Antonio, göl evine vardığında Helene ve Alminayı salonda otururken gördü, Carmen'i sorduğunda odasında uyuyor olduğunu duydu ve odaya doğru yöneldi.
Beyaz dev yatağın içindeki beyaz tüllerin altında tıpkı bir peri kızı gibi uyuyordu. Yanına yavaşça yatıp alnından öptü, Carmen gözlerini araladığında, "Avukatı buraya çağırdım, öğleden sonra burada olacak hayatım" dedi Antonio, Carmen aniden yataktan kalktı, kalktığı gibi de başı dönmeye başladı. Onu kolundan yakalayan Antonio "Yavaaşş!! Bu kadar hızlı hareket etmemen gerektiğini ne zaman öğreneceksin aşkım?" diyerek fısıltıyla gülmeye başladı.
"Antonio, gülmenin sırası değil annemi bu duruma hazırlamamız lazım, en azından haber vermeliyiz, biliyorsun hastanede doğru dürüst tepki bile verememişti." Carmen düşünceliydi.
Üstünü değiştirmek için gardolaba doğru yürüdü, hiç bir eşyasının yerini bilmiyordu. Elini kaldırıp eşyalarına sanki ilk defa görmüşçesine bakarken Antonio da Carmen'i izliyordu gülümseyerek.
Üstüne bir kot ve tişört giyecekti ki kotlarının belini sıktığını görünce afalladı, "şaka mı bu? Bu kot bana neredeyse büyük geliyordu!" diye sinirlendi, Antonio gülümsemesini içinde tutmaya çalışarak,
"Yapılan bir araştırmaya göre, ekşi şuruplu krepler neredeyse büyük gelen kotların vücuda oturmasını sağlıyormuş..." dedi, sonra da içinde daha fazla tutamadığı kahkahasını patlattı. Çocuk gibi eğleniyordu, Antonio'nun içindeki çocuğu orada gördü, kot pantolonunu çıkartıp ona doğru yürüdü.
"Ne var biliyor musun? içimdeki fasülye bir prenses değil de fındık bir prensse eğer, şurda bana kıs kıs gülen çocuğa benzeyecekse ondan 10 tane yapmaya hazırım" diyip Antonio'yu öptü. Bu öpücük öyle yumuşaktı ki tuhaf bir şekilde Antonio'yu tahrik etti ve Antonio aniden yataktan fırladı. "Sen böyle yapmaya devam edersen 7,5 ay çok zor geçicek belli ki.." dedi, "hadi seni giydirelim" diyip yataktan kalktı.
Üstüne gri bir tulum giydi ve beraber aşağı indiler. Helene, kızını bi nebze olsun daha iyi görünce gözleri ışıldadı, "dinlenebildin mi?" diye sordu.
Carmen "hem de nasıl, yarın işlerimin başına geçecek kadar dinlenmiş bi haldeyim, yalnız bir konu var anne, babamın avukatı buraya gelecek bugün, şu vasiyet işiyle alakalı. Bir sorun yok değil mi? seninle hiç konuşamadık..." diyebildi.
Helene donuk bir ifadeyle, "gelsin" diyebildi. Kendisine bir kahve yapıp göle bakan verandaya çıktı. Uzun uzun sessizce göle bakarken Almina "bu sessizliği beni çok huzursuz ediyor" dedi.
"İyi olacak, inanıyorum" diyebildi Carmen. Tam o sırada lüks bir arabanın yanaştığını gördüler. Avukat gelmişti. Onu içeri aldıklarında Helene' de verandadan içeri girdi. Avukat Helene'i dikkatle süzüyordu, Helene elini uzatıp avukatla tokalaştı. Avukat söze girdi:
"Kaybınız için gerçekten üzgünüm Helene, Joe Mason benim en saygın müvekkilerimden birisiydi son bir kaç yıldır onunla çalışmak bana her anlamda çok şey kattı. İntihar sebebini ise hala kendime soruyorum, bu kadar zengin bir adam, hiç bir derdi yokken kendine bunu neden yapar? Arkasında bir sürü mektup ve bir vasiyetnameyle..." Yutkundu, kendini toparladı, "Her neyse, Joe Mason geride bıraktığı ıslak imzalı vasiyetinde şirket hisselerinin 10%'unu sizin şahsınıza devredilmesini uygun gördü. Ve geri kalan tüm vasiyetteki tek şart, sizin bu hisseyi kabul etmenizle ilgili. Yani eşinizin, pardon, eski eşinizin yeni karısının ve çocuklarının diğer 30%'luk hisseyi almasının tek şartı sizin bu hisseyi kabul etmeniz, aksi takdirde şirketin devredilmesi ve hali hazırda birikmiş tüm gelirin bir hayır kurumuna bırakılması yönünde..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSİN SEN?!
RomanceÇantasının içinden makyaj malzemelerini çıkardı. Pudrasının kapağını açmaya çalışırken bir yandan da söyleniyordu : "Bakalım bugün mutlu gibi görünmek için ne kadar makyaj yapmam gerekecek?" Hayat, ona belirli bir derece mutlu olmayı zorunlu kılmışt...