14. Bölüm

90 41 1
                                    

Bölüm Adı : Süpriz!

"Demiiir, biraz gelsene."

"Hayranlarım beni çağırıyor kızlar. Sanırım yine imza isteyecekler. Sonra görüşürüz."

Demir'e cevap olarak gözlerimi devirdim. Kızların yanına gidince Dolunay'a döndüm.

"Kızlar da geldiğine göre plan tamamdır. Umarım ikna olur."

"Kızım kafan mı iyi? Kızlar onu bara çağırıcak, ve Demir abazası hayır diyicek. Hayatta inanmam."

"Neyse başka bir şey konuşalım, geliyor." Demir'in yanımıza gelmesiyle, sanki başka bir şeyden konuşuyormuşuz gibi kahkaha attık.

Zil çalınca sınıfa gittik. Beşinci derse giriyorduk. Dersimiz ingilizceydi. Hoca içeri girip bir şeyler anlatmaya başladı. Tabi bizim abaza Demir, Elif hocanın -giydiği mini etekten dolayı ortada olan- bacaklarını dikizliyordu. Ama kadın dikizlenmiyecek gibi değildi. Yirmi altı yaşında biri olarak okuldaki bütün kızlara taş çıkarırdı. Dolunay'a döndüm.

"Bizim bu edebiyat ödevi ne zaman teslim edilecek?"

"Sanırım önümüzdeki salı."

Ders boyunca camdan dışarıyı izledim. Sıkıntıdan patlamak üzereyken "Saat kaç?" diye sordum. Kolunu sıyırıp saatini saatinin olmadığını gösterdi. Oflayıp Demir'e sordum.

"Kızım telefonundan baksana."

"Şarjım yok."

"Dolunay'ınkinden bak."

"O dün telefonunu müdüre kaptırdı."

"Senin yüzünden derse odaklanamıyorum Cansu."

"Derse değil hocanın bacaklara odaklanamıyorsun sen."

"Erkek olmak bunu gerektirir." dedi sırıtarak. Çantasınından telefonunu çıkartıp önüme attı. Daha beş dakika olduğunu görünce telefonun sesini kısıp Piano Tiles oynamaya başladım. Zil çalınca telefonu Demir'e verdim. Üçümüz birlikte kantine indik. Bir şeyler alıp masamıza oturduk.

"Halamla konuştun mu? Ne zaman gelicekmiş?"

"Konuştum. Aslında işleri iki hafta sonra bitiyormuş ama birkaç uçak firması iflas etmiş. Bu yüzden kesin olarak ne zaman geliceği geliceği belli değilmiş."

"Anladım."

Eve gidince kendimi dolabın önüne attım. Dolabımda koyu renkler hakimdi. Çoğu kıyafetim siyahtı. Çünkü en sevdiğim renk siyahtı. Siyah ve maviye aşık biriyim. Dolabımdan siyah yüksek bel pantolonumu ve siyah kırmızı kareli gömleğimi çıkartıp giyindim. Siyah botlarımı ve çantamı aldım. Saçlarımı düzleştitip -ki hep böyle kullanırım- makyaj yapmaya koyuldum. Yüzüme kapatıcı sürüp göz kalemi çektim. Rimel ve kırmızı rujumu sürüp makyajımı tamamladım. Tırnaklarıma siyah oje sürüp odamdan çıktım. Dolunay genelde elbise ve etek giyinmeyi sevdiği için üzerine siyah bir etek siyah desenli kazak giymişti. Bordo rengi botları rujuyla uyum sağlamıştı. Beraber evden çıkıp taksiye bindik. Bara geldiğimizde ücreti ödeyip taksiden indik. Bara arka taraftaki acil çıkıştan girdik. Telefonumu çıkartıp Yaren'e mesaj attım.

"Demir barda mı?"

"Evet. Barın karanlık tarafındayız."

"Tamam." Mesajı gönderdikten sonra Ateşleri bulup yanlarına gittik. Organizasyonu onlarla yapmıştık. Mekan için amcasının yeri olan Melisa Bar'ı kullandık.
"Selam."

"Selam."

"Demir gelmiş. Birazdan tüm okul burda olur. Sizden tek ricam bugünü bozmayın."

"Meraklanma, herşey yolunda gidicek. Olay falan çıkartmıyacağız."

"Bu konuda çok ciddiyim Ateş. Bugün onun mutlu olmasını istiyorum. Başka bir zaman ne yapıyorsanız yapın."

"Tamam." dedi sıkıntıyla. Dolunay'ı kolundan tutup sahneye sürükledim. Ben sahneye çıkınca planladığımız müzik ve ışıklar kapandı. Dolunay elinde pastayla ve arkasında okuldakilerle girdi.

"İyiki doğdun Demir! İyiki doğdun Demir! İyiki doğdun iyiki doğdun, iyiki doğdun Demir!" Demir önündeki pastaya dudakları aralanmış bir şekilde bakıyordu.
"B-ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Hayatımda ilk defa doğum günü kutluyorum. Gerçekten çok teşekkür ederim." Gözleri küçük bir çocukla aynı saflıktaki mutluluk ve heyecanla parlıyordu. Sahnedeki pot ışığı yakmalarını söyledim sessizce. Işık yanınca herkesin odak noktası ben olmuştum.
"Süpriz! İyiki doğdun Demir. Hayatında hiç doğum günü kutlamadığını öğrenince sana böyle bir şey yapmaya karar verdik Dolunay'la. Sen beni bir baba gibi korudun, bir kardeş gibi gıcık ettin, anne gibi şevkat gösterdin, bir sevgiliden daha çok sevdin. En önemlisi arkadaşım oldun. Sırlarımı paylaşabileceğim, güvenebileceğim biri oldun. Kısaca herşeyim oldun. Beni bilirsin, duygularımı pek dile getiremem. Açıkçası bunu ilk defa yapıyorum. Umarım ilk denemeye göre iyi bir iş çıkarmışımdır. Çünkü benim için oldukça değerlisin. Ve bugün mutlu olmanı istiyorum. Hadi, bir dilek tut ve mumları üfle!" Gözlerinden doldu. Benimde konuşurken gözlerim dolmuştu.
"Sen de benim için çok değerlisin." deyip gözlerini kapattı. "Cansu ve Dolunay'la sonsuz bir dostluğumuz olsun." diye fısıldadı. Mumları üfleyince alkış tufanı koptu. Elime bas gitarımı aldım. "Bu şarkı benden sana gelsin." deyip orkestraya "Can Bonomo-İyi Doğdun çalar mısınız?" diye sordum. Yanıt olumlu olunca şarkıyı söylemeye başladım. Şarkı bitince mikrofonu elime aldım.
"Tabi süprizim bu kadar değil. Karşınızda Athena!" deyip sahneye Gökhan ve Hakan'ı çağırdım. Sahneden inip Demir'in yanına geçtim. "Sen harikasın!" deyip kollarını bana sardı. "Biliyorum." deyip bende ona sarıldım.
"İyi geceler gençler. Cansu'nun dediğine göre Demir'in bugün doğum günüymüş. Doğum günün kutlu olsun Demir. Senin doğum günün olduğunu duyunca İstanbul'dan kalkıp geldik. Bu gece senin için burdayız. Ve şunu bil ki, o yanındaki kız için çok değerlisin. Buraya gelmemiz için az dil dökmedi. Kısaca onu sakın kaybetme. İnsanın hayatında böyle bir arkadaş olmalı, ve sen şanslısın ki o kişi yanında."

"Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu biliyorum." dedi gözlerini sahneden ayırıp benimkilerle buluşturdu. En sevdiği grubu çağırmam ve ona ilk defa doğum günü yapmam onun için çok değerliydi, bunu biliyordum. Onun için günlerdir bu gün için uğraşıyordum. Ve sanırım bu uğraş onun bu derecede mutlu olmasına sebep oldu, yani bütün uğraşlara değdi. 

Bardan çıktığımızda yanıma biri geldi.

"Merhaba, ben Murat. Biraz konuşabilir miyiz?" deyip arabasını gösterdi. Bu o araba! Bizi günlerdir takip eden araba!

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!

Umutsuz VakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin