SBGM 7

22 1 0
                                    


multimedya: Gece

gözlerimi lanet olasıca seslerden açmak zorunda kaldım. hala aynı pozisyonda durduğumu farkedince kendime lanetler savurdum. etrafa baktığımda dün ki grubunda orda yattıklarını farkettim. yer bira ve izmarit dolu. aralarında sigaram olması gerekiyor. içlerini karıştırmaya başladım. ama elime geçen boş sigara paketlerinden başka bir şey değildi. yaslandığım yerden doğrulup kulübeye girmeye karar verdim. kapısına doğru ilerledim. kapının paslı koluna aldırmadan açtım. içerisi pis ve dağınıktı. kırık bir çekyat, bir masa, küçük dolap, sandalyeler ve işe yaramaz eşyalarla dolu. bir de beni farketmeyen arkası dönük biri. kapıyı biraz daha açtığımda çıkan sesten dolayı bi anda arkası döndü. kirli sakallı, üstü yırtık, pislenmiş bir adamla karşılaştım. beni görünce şaşırsa da hemen kendini toplayıp üstüme yürümeye başladı.

'' yavaş ol babalık'' ellerimle 'ben masumum' dercesine kaldırdım.

'' ne arıyorsun? niye geldin?'' adamın yumuşaması ile bende rahatlayıp etrafı dolaşmaya başladım.

'' bazı soruların yanıtları olmaz.'' derken elim bir yerde durdu. bir aile çerçevesi.

'' işin yok burda'' sakin kalmaya çalışır bi hali vardı. alnını kaşıyıp duruyordu.

'' bunlar ailen mi?'' sorum üzere bana, sonra elimdeki çerçeveye baktı. hızlı adımlarla yanıma gelip çerçeveyi alıp göğsüne bastırdı.

''benim bir ailem yok'' sert sesi bundan hoşlanmadığını apaçık belli etmişti. 

'' peki onlar kim?'' ısrarım üzerine çerçeveyi arkasına aldı.

'' bu senin ilgilendirmiyor küçük, çık dışarı!'' sözlerini boşverip kulübeyi incelemeye başladım. sonra sıkılıp bir sandalyeyi ters çevirip oturdum.

'' kulübene her gelene böyle mi davranıyosun?'' alaycı sesim ve tavrım üzerine çerçeveyi bi çantanın içine atıp, sandalyelerden bir tane aldı ve karşıma oturdu.

'' benimle derdin ne?'' demek ki sorunlu bir tipmiş. oysa ki içinizde güven hissi oluşturabilecek kadar bir yüze sahip.

''seninle derdim yok. buraya sadece bakmaya gelmiştim. Ve seninle uğraşamayacak kadar başım ağrıyor. eyvallah!'' ayağa kalmış tam giderken omzuma elini koydu.

'' kahvemi içmeden gidemezsin küçük, gel bakalım'' onu kıramayacak kadar başım ağrıdığından kalktığım sandalyeye düz bir şekilde oturdum. adam yatağın altından etrafı poşetlerle sarılmış battaniye çıkartıp üstüme örttü.

'' gerek yok'' bana aldırış etmeden battaniyeye iyice sardı. bende engelleyebilecek kadar dinç hissetmiyordum kendimi zaten.  ileriye gidip bir şeyler yapmaya başladı. çıkardığı seslere bakılcak olursa cidden kahve yapıyordu. bur yerde nasıl kahve yapabilir ki? aklımdaki soruları es geçip cebimdeki telefonu çıkarttım. gece kapamıştım. umrumda olmayan kişilerin yapmacık ilgilerini hiç çekemezdim. telefon açıldığında. bir sürü cevapsız arama olması gerekirken hiç cevapsız arama veya mesaj yoktu. boş beklentime karşı sırıtmadan edemedim. ne bekliyordum ki? beni merak eden anne mi? bana eve gelmedim diye kızıcak baba mı? alkol kullandığım için bana nasihat verecek bir abi mi? saçmalık. kıkırdamamı tutamadım. cidden saçmalık.

'' kendi kendine gülüyorsun, sırıtıyorsun korkmaya başlamalı mıyım küçük?'' önüme konan kahve ile kendime gelip yaşlı adama baktım. benim boş boş baktığımı görüp, kahkaha atmaya başladı.

''sevgilin mi mesaj atmış yoksa?'' onun bu akla ilk gelebilecek sorusuna karşı kafamı iki yana salladım.

''beni merak edebilecek ne bir sevgilim, ne bir ailem, ne bir akrabam veya arkadaşım yok.'' gülerek söylediğim cümle karşısında yüzündeki gülümseme soldu ve ciddi bir hal aldı.

Sıradan Bir GECE Masalı..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin