Bölüm Adı : KORKAK
Zil çalınca Büşra hoca içeri girdi.
"Günaydın sınıf!"
"Günaydın hocam!"
"Bugün sizinle bir etkinlik yapıcağız. Sınıf mevcudu otuz olduğu için sizi altılı gruplara ayırıcağım. Ya da siz kendiniz ayrılın, beni uğraştımayın."
Bu dediğine karşılık sınıftan övgüler yağmaya başladı. Hoca elini havaya kaldırarak sınıfı susturdu.
"Dersimiz edebiyat olduğu için sizden şairlerimizi araştırmanızı istiyorum. On iki tane şairin hayatlarını ve eserlerini yazıp dosya şeklinde bana sunacaksınız. Ayrıca gruptaki iki kişi araştırdıkları yazarların beğendiği bir eserlerinden bir parçayı ezberleyip sınıfta okuyacak. Amacımız yazarlarımızı ve eserlerini araştırarak öğrenmek. Şimdi herkes gruplarını oluştursun."
Hocanın dediğiyle herkes gruplarını oluşturmaya başladı. Gruplaşma bitince boşta ben, Dolunay, Demir, Savaş, Ateş ve Asya kaldı.
"Sizde böyle grup oluşturursanız tam beş grup olcak." dedi hoca bizi göstererek.
"Ama hocam-""Cansu itiraz istemiyorum. Diğerleri grubunu oluşturdu. Siz de bu şekilde bir grup olun." dedi. Sıkıntıyla nefesimi verip "Peki hocam." dedim. Ateşler yanımıza gelip oturdu.
"Herkes iki yazar araştırıp yazsın. Ezber olayına ben adayım. Bir kişi daha aday olsun konu kapansın." dedim.
"Bence yazısı güzel olan biri yazsın. Görev dağılımı da yaparız." dedi Ateş.
"Öyle çok uzun sürer." dedi Dolunay."Olsun. Daha düzenli olur. Zaten yeteri kadar vaktimiz var." dedi Savaş.
"Ben yazıları yazabilirim." dedi Asya.
"Ben de yazabilirim, yazım güzel. Kapak falan da yapabilirim." dedi Demir.
"Tamam o zaman Demir'le Asya yazı ve kapak yapar, Savaş ve Dolunay araştırmayı yapar, ben ve Cansu şiir okuma kısmını hallederiz. Olur mu?"
Ateş'in dediğini herkes onaylarcasına kafasını salladı.
Savaş Dolunay'la kimleri araştıracaklarını konuşmaya, Demir de Asya'yla kapağı nasıl yapacaklarını tartışmaya başladı. Ateş ise çantasından kitap alıp geldi.
"Biz de şiir seçelim." dedi kitabı masama koyarak. Yanıma oturdu."Bu ne?"
"Kitap."
"Oha?!Gerçekten mi? Atıyorsun. Hiç anlayamamıştım ya, sağol."
"Bir şey değil."
"Ateş!"
"Tamam tamam. Şiir kitabı. Bize yardımcı olabilir diye düşündüm."
"Ben salağım çünkü, üstünde ki 'Cemal Süreya Eserleri' yazdığını görmüyorum."
"Ne soruyorsun o zaman?"
"Kitabın sende ne işi olduğunu soruyorum."
"Niye ben şiir sevemez miyim?"
"Hayır." deyince gözlerini devirdi. Kitabı karıştırmaya başladı.
"Bu nasıl?" deyip kitabı bana uzattı. Kitabı alıp gösterdiği şiire baktım. Aşk şiiriydi ama gerçekten çok güzeldi.
"Çok güzel."
"Çünkü ben seçtim."
"Ego boy!"
"Ateş'e n'oldu?"
"Öldü."
"Ay bilseydim helva kavururdum. Nasıl ölmüş peki?"
"Cinayet!"
"Hiiiihh," dedi elini ağzına koyarak.
"Kim öldürmüş?" dedi.
"Ben!" Sinirli halime güldü. Bende dayanamayıp ona katıldım.
"Bak ne diyeceğim? Bugün bize gel deneme yapalım."
"Senle ben?" Kaşlarımı kaldırarak işaret parmağımla ikimizi işaret ettim.
"Evet."
"Tamam."
"Çıkışta beraber gidelim." Kafamı onaylarcasına salladım.
Diğer dersler tabiki de sıkıcı geçmişti. Zaten eğlenceli geçtiğini de pek görmedim. Çıkış zili çalınca Ateş'in yanına gittim. Beraber okuldan çıkıp evlerine gittik. Yol boyunca hiç konuşmadık. Evleri oldukça modern döşenmişti. Salona gri ve mavi hakim olmuşken koridorlar beyaz ile boyanmış, renkli çerçeveler ile süslenmişti. Salona girip oturduk.
"Aç mısın?"
"Değilim."
"O zaman gel beraber içecek bir şeyler koyalım."Koltuktan kalkıp peşinden mutfağa girdim. Mutfak ise kırmızı beyaz komseptliydi. Beyaz eşyalar kırmızı, tezgah ise beyazdı. Dolaplar beyazken tutma yerleri kırmızı ile boyalıydı. Mutfak oldukça genişti. Bu nedenle dört kişilik kare şeklinde bir masa vardı. Masa kırmızı, sadelyeler beyazdı.
"Eviniz güzelmiş." dedim. Kırmızı beyaz uyumuna bayılmıştım. Bana gülümseyerek
"Annem zevkli kadındı." dedi. Dedikleriyle kaşımı çattım.
"-dı derken?" diye sordum.
"Ne içmek istersin?"
"Nescafe."
Ketla su koyup iki nescafe çıkardı çekmeceden. Masadaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Tezgaha yaslanıp kollarını göğüsünde bağladı. Su kaynayınca kupa bardaklara suyu döküp karıştırdı. Eline alıp masaya koydu. Karşımdaki sandalyeye oturdu. Nescafeden bir yudum alıp ona baktım. Yüzü ifadesiz olsa bile gözleri hüzünle doluydu.
"Soruma cevap vermedin.
"Biliyorum."
"Neden?"
"Sana daha önce de dediğim gibi ailem konusunda konuşmayı sevmem."
"Peki, sen bilirsin." dedim omuz silkerek.
Uzun bir süre sessiz bir şekilde öylece durduk.
"Hiç düşmanın oldu mu?" Kafamı evet dercesine salladım.
"Hem de birden fazla. Senin?"
"Oldu.""Peki kaç tane?"
"Bir." dedi mavi gözlerini yere sabitlemişti.
"Peki, benden sana başka bir soru. Hiç olmadığın biri gibi davrandın mı?"
Bir süre cevap vermedi. Derin bir nefes alıp "Evet.Sen?"
"Dört senedir." Gözlerini kısıp benimkilerle buluşturdu.
"Ne oldu ki dört sene önce?" Sorduğu sorusunu cevapsız bıraktım.
Aslında her şeyi ona anlatıp bağırarak ağlamak istiyordum. Bana sarılıp yanımda olacağını bilmek istiyordum. Ama ne dediklerimi yapabilecek, ne de yapmak istedikletimi anlatabilecek kadar cesurum. Ben tek kelimeyle KORKAĞIM.
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Vaka
Teen FictionUfak adımlarla beyaz zeminde ilerledim. Odaya girip kapıyı arkamdan kapattım. Arşiv odasında ilerleyip 2009 yılına ait dosyaların bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Siyah dosyayı elime alıp incelemeye başladım. Bakalım neymiş bu büyük sır? Birinin içer...