12. Bölüm: KÜTÜPHANE (part 1)

50 10 1
                                    

Sevgili DREAMER,

Öncelikle şunu söylemeliyim ki; ilk bölümlerin akıllara hayretler veren acemiliğine katlanıp, bu bölüme kadar sabredip okuduğun için gerçekten çok teşekkür ederim. Daha yolun başında olduğumu biliyorum, ne derece acemi olduğumu da biliyorum. Ama sizden gelen birbirinden güzel yorumlar sayesinde, sizin desteğinizle yazma isteğim günden güne artıyor. Her birine kendimden bir parça katarak zihnimde oluşturduğum karakterler, gün geçtikçe daha da değerli bir hal alıyor benim için. Her ne kadar anlatımım etkileyici olmasa da, kurgum klasik gelse de kulağa, her ne kadar satırlarımdan acemilik aksa da yazmak beni öylesine mutlu ediyor ki... Neden bilmiyorum ama bunu seninle paylaşmak istedim. Şu an için büyük bir kitleye hitap etmediğimi biliyorum. Belki bu satırlardan sonra okumaktan vazgeçeceksin. Ama biliyor musun DREAMER, bu saatten sonra o karakterler zihnimde yaşamaya devam edecek. Belki yazdığım hikayeyi tam olarak okuyan, destek verenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek ama hiç sorun değil. Ben yazarken mutluyum, eğer sen de okurken mutluysan... Düşüncelerimi anlatmaya satırların yetmeyeceğini biliyorum. Kısacası şu ki:

Her ne kadar küçük bir topluluk olsak da,
DREAMER ailesine hoşgeldin...♡

....

Baran

Kapıyı kapatmadan önce kütüphaneye son bir kez göz attım. Bir saat önceki manzaranın aksine her şey normal görünüyordu. Diğer öğrencilerin, kitaplara değer vermeyen insan dışı yaratıkların, giderken bıraktığı dağınıklıktan eser yoktu. Belki normal olmayan bendim ama yine de kitaplara değersiz birer nesneymiş gibi davranmalarına katlanamıyordum.

Ders saati olduğundan kütüphanede kimse yoktu. Bu yüzden fırsatı değerlendirip kitapları düzenlemiştim. Bir insanın hasta olmasına sevinmek ne kadar doğru bilmiyorum ama kütüphane görevlisinin bir haftalık rapor alması işime gelmişti, kitaplarla ilgilenmeyi seviyordum.

Kütüphaneden ayrılıp müdürün odasına doğru ilerlemeye başladım. Sinan Hoca'yla görüşmem gereken bir konu vardı. Her ne kadar başta onay vermese de, sanırım onu ikna etmenin bir yolunu bulmuştum. Sadece çalışmalara başlamadan önce tekrardan konuşmam gerekiyordu, emin olmak için.

Üzerinde müdür odası yazan kapıya ulaştığımda iki kez tıklattım.

"Girin." Bahsedeceğim konuları kısaca zihnimde toparladıktan sonra kapıyı açtım ve usul adımlarla içeri girdim. Sinan Hoca'nın, başını masadaki dosyalardan kaldırıp bana bakması birkaç saniyesini almıştı. Gelen kişinin ben olduğumu fark ettiğinde gülümsedi.

"Ah, Baran sen miydin? Geç otur. Ben de bugün seninle konuşmayı umuyordum." dedi, masanın önündeki koltuğu göstererek. Onu başımla onayladım ve sağ taraftaki koltuğa oturdum, bilgisayarın olmadığı tarafa. Kesin sonuç almam için göz teması şarttı, teklifimi reddetmesini istemiyordum.

"Kütüphane görevlisi bu hafta izinli olduğundan kütüphaneyle ilgilenecek birine ihtiyacımız vardı. Öncelikle gönüllü olduğun için teşekkür ederim." dedi kibar görünmeye çalışarak. Cevap vermek yerine, gözümü kırparak onayladım onu. Bir yandan masanın altındaki çekmeceye yönelirken, bir yandan da konuşmasına devam etti.

"Kitaplarla ilgilenmeyi ne kadar çok sevdiğini biliyorum. Bu yüzden bu hafta içi okul çıkışı kütüphanede takılabilirsin, en azından görevli işe dönene kadar." Çekmeceden, ucunda bir kaç anahtar bulunan bir anahtarlık çıkardı ve masanın üstüne koydu. "Okuldan sonra kilitlenmesi ve sabah ders başlamadan açılması gerekiyor. Eğer sorumluluk almak istemezsen... söylemen yeterli."

Tabiki de istiyordum, her ne kadar en çok istediğim şey olmasa da... Anahtarları aldım ve ayağa kalktım.

"Zevkle..." Samimi görünmemek için elimden geleni yapıyordum çünkü geçen seneden sonra, okul içinde samimi olabileceğim hiçbir şey kalmamıştı. Her ne kadar bu tavrımın nedenini bilse de, üstünde durmak istemediğine yemin edebilirdim.

MASALSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin