multimedya : Yağız ve Yelda
müzik bu bölümün müziği ve bizim 'animals' grubu!!
Cenk'in ağzından:
eve girer girmez bizimkileri pistin ortasından dans ederken bulmuştum. onları es geçip bar taburelerinden birine oturdum. daha yeni olanlar cidden çok karmaşıktı. Gece'nin bana sarılması eni şaşırtmıştı. onu uzun zamandır tanıyorum. ilk gördüğüm de çaylaklardan biri saanmıştım ama o hep farklıydı. özgün ve olgun yapısı bütün gözleri ona çekiyordu. ama o gözleri. soğuk ve düz bakan gözleri. hiçbir zaman sıcak bakmayan gözleri. insanların bakmaya çekindiği o gözler ruhuma işliyor. bu çok saçma benim gibi biri ile Gece. aklımdaki düşüncelere kahkaha atıp eğlencelere katıldım. Gece yeni başlıyor..
Gecenin ağzından:
lokantanın önüne gelince motordan inip , arkamı döndüm.
'' siz burda bekleyin '' tam itiraz etceklerdi ki elimi kaldırıp onları engelledim.
sakin bir şekilde lokantaya giriş yaptım. yavaş adımlarla yürüyüp dışarda ki masalardan birine oturdum. lokantada çok kişi yoktu olanlarda dışarda oturup sahilin keyfini çıkartıyolardı. yanıma birinin yaklaştığını farkedince kafamı çevirip baktım. bu oydu.
'' buyrun ne istemiştiniz?'' kafasını kaldırmadığı için beni farketmemişti.
'' kırmızı şarap '' sesimi duyar duymaz kafasını kaldırıp bana baktı. şaşırdığı belli oluyordu.
'' ne işin var burda Gece?'' sorusunu es geçtim.
'' ne bekliyorsun hala burda? şarabımı getir!'' kafamı denize çevirdim. dalga sesleri resmen içime işliyordu. beni yalnızlığın ne büyük bir mutluluk olduğunu yüzüme vuruyordu. arkama yaslanıp , gözlerimi kapadım. eskileri düşünmemek için onca yemin , onca bağırışlar yalandı. geçmişten kaçılmıyordu. ben sahil kadar büyük bir kalbe , sahilde ki kumlar kadar ince ve yoğun duygulara sahiptim. sahil gibi denize tutulmuştum. oysa deniz onu dalgaları ile acımasızca vurmuştu , üstünden geçmişti. hangi dalga ile kıyıma vurmuştu? kumlarım artık sıcak ve canlı değildi. ıslak ve soğuktu. kumların haketmeyeceği derecede soğuk. sonra deniz çekildi. kum yaşadığı acılarla baş başa kaldı. ben sahildim kıyıma vuran dalga..önüme hızlıca konulan kadeh sayesinde Doğan'ın geldiğini anladım.gözümü açtım.ama karanlığa bakmaya devam ediyordum.
'' Gece bir sorun mu oldu? söylesene! '' bağırışı üzerine kafamı ona çevirdim.
'' haddini 2 hafta da fazlasıyla aştın. Berk'in arkadaşı olmasan şu an yaşıyor olmazdın.'' kadehimi alıp şarabımla boğazımı ıslattım.
'' sana fazlasıyla yüklendiğim için özür falan dilememi bekliyorsan yanılıyorsun Gece. birinin seni dize getirmesi gerekiyordu. bunu üstlenmeyi de seve seve ben seçtim.'' tedirgin olduğu anlaşılıyordu. bacağını sallıyordu. bundan haberi olduğunu bile sanmıyorum. bana karşı cesaretli ve dik durmaya çalışıyordu. şu 2 hafta boyunca amcam yüzünden ona sesimi çıkartamamıştım.
'' benden özür dileyip dilememek sana kalmış. istesem seni yalvarta da bilirim. yaparım bunu. hic acımadan. gözü bile kırpmadan bitişini izlerim. bazıların sonunu getirmeyi seve seve üstlenirim. birçok kez yaptığım gibi.'' şarabımı kafama dikip biraz önceki konumuma döndüm ve gözlerim kapadım. bazı şeylere karşı gözümü keşke hiç açmamak üzere kapamak dileğiyle.
'' yapamazsın ama Gece. bunu sende biliyorsun. buraya niye geldiğini hala sölemedin'' korktuğunu kabullenmiyordu hala. bu çok çocukça. bazı şeyleri üstlenmesini bilicek kadar olgun olması lazım. kanadının kırılmasını hiçe sayıp uçmaya çalışcak kadar aciz değil. onu kabullenip yoluna devam edebilecek kadar cesaretli.
'' işini bitirmeye gelmiştim'' diyerek gözüm kapalı sırıttım.
'' seni engelleyen ne?'' alaycılığı sesine yansımıştı.
'' beni engelleyebilcek bir şey olamaz. beni yavaşlatan kumlar olur '' diyerek ayağa kalktım. benim dediğimi anlamadığı çatık kaşlarından belliydi. kumların duygular olduğunu bilemeyecek kadar acısız.
'' sen-''
'' seni bitirmeyi seve seve üstlenirim Doğan '' onun korkaklığını görmemek için kendimi dışarı attım. motoruma yaklaştıkça beni tedirgince bekleyen Met ile Jo ile karşılaştım.
'' bir şey yaptın mı ona Gece!'' ''söylesene Gece!'' ilk defa adımla sesleniyorlardı. ikisi de adımı kullanmıştı ama başkası için. onun için endişelendikleri için. onu ne kadar önemsediklerini şimdi daha iyi anladım.
'' onu öldürdüm.'' diyip motoruma bindim ve kaskımı taktım. onlar ise benim bu dediğim üzerine donup kalmışlardı.sonra ikisi de beni önemsemeden içeriye koştular. ben onları kendimi amcamların yanında olduğumdan beri tanırdım. onların gerçek arkadaşlarım hatta beni korumaları hoşuma gider abim olarak görürdüm. şimdi birisi için bana bağırmışlardı. gülüp son kez onlara baktım. sonra bi kere daha yaralanmama göğüs gererek yoluma devam edip cesaretli olacağımı tekrarlayıp son sürat sürmeye başladım.
***
aradan ne kadar geçti hiçbir fikrim yok. şu an kayalıklarda oturuyorum. etraftaki yalnızlara , ağlayanlara , ya da grupça toplanmış eğlenenlere. sanırım bu saatte buralar acı çekenler için bir mekan. ne trajedik ki bende bu saatte bu mekanda bulunuyorum. kayalıklardan kalkıp kayalıkların sonundaki kulübeye doğru gitmeye başladım. kulübenin yakınında da bir grup vardı. onlara aldırış etmeden kulübenin yanına oturup sırtımı yasladım. gözlerimi kapadım. bir şey beklemiyormuş gibi içime dünya kadar umudu sığdırmaktan yoruldum. onların bir şey yapmayacağını bilecek kadar akıllıyım ama bunu umut edecek kadar da hayalperestim. ben buyum. sevmeyi en iyi ben olmama rağmen sevilmeyi beceremiyorum. kırılıyorsun, haberleri bile olmuyor. oysa sen duygusuz , hissiz , kalpsizsin. yalan! böyle düşünenlere inat. avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. ama beni duymayacakları bu cesaretimi parçalıyor. ben karşımdaki kişiyi önemsemesem bile sözlerine dikkat eden ben. şimdi nasılım? kimseyi önemsemeyen , kullanıp atan , çıkarlarını düşünen biriyim. boşversene. kimse sen üzülme diye kelimlerine dikkat etti mi? bu sorunun cevabı kocaman bir boşluk. karanlık ve seni git gide içine çeken boşluk. yoldayken satın aldığım biraları çıkarttım. 15-20 tane sanırım. buna bile dikkat etmeden elime kaç tane geçtiyse aldım. hepsini poşetinden yere saçtım. bir tanesini alıp, ayağa kalktım. benden biraz uzakta olan gruba yaklaştım ve yanlarında durdum.
'' eğlencenizi bölüyorum ama yanında çakı olan var mı?'' benim sorum üzerine şaşırmışa benziyorlardı. sonra birbirlerine baktılar. aralarından biri elini cebine atınca onda olduğunu anlayıp arkasına geçtim. yuvarlak oluşturmuşlardı ve hepsi yerde oturuyordu.
'' bende var alabilirsin.'' oğlan oturduğu yerden arkasını dönüp elindeki çakıyı uzattı. bende eğilip kulağına yaklaştım.
'' karşılıksız kalmasını istemem'' diyip kulağının tam altını öptüm ve elindekini alıp önceki oturduğum yerime kuruldum. gruptan ıslık ve 'ooo'lama sesleri geliyordu. onları takmadan 2 bira açıp çakıyı yanıma bıraktım.
***
Güneş çoktan doğmaya başladı. yanıma baktığımda ise bir sürü boş bira ve izmaritlerle dolu. salakça ilişkiler yerine akıllıca bir yalnızlık. gözlerim kapanırken son bir kez denize döndüm.
'' içimizdeki seslerin, dışardaki seslerden daha yüksek çıktığı saatlere girmiş bulunmaktayız. iyi geceler!'' bağırmamın ardından gruptakiler bana dönse de onları boşverip biraz daha yayılıp uykuya kendimi teslim ettim.
BU BÖLÜMDE GECE'NİN DÜŞÜNDÜKLERİNİ ANLATTIM. YORUM VE VOTE BEKLİYORUM..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradan Bir GECE Masalı..
ChickLitKafamda dönüp duran tilkilerin kuyruklarını uçurtmamın ucuna bağladım. Hayal dünyamda ki imkansızlıklardan bir gemi yaptım. Gülüşlerimi bir kavanoza koyup gelecekte ki hayal kırıklıklarım için sakladım. Bir de içimden üçe kadar sayıp ömrümden üç sa...