"Tahtadakileri defterinize geçirin lütfen, " dedi Bay Green ve sandalyesine oturup önündeki ekrana bakmaya başladı.
Ingilizce dersini seviyordum, bu Ashton'la ortak iki dersimizden biriydi.
İşin güzel ve garip yanı ise sağ çaprazımda oturan Ashton'ın ara ara arkasına dönüp bana göz kırpmasıydı. Bazen biri görecek diye korkuyor ve etrafına gergince bakıyordu ama kimsenin bakmadığını görünce kendi kendine gülümsüyor ve önüne dönüyordu.
Bu beni hem gülümsetiyor hemde ona daha çok kapılmama sebep oluyordu.
Eğer o gece sahile inmeseydim ne olurdu merak ediyordum.
"Gay değilim, " demişti bu sabah Geometri dersine girmeden beni yakalayıp malzeme odasına sokarken. "Ama bu dudakları öpmeye gerçekten ihtiyacım var."
Ve bende ona istediğini vermiştim.
Eğer oraya biri girip bizi öyle görseydi ne olurdu diye düşünmekten kendimi yiyip bitiriyordum. Eğer biri aramızdaki bu olayı bilseydi olacakları tahmin bile etmek istemiyordum.
Birinin öğrenmesi demek hayatımın mahvolması demekti. Belki Ashton kendini aklayabilirdi. Onun Vera'yı sevdiğini herkes biliyordu.
Ben dahil.
Ona aşık olmadığını söylemişti belki ama herkes Ashton'ın kalbinde yer alan kişinin kim olduğu konusunda hemfikirdi.
Bana gelirsek... Calum sürekli bir problemim olduğunu söylüyordu ve bu öğrenilirse Calum sebebini anlardı. Hailie'yle ise günden güne kopuyormuş gibiydik. Onun bu duruma nasıl üzüldüğünün farkındaydım.
Ama elimden gelen bir şey yoktu işte.
Ben onu sevmek için yaratılmamıştım.
Işte tüm gün bu duygu selinde kaybolup durdum. Bir an çok mutluydum, ve bir an çok üzgün. Başka bir ansa karmakarışık.
Michael ve Calum büyük ihtimalle bipolar olduğumu bile düşünüyor olabilirdi.
Bazen eğer onlar gibi yaratılsaydım neler olurdu merak ediyordum. Çocuklarımın ve torunlarımın olmasını istiyordum. Ama Ashton'ı da istiyordum. Grubumla dünyaya hükmetmeyi istiyordum. Ama hala Ashton'ı da istiyordum.
Eğer kalbim kırılacaksa onun tarafından olduğu sürece sorun değildi.
Sorun Hailie'yi kırmamdı. Kendimi çok bencil hissediyordum. Kendi mutluluğumu onunkinin önüne koyup onu aldatıyordum.
"Provaya hazır mısınız? " diye bağırdı Michael arabasını önümüzde durdururken.
Gözlerimi devirip arka koltuğa yerleştim. Michael tüm hafta boyunca çıplak fotoğrafının Sidney'i sallaması yüzünden oldukça gergin ve sinirliydi ama sonunda bir kız fotoğrafın altına 'tapılası bir vücut' yorumunu atınca bundan gururlanmaya bile başlamıştı.
Sanırım o asla büyümeyecekti.
Son zamanlarda prova aldığımız yerin Ashton'ın evi olması Michael'in video oyunlarını oraya taşınmasına engel değildi. Yani prova yapmayı bir kaç şarkı üzerinde çalışmak ve tekrar ve tekrar çalmak olarak anlayabilirdiniz fakat tam olarak yaptığımız tek şey bir araya gelip farklı şeylerle ilgilenmekti.
Michael kucağındaki pizza kutusunu canı pahasına sahiplenip video oyunu oynarken Calum oyunu kapatmaya çalışıyordu.
"Size göstermem gereken bir şey var," dedi Calum kaşlarını kaldırıp gülümserken.
Michael ağzındaki pizza dilimini ısırmayı bıraktı. "Hayır, yemek yiyorum. Tanrım lütfen," diye yalvardı.
"Burası iyice igrencleşmeye başladı," diye sızlandım ve garajda saklanabileceğim bir yer aramaya başladım.