Bölüm Adı: Çok can yakacağım.
Ben soğuk bir kızım. Sarılmam. Sevmem ki. Ama neden şimdi bu kadar çok ona sarılmayı istiyorum. Neden onu birdaha hiç bırakmayacakmış gibi sarılmak istiyorum. Belkide kollarımın arasında olması beni ona çekiyor. Bilmiyorum. Bu soğukta bu elbiseyle durarak titriyorum. Donuyorum. Belkide kollarının arasında ısınmak istiyorum. Peki neden bu kadar hızlı atıyor kalbim? Kokusunu her içime çekişimde neden başım dönüyor? Beni etkiliyor mu? Bana dokunuşu, gülüşü, sözleri, bakışları beni etkiliyor mu? Beni seviyor mu? Sevdiği kız ben miyim? Kollarımın arasında bana yalvaracak kadar seviyor mu beni? Gururundan, egosundan bile çok mu seviyor?
"Gitmeyeceğim. Ben hep burdayım. Senin yanında." Güldüğünü duydum, bu beni gülümsetmişti. Neden peki?
Kollarını gevşetip başını boynum ile omzumun arasındaki o yerden kaldırdı. Gözleri o kadar güzeldi ki... saatlerce izleyebilirim. Ne saçmalıyorsun Cansu kendine gel! Sen bu değilsin.
Ufak bir tebessümle gözlerime bakıyordu. Kollarımı boynundan çektim.
"Gidelim mi?" diye sordum kısık sesle. Başıyla onaylayıp elini uzattı. Eline bakıp yutkundum. Elimi onunkinin üstüne koydum. Elim yanıyordu, uyuşuyordu. Kendime engel olamıyordum. Ardından gözlerimi onun siyah gözleriyle buluşturdum. Tebessümü sırıtışa dönüştü. Gözlerimi devirerek güldüm.
Arabaya bindiğimizde arabayı çalıştırmak yerine bana döndü.
"Yanımda olmak zorunda değilsin."
"Biliyorum."
"Seni seviyorum." Gözlerimi gözlerinden ayırıp dışarı çevirdim.
"Biliyorum."
Ben onu seviyor muyum? Bilmiyorum ki. Ben... hiç birini sevmedim. Bana hissettirdikleri... farklı. Ama her zaman güzel hissettirmiyorlar. Bazen çok garip hissediyorum kendimi. Cansu gibi değil. Kendim gibi hissetmiyorum kendimi. Başka biri bana kolay kolay zarar veremez ama Ateş bunu tek kelimeyle başarabilir. Ama o kelimenin ne olabileceği hakkında en ufak bir fikrim dahi yok. Sadece hissediyorum. Ya da biliyorum.
Evin önüne geldiğimizde kemeri çözüp ona döndüm. O da aynısını yaptı.
"Ateş... benimleyken nasıl hissediyorsun?"
"Bunun senin için bir önemi var mı?"
"Sadece bilmek istiyorum."
"Ya da egonu tatmin etmek." Ne saçmalıyor bu? "Bak az önce dediklerimi unut tamam mı? Ben... sende birini gördüm. O yüzden sana öyle konuştum tamam mı? Seni sevmiyorum. Sadece bir an sende onu gördüm." Biliyordum işte, beni bir kelime ile mahvedebileceğini.
"Kimi?"
"Sevgilimi." Derin bir nefes alıp sıkıntıyla verirken elini saçından geçirdi. "Yani eski sevglimi."
Daha fazla dinlememek için kapıyı açtım. Tam çıkacakken Ateş bileğimden tutup beni engelledi. Sinirle ona bakarken kahkaha attı.
"Niye gülüyorsun ya çok mu komik?"
"Şakaklarında ki damarlar belirginleşti ve sinirden kızardın." O kadar sinirliyim ki konuşamıyorum bile. "Dişlerini de sıkıyorsun."
"Yani Ateş?!"
"Soru sorması gereken sen değil benim. Söyle bakalım, neye sinirlendin?"
"Bir öylesin bir böyle. Bir seviyorum diyosun bir sevmiyorum."
"Bunun senin için bir önemi olmadığını düşünüyordum. Sonuçta sende beni sevmiyorsun." Diyecek bir şey bulamadım. Sinirliyim, ona bağırmak istiyorum. Ama ne diyip de bağıracağım ki.
"Aklımı karıştırmaya hakkın yok Ateş Karanlı." Kaşlarını kaldırıp bana alayla baktı. "Sen bana sevdiğim kızı yalanlarıyla benden alacak demeseydin senin için üzülmezdim. Belkide sadece o an sana acıdığım için yanında olduğumu söyledim. Ama artık seninde beni kandırmaya çalıştığını düşünüyorum. Belkide sana bu şekilde inanmamı sağlayarak kimseye bundan bahsetmeyeceğimi umdun. Ama hayır Ateş. Senin o aptal oyunlarına gelmiyeceğim. Yanında değilim. Anladın mı? Ben yokum!" O kadar çok bağırmıştım ki boğazım acıyordu. Sinirle konuşmuştum. Herşey bir anda ağzımdan çıkmıştı. Belki içimdekilerdi bunlar.
Ateş sinirli gözlerini benden çekti. "İn arabadan!" diye bağırdı. Hiçbir şey demeden arabadan indim. Eve geldiğimde halam ve Dolunay'ın beni beklediğini gördüm. Dolunay sinirle bağırdı.
"Nerdesin Cansu sen? Öldük meraktan!"
"Hiç halim yok. Rahat bırakın beni." diyip yanlarından ayrıldım. Dolunay arkamdan bağırıyordu. Banyoya girip kendime baktım. Alnımdaki mavi damarlar ve yüzümün kızarıklığı ne kadar sinirlendiğimi gösteriyordu. Neden bu kadar çok sinirlendim ki? Ateş'in beni sevebilecek olduğunu düşünmem bile hataydı.
Üstündekileri çıkarıp duşa girdim. Çıktığımda odama gittim. Üzerime siyah tayt ve bol bir tişört giydim. Elbiseyi yatağın üstüne koydum. Yatağın kenarına da ayakkabıları. Ne yapsam bunları acaba? Odamın kapısının tıklanmasıyla düşücelerimden ayrıldım.
"Beni yalnız bırakın."
"Biraz konuşabilir miyiz Cansu?" Halamla konuşmamın bana iyi geleceğini düşündüm.
Kapıyı açtığımda halam karşımda duruyordu. Halamla yatağıma otururken ona her şeyi anlatmaya başladım.
"Cansu?" diye sorarken kendimi yatağa attım.
"Hı?"
"Bir şeyi farketmedin mi?"
"Ne gibi?"
"Ne Ateş, ne Asya ne de Savaş senin eski halini gördüler. Neden onlara gerçek Cansu'yu göstermiyorsun?" Yatakta doğruldum. Ve tek kaşımı şaşkınlıkla kaldırdım.
"Ne yani? Yaptıklarımı tekrar yapmam için izin mi veriyorsun?"
"Aynen öyle."
"İyi ama zaten herkesin üzerinde kurduğum bir hakimiyet var." Halam ayağa kalktı.
"Üç kişi hariç." deyip odamdan çıktı. Hala halamın eski Cansu'yu istediğini inanamıyorum. Oydu bana çoğu şeyleri yasaklayan. Şimdi de yasakladığı şeyleri yapmamı mı istiyor? Çok can yakacağım.
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Vaka
Teen FictionUfak adımlarla beyaz zeminde ilerledim. Odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Arşiv odasında ilerleyip 2009 yılına ait dosyaların bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Siyah dosyayı elime alıp incelemeye başladım. Bakalım neymiş bu büyük sır? Birinin içer...