New York-Times Meydanı

98 16 11
                                    

"Hey bu markayı biliyorum wohoow!Şuna bakın,daha önce bu reklamı görmüştüm."

Arabada sadece Bay Pröfün sesi duyuluyordu.İş yerinden ayrılmışlardı.New York-Times Meydan'ı.Evet buradaydılar.Her yerde reklamlar vardı.Kocaman kocaman ekranlar gerçekten çok dikkat çekiyordu.Her birinde farklı farklı görüntüler...Her şey güzeldi.
Tâki Deniz konuşana kadar

"Beyler kusura bakmayın ama,bu yaptığımız saçmalık.New York'tan Türkiyeye bir arabayla gidiyoruz.Hemde bu sıradan bir araba değil,Vosvov!"

Bay Pröf aniden frene bastı.Frenin etkisiyle Emir kafasını cama çarptı-fakat bu kimsenin umrunda değildi, çarptığı anda pek ses çıkmamıştı.Bu da Emirin kafasında pek hasar olmadığına bir işaretti.O gâyet iyiydi.Hey! bunu kim önemsiyordu ki ?-Emirin hafif iniltileri eşliğinde Bay Pröf gözlüğünü parmağıyla itti,tek kaşı kalkık bir biçimde arkasını döndü ve konuştu:

"Ne yani bu Prensesin yolculuk için çok yavaş olduğunu mu söylüyorsun?"dedi.

"Hayır seni gerzek,sadece uçakla gitmenin daha mantıklı olacağını söylüyorum."

"Uçak mı?Bunu şimdi mi söylüyorsun?"

"Ne oldu?Yoksa korkuyormusun?"

Emir,Berkle Deniz'in atışmalarını her ne kadar az önce kafasını çarpsa da gülerek izliyordu.Ve en sonunda kendinden emin bir şekilde konuştu.

"Size benim arabamla gitmemiz gerektiğini söylemiştim."

Deni ve Bay Pröf aynı anda :

"Kapa Çeneni!"

Emir bu karşılığı beklemiyordu.

Bay Pröf kararlı bir biçimde arabasını sürmeye devam etti.Ortamda ki saçma gerilime biraz ara vermek için bir şarkı açtı.Bir otele gideceklerdi planda ki gibi.Uçak mı?Tabikide Uçaktan korkmuyordu?Yani korkmamalıydı öyle değil mi ?

Şarkı bitmişti

Ve otele gelmişlerdi.Crowne Plaza Times Meydanı Manhattan.İlk kalacakları yer burasıydı.

"Silahları bırakalım."dedi Emir.

Deniz ve Berk de onaylar bir biçimde göz kırptılar ve silahları arka koltuğun oturma yerini kaldırıp içine attılar.

"Bu sadece bir vosvos değil.Bu arka koltuğu bir ajan için çok kullanışlı olan bir vosvos..."Bay Pröf bunu gururla söylemişti.

Deniz ve Emir gözlerini devirdi.Ve arabadan çıkıp otele girdiler.Girişteki adam Bay Bruşuk kadar Buruşuk olmasına rağmen hâla iyi durumdaydı.Dünyadaki tüm buruşukların kötü durumda olmadığını bilmek güzeldi.

Gerçi şuan niye bunu önemsiyordu ki? Bay Pröf odaları ayarlarken Emir de az önce cama çarptığı lanet kafasının bir o kadar lanet olan saçlarını düzeltiyordu...Ne lanet bir gün ama...Herkesin odası ayrı ayrı,tek bir kattaydı ve yan yana geliyordu.Deniz odanın içine girdi.Bir otele göre hârika görünüyordu.İçinde küçük bir buzdolabı vardı.Evett!!! Bu onun için bir hazineydi.Odanın içi harika kokuyordu.Eğer bir şansı olsaydı burada uzun bir süre kalabilirdi.Aklına istemsizce Türkiyede ki iş geldi,uzun bir yolculuk olacaktı...Ahh!

Saat 23:46 Deniz merdivenlerden alttaki otelin kafesine indi.Uykusu yoktu.Kafede elle sayılabilecek kadar insan vardı.Bunlardan biride Emirdi.Kahvesini aldı ve Emirin olduğu masaya oturdu.

"Kafan için pek üzülmedim.Zaten onu çok kullanan biri olmadığın için canın çok yanmamıştır.Herneyse ben sadece..."

"Sen sadece...ne ?Konuşmak mı istiyosun.Hemde fazla ukâla biriyle?"

"Bu işi daha çok zorlaştırıyorsun."

"Tamam sorun değil.Konuşalım."

Son kurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin