AF-20.Bölüm

116 13 2
                                    

Multimedya: Dolunay

Uçaktan çoktan inmiş, babamın gönderdiği koruma ile eve doğru ilerliyorduk. Bütün yolculuk sessiz bir şekilde geçerken araba lüks apartmanların bulunduğu bir sitenin önünde durdu. Korumaya kartını gösterip bariyerin açılmasını bekledik.

Arabayı park edip arabadan indi. Bende çantamı alıp arabadan indim. Valizimi apartmana doğru götürürken bende onu takip ettim. Apartmanın camlı kapısından girip asansörü çağırdı. Cebinden çıkardığı anahtar ve kartı bana uzatırken konuşmaya başladı.

"Bu evin anahtarı 18. kat 36 numara, buda site kartı Dolunay Hanım."

Elindekileri alıp cebime koydum.

"Teşekkürler."

Başıyla selam verip apartmandan çıktı. Asansörün kapıları açılırken valizimi alıp asansöre bindim.

Asansörden inip kapısında 36 yazan daireye ilerledim. Kapıyı açıp içeri geçtim. Oldukça modern döşenmiş salon ve mutfak beni karşılamıştı. Valizimi kenara bırakıp evi incelemeye başladım. Kapının yanında bulunan hole girdiğimde 3 tane kapı vardı. En baştakine girdim. Büyük bir gardırop ve oldukça rahat gözüken bir yatak vardı. Ferah ve geniş olan bu oda benim odama benzemesede güzel gözüküyordu.

Bu odadan çıkıp yandaki odaya girdim. Siyah ve beyazlarla döşenmiş bir banyo vardı. Bu kapıyı da kapatıp diğer kapıya baktım.

Diğer oda ise oldukça sade döşenmiş yatak ve gardıroptan oluşan bir odaydı. Evi incelemeyi bırakıp salona geçtim. L şeklindeki gri koltuğa kendimi bıraktım. Uyku yavaş yavaş bedenimi ele geçirirken gözlerimi kapattım.

Dönmek için hamle yaptığımda diğer tarafın boşluk olduğunu anlamak uykumu gidermişti. Gözlerimi ani bir hareketle açtım. Nerede olduğumu idrak etmeye çalıştım. Tabi ya dün uykum gelince koltuğa yatmıştım. Doğrulup oturur pozisyona geldim. Cebimden telefonu çıkarıp baktım. 20'nin üstünde cevapsız arama ve mesaj vardı. Ekranı kaydırıp aramalara baktım. Çoğu babam olmak üzere annem, abim ve Melisa aramıştı. Haber etmeyi unutmuştum. Beni ne kadar çok merak ettiklerini düşündüm. Ararsam eğer gece gece azar işiteceğim düşüncesi hiçte hoş gelmiyordu. Bu nedenle hemde uyuyor olduklarını düşünerek mesaj yazdım. En iyisi buydu.

Uykum kaçsada sabah birçok işimin olduğunu düşünerek tekrar uyumaya karar verdim. Çıplak ayaklarımın parkede sürtmesiyle oluşan sesle birlikte odama girdim. Yatağın üzerindeki pikeyi kaldırıp yatağa yattım. Bir yanım uyumak istemesede ikna etmeye çalışarak gözlerimi kapattım.

Keskin güneş ışıkları gözlerime saplanırken gözlerimi sımsıkı kapattım. Uykum kaçmıştı. Birazdan Emoş gelirdi zaten. Gelene kadar uyusam çok daha iyi olurdu.

Beynimde kendi kendime söylediğim cümleler sayesinde nerede olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Bedenim burdaydı ama aklım İstanbul'da kalmıştı. Alışmam zaman alacaktı.

Odamdan çıkıp yan taraftaki banyoya girdim. Rutin işlerimi tamamlayıp kapının kenarında duran valizimi odama götürdüm. Valizimi açıp içinden straplez açık renk kot tulumumu çıkardım. Altınada kahverengi sandaletlerimi giyindim. Uzun saçlarımı dalgalı halde bıraktım. Kahverengi çantamı da alıp içine gerekli eşyalarımı koydum. Artık evden çıkarabilirdim. Masanın üzerinde duran anahtarı da alıp kapıyı açtım.

Kapının kenarlarında bekleyen iki tane koruma irkilmeme sebep olmuştu.

"İyi misiniz Dolunay Hanım?"

"İyim."

diyerek kapıyı kapattım. Otuzlu yaşlarında gözüken ve hafifçe iri olan koruma tekrar konuşmaya başladı.

"Bizi babanız gönderdi. Ben burdayım, bu arkadaşta sizin şoförünüz olarak eşlik edecek size Dolunay Hanım."

Diğer yanımda duran adama baktım. Dün beni eve getiren oldukça sessiz olan yakışıklı genç. Yakışıklı kısmına çok takılmasamda gergin ve bebeksi yüz hatları bunu ortaya koyuyordu. Koyu yeşil gözleri de yüzünün bir adım daha ön plana çıkmasını sağlıyordu.

Genç korumayı incelemeyi bırakıp önlerine geçtim. İri olan korumaya bakıp konuşmaya başladım.

"Teşekkürler."

Alışık bir durum olduğu için asansöre ilerledim. Nede olsa küçüklüğümden beri korumalarla geçmiş bir çocukluk hayatım vardı.

Asansörü çağırıp beklemeye başladım. Bu katta olan asansörün kapıları açıldı. Asansöre bindim. Genç korumada benimle birlikte asansöre binmişti. Kapılar kapanınca iri parmaklarını tuşa götürüp bastı.

Ben niye onu izliyordum ki. Gözlerimi çevirip önüme baktım. Tırnaklarımda ki kahverengi ojeyi incelemeyi başladım. Bir yandan da asansörün kaçıncı katta olduğuna bakıyordum.
Asansör durup kapıları açıldığında hızlı adımlarla dışarı çıktım. Apartmanın da kapısını ittirip 3-4 basamaklı merdiveni inmeye başladım.

Birden fazla araba park edilmiş haldeydi. Ama bizim hangisiyle gideceğimiz hakkında bilgim yoktu.

"Bu taraftan."

Genç koruma sağ tarafımdan geçip bir arka sıradaki arabalara doğru ilerliyordu. Umursamaz tavırları sinirimi bozsada aldırış etmedim.

Onu takip ederek yürümeye devam ettim. Siyah bir BMW nin önünde durunca dün de bu arabayla geldiğimizi anlamak çok uzun sürmemişti.

Bende arabanın yanına gelince arka kapısını açtı. Arabaya binince nazikçe kapıyı kapatıp yerine geçti. Seri bir şekilde arabayı çalıştırdı.

Sitenin kapısına gelince konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyoruz Dolunay Hanım?"

"Üniversiteye"

Kısa bir şekilde cevap verip yolu izlemeye başladım. Burada olmayı canım istemesede katlanmak zorundaydım. Kısa bir süre için burada kalmak en iyisiydi. Belki yaşadıklarımı unutup İstanbul'a dönebilirdim.

Kimseye güvenim kalmamışken ona güvenmiştim. Sevgiye, sevilmeye muhtaçken kendimi onun huzurlu kollarında bulmuştum. Hiç kimseye bakmadığım gibi ona bakmıştım ben.

Ben tüm bunları kendi içimde hissederken onun böyle bir şey yapması canımı acıtıyordu. En çokta güvendiğim insanın böyle bir şey yapması canımı acıtıyordu belkide.

Başım ağrımaya başlamışken kafamı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Bütün bu düşünceleri kafamdan gönderip unutmaya çalıştım. Ben buraya yeni bir hayat için gelmiştim. Ve de öyle olmalıydı.

AŞKIN FOTOĞRAFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin