Merhaba Sevgili Okurlarım,
Biliyorum uzun zaman oldu.
Hayatımda gelişen değişikliklere adapte olmak oldukça zordu ve inanın aklım sürekli bu hikayenin seyriyle alakalı meşguldü. Bu kadar beklediğime göre güzel olmalıydı, sizleri heyecanlandırmalıydı.
Ben de geçen bu kadar süreyi telafi edebilmek adına bu bölümü biraz uzun tuttum. Umarım keyif alırsınız. Okuduktan sonra oylamayı ya da yorum bırakmayı unutmayın.
Sevgilerimle;
T.*
-----------***----------***---------------***-------------------------------***
Kendini gerçekten bildiği hiçbir dönemde olmayan babası, artık dünya üzerinde yoktu...
Tuhaf bir duyguydu, boşlukta gibi. Aynı anda birden fazla duyguyu yaşıyordu. Her sıkıntılı durumunda bulanan midesi yine yapacağını yapmış ve Almina aradıktan kısa bir süre sonra Carmen'i tuvalete sürükleyip infilak etmişti.
Carmen kusarken Antonio saçlarını avuçlarında toplayıp onu sakinleştirmek için sırtını okşuyordu.
Almina'nın verdiği haberi söylemek için ağzını açtığında yine kendine engel olamayıp kasılan midesinin içindekileri tuvalete boşalttı.
"Sakin ol" dedi Antonio, "sonrasında konuşacak zamanımız olacak sevgilim.."
Carmen'i yatağa yatıran Antonio, mutfağa gidip sevgilisinin midesini yatıştıracak ballı bir süt yapıyordu ki; Carmen mutfağın kapısında belirdi: "babam ölmüş" diyebildi sadece.
Antonio az önce seviştiği o afet ötesi kadının aldığı telefon haberinden sonra bu kadar kısa sürede nasıl çöktüğünü merak ediyordu. Yardımcı olabileceği onu iyi hissettirecek bişeyler olmalıydı, ama yoktu.
"Eve gidip hazırlanmam lazım, Almina ve Alex beni almaya gelecek" dedi Carmen. Sesi görüntüsünden de yorgun geliyordu.
"Tamam, bekle beraber çıkalım, üstüme bir kaç parça şey alayım" dedi Antonio yaptığı sütü Carmen'e uzatırken.
Carmen şaşkındı... Şaşkın ve afallamış.
Carmen'in evinin önünde Alex ve Almina ile buluştular.
Yol boyunca Alex ve Antonio çok da mesafeli olmayan bir kaç ortak muhabbetten bahsederken Carmen camdan dışarı bakıyordu. Aklında babasının ona 4-5 yaşlarındayken yüzme öğretmesi, bisiklete binmeyi öğretmesi ve babasının yüzünü hatırlayamadığı halde o anıları hafızasından silemediği tonla şey vardı. Gözleri sebepsiz yere doluyordu ve daha da fazla dolmasını engellemek için gözlerini kapatıp kafasını geriye yasladı. Uyumuştu.
Babasının onları terkedip senelerce nerede yaşadığını bilmedikleri yere ne de çabuk varmışlardı. Kötü haberlerin böyle tuhaf güçleri vardı işte. Almina'ya baktı, babasıyla alakalı pek bir hatırası yoktu, varsa da muhtemelen hatırlamıyordu. Herhangi bir ölünün cenazesine gider gibiydi, sadece o kadar üzgündü işte, hepsi buydu.
"Nasıl ölmüş?" diye sordu sessizce Carmen,
"İntihar etmiş" dedi Almina, "Yaptıkları, ay pardon yapmadıkları kafasına dank etti herhalde..." dedi tiksintiyle.
İkisi de öfkeliydi, ve babalarının bunca sene onlardan ayrı nasıl bir hayat sürdüğünü merak ediyorlardı, ta ki hayal kırıklığına uğrayıncaya kadar...
Söylenilen yol tarihine göre indikleri yerde köşkler vardı, lüksün dibine vurulan bu yerde kimse terkedip gittiği karısını ve çocuklarını düşünmeye fırsat bulamazdı tabi ki de. Kıskanmış mıydı? Evet!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSİN SEN?!
RomanceÇantasının içinden makyaj malzemelerini çıkardı. Pudrasının kapağını açmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordu : "Bakalım bugün mutlu gibi görünmek için ne kadar makyaj yapmam gerekecek?" Hayat, ona belirli bir derece mutlu olmayı zorunlu kılmışt...