Bölüm Adı: Yeni Gelenler
Multimedia: DolunayBahçeye adımımı attığımda gözüme ilk çarpan yeni gelenler olmuştu. Demir'in yanına doğru ilerlerken gözlerimi onlardan ayırmadım. İki erkek bir kız gelmişti. Okullar açıldıktan iki hafta sonra gelmişlerdi. Kendi okullarında kavga çıkartıp atılınca bizim okula göndermişler.
Bütün okulca sevilen bir kızdım ve okulun en popüler çocuğu kankimdi. Bu sene son senemiz olduğu için biraz her zamankine göre daha havalı hissediyorum. Fazlasıyla inatçı, yalancı ve asi bir kızdım. Bu canımı sıkmıyor. Düz lisede okuyan hayattan hiçbir beklentisi olmayan bir kızım sonuçta. Ailem, aile mi? Öyle bir kavram yok. Hiç olmadı. En azından lise hayatımda. Hala ve kuzeniyle yaşayan hayalleri sönmüş bir kızım ben.
Ailemin ölüm haberini sekizinci sınıf mezuniyet balosunun çıkışında beni almalarını beklerken gelen telefon ile öğrendim. Yolda kavga etmişler. Babam arabayı sinirle kullandığı için sollama yaparken karşıdan gelen arabayı görmemiş. O gece o telefondan annemin ölüm haberini almıştım. Babam ameliyata alınmış ve yoğun bakıma koyulmuştu. O gece hastanede sabahlamıştım. Sabah gözlerimi açtığımda karşımda beni uyandırmaya çalışan bir hemşire gördüm. Bana babamın ölüm haberini vermişti.
Ben hiçbirinin ölüm haberine göz yaşı dökmedim. Belki yaşadığım şoktandı, bilmiyorum. Sadece cenazelerinde gözümden düşen bir damla yaşa engel olamamıştım. O da anneannemin sözleriyle olmuştu, sözleriyle bana acıyı hissettirmişti. 'Çocuğunun mürvedini göremeden göçtü gitti yavrum. Torununu kucağına alamadı. Kızını gelinlikle görüp ellere verdiği için göz yaşı dökemedi. Kaynanasıyla annelik konusunda didişemeden gitti yavrum...' Beni bitiren bunlardı. Anneannemin dedikleriyle kalbime hançer saplanmıştı. Haklıydı çünkü. Cenaze biter bitmez koşarak uzaklaşmıştım oradan. Saatlerce sadece koşmuştum. Bir kaçış yolu ararcasına, kaybolmak istercesine koşmuştum. Ciğerlerim parçalanırcasına koşmuştum.
Umrumda değilmiş gibi davranıyorum diye her gece 'annem yaşasaydı' temalı bir hayal seansı yapmadığım anlamına gelmiyordu. Kendime söz vermiştim o gün; asla ağlayıp birisine acını anlatma ve ne olursa olsun nasılsın sorusuna iyiyim diye cevap ver, güçlü ol, canını yakmaya çalışanın canını yak.
Okuldan kimse ailemin ölü olduğunu ve halamla yaşadığımı bilmiyordu. Hocalar bu durumumu bildiği için bu olaya karışmıyorlardı.
Düşüncelerimden ayrılmak için gözlerimi sıkıca yumup açtım. Demir'in yanına varmıştım. Koluna vurup "Naber ortak?" dedim neşeli bir sesle.
"İyi. Yeni gelenleri gördün mü?" dedi grubu işaret ederek. Kafamı salladım.
"Girişte gördüm. Onlar hakkında garip hislerim var." dedim."Ne gibi?"
"Bilmiyorum, bir his işte."
Kafamı çevirerek yeni gelenlere bir kez daha baktım. Okulun girişine doğru yürüyorlardı. İçlerinden birtanesi gözlerini benimkilere dikti, ve içeri girene dek ayırmadı. Tıpkı benim gibi.
"Dolunay'sız bu şebekle koca bir güne merhaba deme vakti." diye sitem ettim. Tek kaşını kaldırarak bana baktığında "O hasta." diyerek merakını giderdim. Başını anladığını belirtircesine salladı. Zil çalınca kolunu omzuma atarak birlikte sınıfa çıktık.
Yeni gelenler biz içeri girince bize baktılar. Herbirine küçümsercesine bakış atıp sırama doğru yürümeye devam ettim. İçimden eğlenceli bir gün olmasını dileyerek sırama oturdum.
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Vaka
Teen FictionUfak adımlarla beyaz zeminde ilerledim. Odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Arşiv odasında ilerleyip 2009 yılına ait dosyaların bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Siyah dosyayı elime alıp incelemeye başladım. Bakalım neymiş bu büyük sır? Birinin içer...