mı ! " diyerek bağırdı ve beni göğsümden ittirdi. Ani gelen bu darbeyle biraz sarsıldıysam da kendimi toparlayabildim. "Kafayı bulana kadar içip kazara seni öptüm diye bu beni gay falan yapmıyor."
"Ashton-" diye başladım fakat yeniden sözümü kesti.
"Siktiğimin herhangi birisi bunu öğrenirse ne bok olacağından haberin var mı? Ve sen bunun hoşuna gittiğini söylüyorsun öyle mi ? " diye devam etti. "Ne olacağını sanıyorsun, delicesine bir aşk falan mı yaşayacağız Luke?"
Cevap vermedim.
Yani, ne diyebilirdim ki ?
Bunu herhangi birinin bile duyması hayatımın mahvolması demekti. Belki de bu yüzden hala Hailie ile birlikteydim.
Insanların şüphesini üzerime çekmemek için, bilemiyorum.
Farklı bir dünyada yaşamak isterdim. Insanların etiketlerle sınırlandırılmadığı bir dünyada yaşamayı gerçekten çok isterdim.
Orada kavramlar yoktu.
Lezbiyen, gay, sakat, aptal, siyah, beyaz ya da zengin fakir gibi kavramlar yoktu.
Benim yarattığım bu dünyada herkes mutluydu.
Ama gerçeklik sizi derinden vuruyordu. Gözlerinizi açıyordunuz ve bam! Gördüğünüz tek şey insanların tekdüze hayatlarıydı. Ev, iş, kariyer... Yani gerçekten hayat bu muydu ? Mutlu olmak için bir kadına mı ihtiyacım vardı.
Neden benim doğrum bir kız değildi ?
Ve neden erkeklerin doğrusu bir kızdı ?
"Bundan kimseye bahsetmeyeceksin," dedi sakin ama tehditkar bir ses tonuyla.