Gözlerini araladığında her zaman gördüğü manzaradan çok farklı bir şekilde uyandı Carmen. Bir çocuk gibi sayıklayan Antonio'nun biçimli dudaklarından dökülen anlamsız sözcüklerden başka hiçbir şey duymuyordu. Güneş henüz doğmuştu. Onu uyandırmayacak kadar yavaş hareket ederek kanepeden kalktı ve mutfağa gitti. Bir şeyler hazırlamak zorunda hissediyordu kendini. Kahvaltı etmediği aklına anca buzdolabında kahvaltılık bulamadığında aklına geldi. Market de kapalı olurdu bu saatte. Buzluğu açıp annesinin gönderdiği gevrekleri fırınlamak iyi fikirdi. Annesi sürekli olarak farklı çeşitlerde gevrekler hazırlayıp Carmen'e göndermeyi görev edinmişti adeta. Gülümsedi, ilk defa işe yarayacaktı bu gevrekler.
Antonio'nun kendisinden daha yaralı olduğu gerçeğiyle beyni allak bullak şekilde fırına attı gevrekleri ve masayı hazırlamaya başladı. Kahve ve çayı aynı anda yaptı. Neyi sevdiğini bile bilmediği bir yabancıya bir şey hazırlamak zordu, ama Antonio da bir önceki gece daha zorunu yapmamış mıydı? Ona yemek hazırlamıştı. Karşılık olarak da kendini tuvalete kitlemişti Carmen. Ah! Ne düşünceli bir hareketti bu böyle!
Banyo kapısının sertçe kapandığını duydu, ve oraya yöneldi. Şaka mıydı bu? Duşun sesi geliyordu, adından ve kendine taktığı katil lakabından başka hiç bir şey bilmediği bu adam evinde, kendi özel banyosunda -mahreminde- duşa girmişti. Jakuziyi de doldursaydı oldu olacak! Asıl tuhafına giden Carmen'in banyosunda yıkanmasıydı, evin ortak kullanılan banyosunda değil.
Mutfakta herşey tamamlandığında aheste şekilde yürüyerek yine o beline sardığı her an düşecek gibi duran havluyla gelmişti. Adonisleri göstermesi yasaklanmalıydı. Carmen kafasında farklı şekillerde hayaller kurdukça yanakları kızardı bunu çaydanlığın çeliğine yansıyan görüntüsünden görebiliyordu. İyi ama Carmen hiç kızarmazdı ki?!
"Günaydın" dedi Antonio, sesi donuktu. Hiç bir ifade barındırmıyordu. "Günaydın, şey ben kahvaltı hazırladım..." dedi Carmen, devamını getirecekken böldü Antonio:
"Kahvaltı etmediğini söylemiştin." Öfkeli miydi?
"Her insan bazen değişiklik yapmak isteyebilir sanırım." dedi, kaçamak cevaplarda üstüne yoktu Carmen'in.
"Bak, dün gece sarhoştum ve kesinlikle bana acımanı istemiyorum. Sana bu boku neden anlattım bundan bile emin değilim, acıma bana. İşe gitmen ve rapor yazman falan gereklidir, beni yalnız bırak" dedi Antonio.
İşte yine başlıyordu, erkekler kendilerine iyi davranıldığında ve genelde onlar için ödünler verildiğinde havalara giriyorlardı. Hepsi böyleydi, şurda havlusu -o lanet havlusu- hala düşmemiş Antonio mu yapmayacaktı sanki? Hadi ama Carmen, yattığın kamyon dolusu adam da mı hiç bir şey öğretmedi sana? Başı dönüyordu, midesine iğrenç bir sancı saplandı, şu anda o heriflerin her iğrenç ayrıntısı aklında dönüp duruyordu. Odasına koşarak gidip üzerine siyah bir atlet ve altına da krem rengi keten bir pantolon giydi. Gözleri dolmuş şekilde bu kadar uyumlu şeyleri nasıl ayarlayabildiğine de şaşırdı üstelik. Topuklularını giydiği gibi pardesüsünü alıp arabaya doğru gitti.
Şaşkınlıkla kapıya bakakalan Antonio masaya baktı. Belli ki kendi etmese bile onun için hazırlamıştı kahvaltıyı. Ne kadar da salaktı.
Gevreğin kokusu midesini guruldatıyordu, oturdu ve yemeye başladı. Bu tat enfesti.
Üzerini giyindikten sonra kafasındaki şeyi gerçekleştirmek üzere telefonunu eline alıp bir numara çevirdi:
"Alo Linda, mesaj olarak atacağım adrese malzemelerimi getirir misin? Evet, ben iyiyim hiç bir şey yok sadece bir süre bu evde kalacağım ve çalışmalarımı aksatmak istemiyorum, biliyorsun sergi çok yakında ve hala As parça ortada yok, fakat ne olacağını buldum. Sadece malzemelerimi getir, sorgulama öptüüm" mesajı attıktan sonra telefonuna baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSİN SEN?!
RomanceÇantasının içinden makyaj malzemelerini çıkardı. Pudrasının kapağını açmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordu : "Bakalım bugün mutlu gibi görünmek için ne kadar makyaj yapmam gerekecek?" Hayat, ona belirli bir derece mutlu olmayı zorunlu kılmışt...