SBGM 11

73 1 0
                                    

Multimedya : Talha ve Melis 

Gözlerimi açmaya çalıştığımda ışıktan dolayı geri kapadım. sonra yattığım yerden doğruldum.başım çatlıyordu. Ve içimde ki ateşin sönmediğini hissediyorum. bu alışılmış his beni kötü hissettirse de ne kadar güçlendiğimi görmek beni gururlandırdı. ben bunları düşünürken açılan kapı ile kafamı oraya çevirdim.

''şeyy Gece seni tam 10 saattir uyuttum. saat şu an yedi.'' dediği şey üzerine kafamı salladım.

''Mondial içmiştim zaten uyutman iyi olmuş.''gözlerini büyütünce bir sorun olduğunu anladım.

''ne kadar tehlikeli bir şey yaptığının farkında mısın? o ilaç seni intihara bile sürükler, öledebilirdin.''

''o ilacı ben kullanarak öğrendim.Ne olduğunu biliyorum. daha fazlasını da.''deyip çıkmak üzereyken geri döndüm.

''tişörtün var mı?'' arkada dolaplara yaklaşıp bir çanta çıkarttı. içinden beyaz yazısız düz bir tişört çıkartıp bana verdi. şortumun içine soktum. kolyemi de üste çıkardım. baş selamı verip çıkışa doğru gitmeye başladım. okulda kimse kalmamıştı. çıkışa geldiğimde aynı arabaya atlayıp 'Blues Bar' sürdüm. 

***

barın önüne gelince arabadan indim. kapıdaki sırada bekleyen kişilere aldırmadan ilerledim.

''sıranı beklesene lan!'' bana bağıranın kim olduğuna bakmak için arkamı döndüm. korumalar adama doğru gidicekleri zaman onları durdum. 

''ne dedin sen?'' buz gibi sesime karşı ifadesizce bakmaya devam etti.

''sıranı bekle diyorum. ne kadar kişi bekliyo-''sözünü attığım yumruk kesti.sağ kolumla vurduğum için dikişlerim fena şekilde acıdı. ama şu an bu adamı öldürmek en büyük arzum. 

''kendi sıranın nerede olduğunu bilmelisin.'' ayağa kalkmış burnundan akan kanları siliyor, bir yandan da yanında ağlayan kızı itmeye çalışıyordu.Ne kadar benziyor o kız eski halime. itilip kakılan, duyguları önemsenmeyen aciz biri. ben kıza bakarken oğlan kanları silinmemiş yüzüme yumruğunu geçirdi. arkamda duvarın olması hiç işime gelmemişti. eminim o hemşire sırtımdaki bıçak izlerini görmemiş ve pansuman yapmamıştı. bunu bu acıdan gayet iyi anladım. dudağımda ki yara tekrar kanamaya başlamıştı. oğlana baktığımda bana pis pis sırıtıyordu. hızlıca koşup suratına dirseğimi geçirdim. yere düşen oğlana tam bıçağımı saplamak için elimi kaldırmışken bileğimi narin, küçük,bembeyaz bir el tuttu. kafamı kaldırdığımda acısı gözlerinden anlaşılan, sarı saçları dağılmış, üstü kirlenmiş, tatlı yüzü, kurumuş göz yaşları ile kirlenmiş bir kız. 

'' lütfen yapma, yalvarırım sana.'' bu söz neden bu kadar tanıdık. neden her şey üst üste geliyor? önceden ben böyle yalvarıyordum. şimdi başkaları bana böyle yalvarıyor. kızın kulağına yaklaştım.

''çok acı çekiceksin küçük melek.'' deyip geri çekildim. o ise gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu hala. ayağa kalkıp barın içine girdim. Kendi barımdan çok burayı severim. satın almaya çalıştım fakat bir türlü beceremedim. kenarda her zaman bana ayrılan tekli masaya ilerledim. oturunca etrafı incelemeye başladım. 

''nerelerdesin?'' karşıma oturan Mark'ı görünce gözlerimi devirdim.

'' barımı boş bırakmadın diye umuyorum?'' rahat tavrından bırakmadığını anlamıştım ama tedirgin etmek hoşuma gidiyor insanları.

''hayır. istediğin gibi arada gelip burada çalışıyorum.'' dedi. bir yandan da önündeki tekilayı yudumluyordu.

''iyi'' deyip önüme konan İskoç Viskisini içmeye başladım. kesinlikle kırmızı şaraptan sonra ilk tercihim İskoç Viskisi.

Sıradan Bir GECE Masalı..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin