3. Bölüm

187 59 9
                                    

Bölüm Adı: Lafını geri al!
Multimedia: Ateş

"Kantinde bana pis ayı diye bağırdığını duymadığımı sanma."

"Yani?"

"Yanisi, lafını geri al ve özür dile."

"Hıh, çok beklersin." dedim ve yanından geçtim. Bileğimi tutup beni kendine çevirdi.

"Bak, uslu bir kız olup benden özür dilersen bu konu burda kapanır. Ama eğer bana karşı çıkarsan senin açından hiç iyi şeyler olmaz. Çünkü ben, bana karşı çıkılmasından hiç hoşlanmam."

Gözleri ateş saçıyordu. Aslında onun bu halinde korkmam gerekirken, aksine bakışları beni daha da ona karşı çıkmam için güçlendiriyordu.

"Bende benimle bu tonda konuşan insanlardan hiç haz etmem." Derin bir nefes aldı.

"Lafını geri al ve özür dile."

Emir vermesi beni daha da kışkırtmıştı. Bu yüzden omuz silkerek tekrar ona karşı çıktım. Çenesi kasıldı. Sanırım sinirlenmeye başlamıştı.

"Lafını geri al ve hemen özür dile!"

Bağırmasıyla gözlerimi kırpıştırdım. Ben de sinirlenmiştim. Çünkü bana bağırılmasından hiç hoşlanmazdım.

"Dilemiyorum ne yaparsın!" diye bağırarak kolumu hızlıca çekip kurtulmasını sağladım. Üzerime gelmeye başlayınca geri adım atmadım. Sinirlenmiştim ve bacaklarım titremeye başlamıştı.

Tam ağzını açıp bağıracağı sırada sınıfın kapısı açıldı. Demir hızlıca gelip beni arkasına aldı. Ateş'in karşısına geçerek "Ne oluyor burda?" diye sorunca Ateş sıkıntılı bir şekilde nefesini verdi.

"Yok bir şey. Üstüme kahve döktüğü için özür diliyordu." Demir gözlerime baktı.

"Emin misin?" diye sordu. Biliyordu öyle bir konuşmanın geçmediğini. Sorduğu sorunun gerçeği istersen dövmekten beter edebilirimdi. Buna gerek yoktu. Anlardı birkaç güne bizim kim olduğumuzu zaten. Okuldaki hakimiyetimiz fazlaydı. Bu yüzden Demir'e kafamı salladım. Uzatmanın alemi yoktu.

Demir'le beraber okuldan çıkıp bizim eve geldik. Kapıyı bize açan Dolunay olunca şaşırdım.

"Halam nerde?"

"Onun acilen Almanya'ya gitmesi gerekti. İş için. Oradaki müşterileri onu çağırmış." Söylediklerinin ardından burnunu çekti. Anladığımı anlar gibisinden kafamı salladım.

Halam ve Dolunay İzmir'e benim için gelmişti. Normalde Almanya'da yaşıyorlardı. Kuzenimin kaydını aldırmak hiç kolay olmamıştı.

Aslında puanım bu okulun puanından otuz puan fazlaydı. Ama Dolunay'la aynı okulda olmayı istediğim için burada okumayı tercih etmiştim.

Dolunay'ın dediğiyle "O zaman bir parti yaparız." dedi Demir.

"Ne partisi olum ya kafam zonkluyor benim. Hastayım lan ben!"

"Hadi lütfen yapalım, lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen-"

"Hayır diyorum ya." diyerek lafını böldü Demir'in. Demir alt dudağını sakıtarak yavru köpek bakışı attı. "Lütfen." dedi. Sonra yüzü sertleşti ve bana döndü:
"Kızım sende bir şey desene." dedi saf öfkeyle. Omuz silkip salona gittim. Kendimi koltuğa atıp ortadaki sehpaya ayaklarımı uzattım. Dolunay soluma, Demir sağıma oturdu. İkiside benim gibi sehpaya ayaklarını uzattılar. Sonra Dolunay:
"Eee noldu, anlatın bakalım? Yeni gelenler nasıl? Sevdiler mi okulumuzu?"

"Onu boşver bu gün o çocukla ne konuşuyordun sınıfta?" Demir'in dedikleriyle Dolunay'ın gözleri büyüdü.

"Hangi çocuk? Ne sınıfı? Ne zaman? Ne konuşuyordunuz?" diye beni soru yağmuruna tutunca aramdaki yastığı kafasına geçirdim.

"Ne yapıyorsun kızım ya?"

"Vallaha hakettin kuzen. Carcarcar, kafamın etini yedin be!" dememle üçümüz birden gülüştük.

"Konuyu bu şekilde değiştiremezsin. Anlat bakalım ne oldu?"

Dolunay dediklerinin ardından bu sefer hapşurdu. "İyi yaşa!" deyip anlatmaya başladım.

Başlarda gülsekte sonlarda doğru ikiside ciddileşti.

"Sanırım bunlarla bu sene biraz uğraşacağız." dedi Dolunay. Demir de onaylarcasına kafasını salladı. "Aynen öyle." dedi dişlerinin arasından tıslayarak.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin!

Umutsuz VakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin