12. Bölüm

97 44 3
                                    

Bölüm Adı : Sana tek tavsiyem, o aracın içindeki kişiden ne olursa olsun uzak dur!

Eve gittiğimde Dolunay daha gelmemişti. Üstümü çıkartıp salona geçtim. Tam koltuğa oturacağım sırada kapının çalmasıyla küfrederek kapıyı açtım. Kapıda elinde anahtarı sallayarak sırıtan Dolunay'a baktım. O ayakkabılarını çıkarırken sordum;

"Nerdeydin lan?"

"Ne kadar kibarsın(!)"

"Öyleyimdir. İstersen eğitmenim Dolunay Göktaş'ı sana önerebilirim."

Salona girdiğimizde koltuklara oturacağımız sırada zil çaldı. Dolunay hemen oturup "Kuzen hazır ayaktasın bir kapıya baksana." dedi. Sessizce küfürleri sıralamaya başlayarak kapıyı açtım. Karşımda Demir'i görünce gözlerimi devirerek salona doğru yürümeye başladım. Dolunay'ın yanına oturup ayaklarımı sehpaya uzattım. Demir de yanıma oturdu.

"Nerelerdeydiniz?" diye sorumu yineledim.

"Biz hepberaber kütüphaneye gittik. Dört tane şairin hayatlarını araştırdık. Bunlarda kapak yapıp yazdılar. Öyle pek bir şey olmadı."

"Hmmm..." dedim dudaklarımı büzüp sola kaydırdım.

"Sen?" diye sordu Demir.

"Bende şiir bulup ezberlemeye başladım." Demir'in Ateş'e gittiğimden haberi yoktu. Olsaydı kesinlikle gitmeme izin vermezdi.

"Hangi şiir?"

"Süpriz." dedim koltuktan kalkarak. Odama gidip üstümü değiştirdim. İçeri geçip yerime oturdum. 

Tv8 de Uyumsuz olduğunu görünce oturup, izlemeye koyuldum. Film bitince müzik açıp bağıra bağıra söyleyip, dans ettik. Yorgun düşünce üçümüz birden L koltukta uyuya kaldık.

Sabah uyandığımda heryerim tutulmuştu. Dolunay koltuğun bir tarafına uzunlamasına yatmıştı. Biz Demir'le kafa kafaya vererek uyumuştuk. İnleyerek de olsa, kotuktan kalkıp hazırlandım. Evden çıkıp okula gittim. Ne yapıyım ruhum kötü!

Sınıfa girip yerime yerleştim. Yanıma biri oturunca kafamı çevirip baktım.

"Naber?"

"Kötülük, sen?"

"Kötülük." dedi alayla gülümseyerek Ben de gülümsedim.

"Ezberleyebildin mi?"

"Eh, biraz. Sen?"

"Biraz."
"Aslında sana hatır sormaya gelmedim."

"Ne için burdasın o zaman?"

"Bir teklifim var." Kafamı 'Ne?' dercesine sağa sola salladım.

"Su balonu savaşı yapmak istiyoruz. Siz de bize katılır mısınız?"

"Neyin peşindesin Ateş?"

"Hiiiç. Sadece biz yeneresek bütün okulun önünde okulun hakimiyetini bizim sağladığımızı ve bana itaat ettiğinizi söyleyeceksiniz."

Kafamı geriye atarak bir kahkaha patlattım. Sonra ciddileşerek "Sen ciddisin." dedim. Evet manasında kafasını salladı. Gözlerimi kısarak bir süre baktıktan sonra "Tamam." dedim.

"Peki biz kazanırsak?"

"Biz de size aynısını yapıcağız tabi. Şartlar eşit."

"Güzel. Peki ufak bir soru daha sorabilir miyim?"

"Seni dinliyorum."

"Kazanacağından nasıl bu kadar eminsin?"

"Belki değilimdir."

"Hiç sanmıyorum. Ağzından itaat kelimesi eksik olmayan biri için bu ceza biraz ağır değil mi?" Omuz silkti.
Yanımdan kalacağı sırada kolundan tutup buna engel oldum. O tekrar sıraya otururken soru işaretleri ile dolu gözleri gözlerimdeydi.
"35 EB 255, Audi Q7." Kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne yapacaksın bu arabayı?"

"Tanıyor musun?"

" Evet. Neden sordun."

"Bu önemli değil. Önemli olan bu arabanın sahibi." Koyulaşmış mavi gözleri benimkileri bir süre baktı. Hızlıca ayağa kalktı.

"Bir cevap bekliyorum!"

"Sana tek tavsiyem, o aracın içindeki kişiden ne olursa olsun uzak dur!"

"Neden?" Sorumu aldırmadan sınıftan dışarı çıktı.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
  

Umutsuz VakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin